Hava çok sıcaktı.

Bildiğimiz Antep Temmuz veya Ağustos sıcağı. 44 veya 45 derece sanırım.

Güneş ortalığı kavuruyordu…

Camide tören yapıldı… Büyük bir kalabalık toplanmıştı…

“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırıyorlardı…

Ölmüştü, gencecik ilkokul mezunu zorunlu asker…

Üstelik ölmesin ve iyi yaşasın diye ailesi Antep’e taşınmıştı Doğu illerinin birinden…

Camideki tören bitti. Cenaze arabasına koydular bayrağa sarılı tabutunu…

Biz gazeteciler de valiliğin basın için tahsis ettiği minibüse doluştuk…

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yeni gelmişti Türkiye’ye.

Henüz halktan kopmamıştı ve koruma ordularıyla dolaşmıyordu…

O da katılmıştı mezarlıktaki törene…

Hatta bir ara yorulduğundan bir mezarın ucuna oturuverdi…

Bir kişi mezara indi…

Tabutu açtılar…

Kefenlenmiş bedeni çıkardılar…

Bembeyaz kefende kan vardı.

Askerin ölü bedeni kanamaya devam ediyordu…

Hiç unutmam o görüntüyü… Her “şehitler ölmez” yaygarası kopartıldığında da aklıma gelir…

Ölmüştü ve unutuldu…