Grup maçları tamamlanırken A grubunda Brezilya ve Meksika başı çekti, ev sahibi olmaktan ziyade her turnuvanın elbet şampiyonluk adayı Brezilya bu kupanın da elbet favorisi gözükmekteyse de Neymar ve Oscar dışında göze batan bir oyuncuları çıkmadı. Ayrıca bütün dünya kupalarını dizip Brezilya'nın kadrolarını tek tek sıralasak bu kadronun başı çekmeyeceği muhakkak. Grup maçları bittiğinde Brezilya 7 puanla liderdi. Karşısına denk gelen takımsa B grubunun ikincisi, Hollanda ve İspanya'nın varlığında kimsenin hesaba katmadığı Şili'ydi.

Şili 2010 yılındaki Dünya Kupası'ndan bu yana Bielsa’yla gönlümüzü kazanan bir futbol oynuyor, Sampoli ise onun bıraktığı yerden takımı devralıyordu. Onların elenmesi kupanın kaybı oldu belki ama oynadıkları dört maçla günümüz futbollun en yenilikçi örneğini bize sundular.

Bu futbolu da yetenek anlamında sınırlı olan bir kadroyla gerçekleştirdiklerini söylemek gerekir. Şanssızlıkları gruptan çıkmalarıyla birlikte, Brezilya ile eşleşmeleri oldu.

Maç karşılıklı ataklar ve her iki tarafın penaltı beklentisi yaratan pozisyonlarıyla başladı. 18. dakika ya geldiğimizdeyse Brezilya'nın duran toptan kazandığı ilk gol geldi. Burada Şili'nin en büyük dezavantajı kısa boylu bir takım olması.

Brezilya'nın golünden sonra baskı sırası Şili'deydi. Şili'nin baskısı 32. dakikada sonuç verdi A. Sanchez skoru eşitledi. Bu gol Şili'nin Brezilya'dan üstün olan taktik anlayışıyla geldi. İspanya maçında İspanya'ya nasıl nefes aldırmayıp aciz duruma düşürdülerse aynı baskıyı Brezilya karşısında da gerçekleştirdiler. Scolari'nin Şili'nin Hollanda'yla oynadığı maçtan etkilendiği çok açıktı, maç boyunca Brezilya kontra atağa çıkacak pozisyon ararken topu ayağında tutan, topu ayağına aldığında hızlı paslaşmaya çalışan Şili'ydi. Dikkat edelim kontra atağa çıkmaya çalışan takım Brezilya, Şili değil.

Şili sahaya 3-4-3 gibi diziliyor, ama en önemli özellikleri sürekli bir değişkenlik içinde ve birbirlerine yakın oynamaları top rakipteyken çabuk baskı kuruyorlar. Top kaptıklarında hızlı bir pas trafiği yaratıyorlar ve oyuna akışkanlık kazandırıyorlar. Bu değişkenlik içinde sabit bir santraforları olmadığı gibi, sabit bir stoperleri de yok. 10 oyuncu sürekli bir değişkenlik içinde zor bir sistemde oynuyor, oynayabiliyorlar. Bu futbollu Şili çok uzun zamandır oynamaya çalışıyor ki geleceğin futbolunu da temsil ediyor onların bu oyunu. Ne var ki fark yaratacak bir oyuncuları da yok, dün sanırım, topu direklerden ziyade kalenin içine sokacak bir oyuncuya çok ihtiyaç duydular.

Bu maçta Brezilya ise bu Kupa için bir hayal kırıklığı. Orta sahası ağır ve savunma yönü güçlü oyuncularla dolu, Arjantin Messi'nin ayağına bakarken Brezilya Neymar endeksli bir oyun çıkarıyor. Öyle ki Şili'yi geçmek için penaltı atışlarına ve kontra atağa ümit bağlıyor, bu arada kupanın kendi ülkelerinde olduğunu söylemekte fayda var.

Brezilya turu bir şekilde geçti, yayıncı kuruluşlar, FIFA'nın Brezilya'nın ev sahibi olmasından mütevellit çok sevindikleri muhakkak. Ancak futbol severler, Bielsa ve Sampoli patentli Şili'yi 2010 yılında olduğu gibi 2014 Dünya Kupası'nda da unutmayacaklardır.

FALCAO'NUN YOKLUĞUNDA JAMES RODRİGUEZ VE KOLOMBİYA

C grubu yine kimsenin şans vermediği takımlardan Kolombiya’nın liderliğiyle tamamlandı. Kolombiya gruptan çıkmayı 2. maçta garantilemişti. Son Japonya maçına ise yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkarken Teknik Direktör Pekerman oyunun sonlarına doğru Mondragon’u oyuna alıp Milla’nın Dünya Kualarında ki en yaşlı oyuncu ünvanı rekorunu kırmasını sağladı. Kolombiya kupaya Falcao gibi as oyuncusunun yokluğuyla geldi, onun yerini ise James Rodriguez, Jakson Martinez gibi oyuncularla doldurdu.

İkinci turda eşleştikleri rakipleriyse Kostarika'nın ardından 2.liğe ulaşan Uruguay oldu. Bu gurupta hayal kırıklığı Uruguay ve İtalya oldu. İngiltere'den bahsetmeye gerek yok. Uluslararası areneada başarısızlıkları artık bir klasik oldu onlar için. Bu grupta şaşırtan takım daha çok bir önceki kupada oldukça iyi bir futbol sergileyen İtalya oldu. Bu turnuvada oldukça temposuzlardı. Uruguay’sa tam bir felaket, hele bir üst tura kimin geçeceğini belirleyecek olan İtalya maçında kimin galip gelmesi gerektiğini maçı izlerken anlamamız mümkün değildi. Zira top sürekli İtalya’daydı. Bir duran top ve yine Godin sahneye çıktı. Uruguay bir üst turdaydı.

Aslında Kupa'da bir üst tur için Güney Amerika egemenliğinde geçse de bu takımlar arasında konuşulanlar arasında Kolombiya ön plana çıkmıyordu, bunun nedeni Şili ve Kostarika gibi takımların karşılığında düştüğü grubun nispeten kolay ya da denk kuvvetlerin maçı olarak görülmesiydi.

Oysa Şili'yi ayrı bir yere koymakla bereber Kolombiya'da bu turnuvanın iyi futbolunu oynayan bir kadroyu barındırıyordu. Falcao'nun yokluğunda turnuvada şimdiye kadar 5 gol atan Monaco'lu James Rodriguez'e sahipler. James Rodriguez Uruguay maçında iki kez sahne aldı. Birincisi muhtemelen turnuva tarihinin unutulmaz golleri arasına girecek. İkincisi ise Kolombiya'ya Uruguay karışında çeyrek final kapısını aralayacak.

Turnuvada iki tip Latin Amerika takımı mevcut, 1 tiptekiler Brezilya, Uruguay, Arjantin gibi, yıldız ve isim yapmış ne kadar futbolcuları varsa kadrosuna doldurup bunlardan medet umanlar, İkincisi ise Şili önderliğinde genç yetenekli taktik anlamda 1.tipte saydığımız takımlardan çok üstün Kostarika, Kolombiya, Meksika gibi takımlar oldu. Uruguay, Kolombiya karşısında Brezilya'nın Şili'nin karşında olduğu kadar şanslı olamadı.