Taraf’tan Betül Tansel Show TV’de yayınlanmaya başlayan ve Çerkesleri anlatan ‘Ağlatan Dans’ adlı diziyi değerlendirdi:

Bu hafta başlayan “Ağlatan Dans” dizisi Çerkes varlığını ve kültürünü toplumun diğer kesimlerine “hatırlatma ve anlatma” vazifesini kendine misyon olarak seçti. Dizi bir aşk hikâyesi üzerinden ilerliyor. Farklı kültürlerden iki büyük ailenin çocuklarının yani Begüm’le Zoloy’un imkânsız aşkı. Diziyi farklı kılan ise seyirciyi Zoloy’un ailesi üzerinden Çerkes kültürüyle tanıştırması. Bu nedenledir ki dizi henüz başlamadan Çerkesler arasında bir heyecan dalgası uyandırdı. Bunu sosyal medyadaki paylaşımlarda açıkça görmek mümkün. Dizinin adı ve jenerik müziği de bunda önemli bir rol oynuyor.

Dizinin jenerik müziği Ağlatan Dans yani “Ağlatan Kafe” ya da “Qafe” ya da “Kafa Chikh” nasıl ifade ederseniz edin bu ezginin yeri Çerkeslerin gönlünde apayrı. Eserin hikâyesi hakkında rivayetler çok ama hepsi şu iki tema üzerinden ilerliyor: Biri Çerkeslerin Ruslara karşı neredeyse yüzyıl süren savaşta (1759(?)- 1864) gösterdiği kahramanlıklar, diğeri de imkânsız aşk.

Dizinin ilk bölümü sonrasında paylaşılan yorumlar muhtelif. Çerkes kültürüne âşina olmayanlar beğenilerini dile getirip kültür farklılıklarına ve jenerik müziğine dikkat çekerken Çerkesler’de bir bölünme söz konusu. Bir kısım Çerkes genele açılan her şey yozlaştığı için “kültürümüze dokunmayın” derken bir kısmı da “Tamam ama...” deyip nelerin yanlış nelerin eksik olduğunu açıklamaya çalışıyor. Diziye olumlu bakan Çerkesler ise bunun “ilk” olduğunun gözönüne alınması ve eleştirileri dozunda tutup desteklemekle, bundan sonra gelecek olanların yolunu açmak gerektiğinden dem vuruyor.

Bana gelince; Çerkes kültürü üzerine dizi yapılmasını önemli buluyorum. İlkler hep eleştirilir, genellikle de haklıdır bu eleştiriler, ancak ilki gerçekleştirmenin isteği, cesareti ve azmi diğerlerinden daha değerlidir. Ayrıca çekilenin bir belgesel değil bir dizi olduğunu unutmamak gerekiyor. Nice farklı, kaliteli yapımlar yayından kaldırılırken (en son örneği “Hatasız Kul Olmaz”) diğerleri de genele hitap etmek zorunda kalıyorlar ya da böylesi bir kısım (yapımcı ve/veya TV kanalının) işine yarıyor olabilir. Her neyse! İlgili kişilerin bu uyarılara kulak verip vermemesi dizinin ömrünü belirleyen etkenlerden biri olacaktır.

Velhasılıkelam, 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü ile onların bu topraklara göç etmelerinin üzerinden 150 yıl geçti. Önceleri kapalı toplum olarak yaşamayı tercih eden Çerkesler, artık seslerinin daha çok duyulmasını istiyorlar. 21 Mayıslarda Kadıköy’de ve Taksim’de büyük kalabalıklar eşliğinde gerçekleştirdikleri anmalarla acılarını diğer insanlarla paylaşırken anadilde eğitim hakkı konusunda da çalışmalar yürütüyorlar. Bu dizi de bunun popüler kültüre yansıması olarak kabul edilebilir. Daha nicelerine kavuşmak dileğiyle!