İnsan duygusallığı olan bir yaratık. Duygu, bireyin ruh durumunda biyokimyasal ve çevresel etkilerle oluşan bütünlüklü ruhsal, biyolojik bir değişimdir. Kişiye özgü sağlık duyusunu belirleyen temel etken olarak, insanın günlük yaşamında çok önemli bir yer tutar. Canlıların doğasının temel sürükleyicilerinden biridir.

Bir olay, kimse ya da nesnenin, insanın iç dünyasında oluşturduğu, uyandırdığı yankı, etki, tepki gibi izlenimleri “duygu” olarak adlandırırız.

Birini görünce yüreğimizin hoplaması, başka birini görünce öfkemizin kabarması, içimizdeki sevginin ya da sevgisizliğin bizde yarattığı etkidir.

Çoğu zaman duygularının tutsağı olur insan. Bu tutsaklığa yakalanmadan yaşamını bitiren bir insan bulunmaz. En akıllı, aklını her şeyin önüne katmaya çalışan insanlarda bile zaman zaman duyguların aklın önüne geçtiği görülür.

Sevgililer Günü

Her yıl kutlanan anlamlı günlerden biri de “Sevgililer Günü”. Bu günde, tüm dünyada birbirini sevenler, sevdiklerini sananlar, sevdiklerini söyleyerek karşılarında kendilerinden sevgi bekleyenleri kandırmaya çalışanlar, özünde sevgi olan iletişimlerde bulunmaya çalışırlar. Sevgililer Günü, gerçek sevgilerle, yapmacık sevgilerin yüzleştirildiği bir gün olsa daha anlamlı olur kanısındayız.

Bu gün ne amaçla kutlanmaya başlanmış olursa olsun anlamlı bir gün. Yılda bir kez de olsa inşalara yaşamlarının paydaşını sevmeyi anımsatıyor.

Sevgililer Günü, iki ayrı cinsten insanın birbirlerine sevgi gösterilerinde bulunduğu bir gün olmaktan çıkarılmalı. İnsanlığın birbirini seveceği günlere gidişin aracı durumuna getirilmeli. İki cins arasında yaşanan sevgilerin insanlığı kurtaracak boyuta taşınması sağlanmalı. En azından buna çaba harcanmalı.

Sevgi göreceli bir kavram

“Sevgi”nin tanımını yapmak oldukça güç. Kişiden kişiye, toplumdan topluma, yaşanılan çağdan çağa, edinilen kültürden kültüre değişik anlamlar yüklenen bir kavram. İçinden kolayca çıkılamayacak ölçüde karmaşık bir duygular bütünü. İnsanlığın olduğu gibi tüm canlıların en büyük gereksinimi olan bir değerdir. İnsanlığı kurtaracak olan bu değerdir. Sevgisiz insanlar kavgaya, savaşlara yönelirken, sevgiyle donanan insanlar dostluğa, birlikte yaşamaya, uyumlu olmaya çalışırlar.

Yüreğinde sevgi barındıramayan hiçbir canlının, başka canlılara yararı dokunamaz.

Sevgi yalnızca cinsellik değil

Gerçek sevgi, cinsel doyumdan, birliktelikten daha başka, daha ötede bir duygu.

Sevgiyi duyumsamakla, yaşatmak, yüceltmek ayrı şeyler. İnsanın yaşamını karşı cinsten biriyle birleştirmesi yaşamsal önemi olan bir iş. Karşı cinsten iki insan yalnızca cinselliği değil, daha çok şeyi paylaştıkları ölçüde daha çok mutlu olurlar.

Sevgi yalnızca karşı cinse duyulan içgüdüsel bir yönelim değil. İnsan karşı cinse karşı derin sevgi duyabileceği gibi, bunu doğaya, kuşlara, böceklere, kısacası insan dışı canlılara karşı da duyabilir. Bu yönelim canlılarla da sınırlı değildir. Tanrı sevgisi, doğa sevgisi, resim yapmak, şiir okumak, yazmak, bir müzik aracı çalmak da insan sevgisinin yöneleceği alanlardan bazıları.

Birini ya da bir nesneyi, bir olguyu neden severiz, başkalarını neden sevmeyiz, sevemeyiz? Sorunun yanıtı herkese göre değişecek derinlikte. Birini görünce neden içimiz ısınır, başka birini görünce öfkemiz kabarır? Bu ve benzer sorular, Sevgililer Günü’nde, ellerinde çiçeklerle sevdiklerine koşanların yanıtlaması gereken bir sorular.

Sevgi insan yaşamının çok önemli bir parçası. Sevgi olmadan yapılan tüm işlerin çekiciliği, tadı tuzu olmaz.

İnsanı, insanlığı, tüm canlıları sevmeyen, karşı cinsten birine gerçek bir sevgi sunamaz.

Gerçek sevgi daldan dala atlayan bir kuş gibi uçmayan, iyi günde, kötü günde bir kez sevdiğine sevgisini sürdürmekle açıklanabilecek bir duygu.

17 aylık bebeğe cinsel organını sürterek doyum sağlamaya çalışan, kendi kızına yıllarca cinsel saldırıda bulunan dengesizlerin, karşı cinse karşı gerçek sevgi besleyebildikleri düşünülebilir mi? Bu tür insanlarla yaşamını çürüten insanlara acımalı.

Başlangıçta iyi olup çok kötü biten birliktelikler, insandan çok şeyleri alıp götürmekte.

Yanlış insanlarla kurulan birliktelikler, yeryüzünü insana büyük bir tutukevi durumuna getirir.

Birliktelikler, insanın yaşamını gül bahçelerine çevirebildiği gibi ot bitmez topraklara da çevirebilir.

Gerçek sevgiyi bulamayacağını anlayınca yıllarını yapayalnız, dört duvarlar, özümsediği değerlerin sınırları içinde geçirmek de hiç iyi değil. Bu durum, Dünyada çile çekmenin sancılı bir yolu. Yalnızca Sevgililer Günü’nde değil, her akşam eline bir çiçek alarak evine dönemediğin yaşamın çok anlamlı bir yanı yok. Sevgini paylaştığın insanla, çocuklarınla kucaklaşmadan geçen günlerin önemi yok. İnsan yalnız da yaşayabiliyor. Ama bu yaşama biçimi sevgiyle ödüllendirilebilen bir yaşama hiç benzemiyor.

Yaşanılan acılar sevgisizliğin ürünü

Biryanda sevdiği insana sevgisini belirtmek, tattırmak için çabalayanlar, öte yandan sevgilisinin cansız bedenini toprağa yolcu etmeye çalışanların olduğu bir dünyada yaşamaktayız. Savaş alanlarında ölenler, bunların anneleri, babaları, çocukları, sevgilileri acı içinde kıvranırken, öbür tarafta zevkten köşe olanların yaşadığı bir dünyada sevgiler bölüşülemez. Bu çelişkili yaşamların gölgesinde sevgiler büyütülemez.

Kimsenin kimseye, hiç sevmemesine karşın “seni seviyorum” yalanlarını söylemediği, bu sözü içtenlikle, içten gelerek söylediği bir dünya kurulmadan, insanlığın küresel düzeyde mutluluğu yakalama olanağı yoktur.

Küresel iyilik, tek tek bireylerin mutluluklarının birleşmesiyle olanaklı. Mutlu birlikteliklerde, ailelerde büyüyen çocuklardır savaşları yok edecek, mutlu yaşanan bir dünya kuracaklar.