Yazıya Belçika ABD maçıyla başlamak elbet bilinçli bir tercih olacak… Ancak maçtan ziyade sahaya giren taraftarı konuşmak daha bir makbul olacak. Medya bu taraftarı fazla görmeyi yeğlemedi, zira anlattığı şey pek o kadar hoş, kupanın görkemine yakışan şeyler değildi.

 Ancak o tişörtün üzerinde Brezilya’nın koca bir gerçekliğini anlatılıyordu bizlere:

“SAVE FAVELAS CHILDREN- FAVELA ÇOCUKLARINI KURTARIN”

Favelalar Dünya Kupası’nın başlamasına yakın hayatımıza girdi. O tarihlere kadar kendileri hakkında çok fazla bir şey bilmezken, Kupa’nın Brezilya’da yapılmasına karşı duran, protesto gösterileri düzenleyen, bir taraftan da “Kupa oynanacak, göz kirliliği yaratıyorsunuz” denilerek yerlerinden yurtlarından sürülen ve onlardan boşalan alanlara da otel ya da alışveriş merkezleri yapılması hedeflenen Favelalar. Plan tanıdık geldi mi biraz?

Favelalarda yaşayanlar bu kelimeyi kullanmıyor ne var ki, onlar için Favelaların adının çıplak tepe anlamına gelen “Moro” olduğunu öğreniyoruz. Tepeler çıplak, dolayısıyla derme çatma bir ev yapılabilir, bir ikincisi polisin erişebilirliği açısından stratejik olarak daha güvenli.

'Favela'nın Türkçe karşılığı "gecekondu mahallesi"... Ancak "favela" kelimesini "gecekondu mahallesi" olarak anlamak yanlış olur.

Örneğin İstanbul'da ekonomi ve kent geliştikçe gecekonduların merkez içinde eridiğini görüyoruz.

Favelalarda ise böyle bir dönüşüm yok. Kentin çok zengin bir semti ile devletin hâkim olmadığı binlerce kişilik dev bir favela yan yana varlığını sürdürüyor. Aralarında sadece bir cadde ya da sokak oluyor...

Ülke genelinde 13. 5 milyon insan favelalarda yaşamakta. Yaşamakta derken günlük yaşam derdinden bahsetmek hafif kalıyor buralar için. Doğru dürüst su, kanalizasyon, elektriğin olmadığı, okullardan tutun da çöp toplama işlemlerine kadar tüm toplumsal organizasyonların yerel halk ve uyuşturucu mafyası tarafından kotarıldığı, ne hükümetin ne de yerel güçlerin giremediği bölgelerden bahsediyoruz. Öyle ki bir dönem etrafına Filistin’de olduğu gibi orta sınıf ve zenginlerin huzur ve güvenliği adına duvar dahi örülmesi konuşulmuş.

Rio’nun ilk favelası yüzyılın başında kuruluyor. Eyalet hükümetinin nüfusun yüzde 25’inin yaşadığı, yoksul, çoğunluğu liman işçisi olan bir bölgeyi boşaltmasıyla ortaya çıkıyor. Buradan kovulanlar şehrin hemen dışında bir araziyi işgal edip, hiçbir altyapısı olmayan bu bölgeye yerleşiyorlar ve ilk favelalarını yani morro de providencia’yı kuruyorlar.

Yüzyılın ikinci yarısında ise yoksulluktan boğuşan Kuzey Brezilya halkı büyük kentlere göç etmeye başlıyor. Böylelikle yeni favelalar kurulur, favelalar serpilir, serpildikçe sol ideoloji de favelalara egemen olur. 1970’lere kadar görmezden gelinen bu durum askeri diktatörlüğün ülkeye egemen olmasıyla göze batar. Askeri diktatörlüğün ilk taktiği toplu konutlarla favelada yaşayan halkı bölmek ve parçalamak olacaktır. Ancak bu sökmez. Toplu konutların etrafına dahi favelalar yapılır da, favelalar terk edilmez.

90’lara kadar durum bu şekilde gelir, bir taraftan da favelalar giderek artar, nüfus artış oranı da inanılmaz boyutlara ulaşır. Bu arada favelaların en büyük övüncü futboldur. Brezilya’nın futbolcu fabrikası olmasındaki en büyük etken favelalarda top peşinde koşan çocuklardır.

Favelaların bir diğer övündüğü konu ise özyönetimci politikaları hayata geçirmiş olabilmeleridir. Cemaat bağlarının sıkı sıkıya mecburen geliştiği bu topraklarda, birçok mahalle ihtiyaç dahilinde kendi projesini üretmiş ve hayata geçirmiştir. Favelalarda oyların büyük bir bölümünün sol partilere gittiğini de söylemekte fayda var.

Hal böyle olunca, ıslah projeleri, toplu konut , taşıma projeleri favelalara sökmüyor. Peşi sıra bu özyönetimci politikalar devlet nazarında “devlet içi devlet olmaz” sloganına tezahür eder ki bu da özellikle sağ hükümetler için sinir bozucu bir durumdur. En sonunda favelaları “adam etmek” için başka bir çözüm yolu bulunur: Uyuşturucu…

Hükümetin giremediği bu sokaklara uyuşturucu girmeyi başarır. Bu da aslında tanıdık bir hikaye, devletlerin ulaşamadığı baş edemediği, muhalif duruşun egemen olduğu bölgelerde bu tür taktiklere sadece favelalarda rastlamıyoruz

Polis, hükümet, mafya üçgeni favelalarda ortak hareket etmeye başlar, polis ve hükümet nemalandıkça uyuşturucu kullanımının boyutu da artmaya başlar. Muhalefeti kırmanın en kolay ve karlı yolu olarak uyuşturucu gözükür.

Dolayısıyla bugün favelalardaki isyan yeni değil. Biz yeni duyuyoruz. Polis müdahalesi günlük hayatın sıradan vakaları arasında. Ancak Brezilya’nın Dünya Kupası organizasyonunu almasıyla birlikte bu müdahaleler artık “temizlik operasyonu”na dönüşür.

Brezilya hükümeti Dünya Kupası’nı bir fırsat olarak görür ve villa, otel, otopark ve alışveriş merkezi yapmak suretiyle, kanunsuz bir şekilde çok düşük meblağlar karşılığında insanların evlerini yıkıp başka yerlere taşımanın peşine düşer. Burada Brezilya halkına tek çare kalıyor: direnmek. Favelada direnmek demek ise karşında sadece polisi bulmak değil. Upp adlı normalde asıl işi uyuşturucu çeteleriyle savaşmak olan kalaşnikof taşıyan bir nevi buranın çevik kuvvetiyle karşı karşıya kalıyor halk. Direnişlerde yahut baskınlarda öldürülen sivil sayısını bilmiyoruz. Ancak bu “temizlik operasyonu”na sokak çocukları da dahil oluyor, keza bu alışkanlık da yeni değil, Brezilya polisi bunu çok uzun zamandır yapıyor ve de bir şekilde hasıraltı ediyor.

Yukarıdaki taraftarın sloganını hatırlayalım tekrar:

“SAVE FAVELAS CHILDREN- FAVELA ÇOCUKLARINI KURTARIN”

Şimdi muhtemelen bu cümle daha anlamlı olacaktır.

Organizasyonun başlamasıyla birlikte şiddet artıyor. Zira ne FIFA, ne de Brezilya hükümeti bu organizasyon devam ederken ortada “yalın ayak başı kabak” çocuklar görmek istemiyor.

Dünya kupası organizasyonu için harcanan para 13.5 milyar dolar, olimpiyatlarla beraber bu para 18 milyar Doları buluyor. Brezilya halkı ise ödedikleri vergilerin kendilerine eğitim, sağlık, açlık, işsizlik sorunlarının çözülerek dönmesinden ziyade üstüne evlerinden de oluyor… Oysa bu para birilerinin daha fazla zengin olacağı anlamını taşıyor sadece.

Bir taraftan Brezilya halkının da eylemler için Dünya Kupası’nı haklı bir fırsat olarak gördüğünü de belirtelim. Kupa oynana kadar birçok grev düzenleniyor, ulaşım gibi hayati önem taşıyan sektörler için bu Kupa çok iyi bir fırsat oluyor, zira pazarlığa en yüksekten başlayabiliyorlar.

Ancak favelalarda yaşayan sokak çocukları için aynı şeyi söylemek mümkün gözükmüyor. Brezilya polisi hem protestoları, hem de temizlik harekatını sürdürmek için işi öyle bir noktaya getiriyor ki, favelalarda yaşayan halk canından beziyor ve yapılan eylemler artık şekil değiştiriyor. Artık sokağa çıkma nedenleri başka oluyor “Yeter artık baskın düzenlemeyin”.

Ne garip ki bugün Brezilya’da çıkan birçok futbolcu favelalardan yetişiyor, kimbilir belki bazıları milli takımda şu an ve Brezilya Milli Takımı için sahaya çıkıp mücadele ediyor.