Karl Marx'ın sözünü ettiği gibi kapitalizm için doğanın hiç bir anlamı yok daha doğrusu tek bir anlamı var o da kar etmektir.

Bunun için doğayı metalaştırır, çevre kirliliğine sebep olur, canlı türlerini yok eder, küresel iklim değişikliklerine sebep olur ve daha bir çok neden...

GDO da bu sürecin bir parçasıdır. GDO canlı türlerini yok etmekle tehdit eder, tarım işçisini tekellere bağımlı hale getirir. Açlığa çözüm üretmez sadece emperyalist tekellerin karını yükseltir.

GDO; Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara denir. Frankeştayn Gıda olarak nitelenen, kolera bakterisinin genini taşıyan yonca, tavuk geni taşıyan patates, akrep geni taşıyan pamuk, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.

GDO en çok mısır, soya, pamuk ve 'kanola'da var. Bu ürünler diğer ürünlerin üretimde de kullanıldığına göre bir çok gıda maddesinde GDO'nun olduğu ortaya çıkar ve bu ürünleri üreten 5 (emperyalist) şirket var. Monsanto, DuPont, Pionerr, Syngenta, Bayer ve Hazera...

Özellikle Monsanto bu pazarın %90'ına hakim durumda.

GDO ticari amaçlı ilk olarak 1996 kullanıldı. İnsan sağlı üzerindeki etkilerini anlayabilmek için 3 neslin geçmesi gerekiyor (farelerde kullanıldı 3 nesilden sonra kısırlık görüldü)

Uzmanlara göre sağlık riskleri şunlar; Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, gıda olarak kullanımında insan ve hayvanda toksik yada allerjik etki (Örneğin, Brezilya fındığının bir genine sahip olan transgenik soya fasulyesi, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden oluyor.)

GDO sadece insan sağlığını değil doğayı da tehdit ediyor. GDO'lu bitkiler diğer bitkilere sıçrarsa genetik çeşitlilik kaybına neden oluyor ve çevre tektipleşiyor. Ayrıca böcekler ve arılar vb. bu besinlerden besleneceğine göre besin zincirini göz önünde bulundurduğumuzda doğa açısından ne kadar büyük bir tehdit olduğunu düşünebilirsiniz.

GDO'nun en büyük etkisi tarım işçisine olacaktır.Çünkü GDO'lu tohumlar patentleniyor ve bu patentler adı geçen 5 şirketin elinde bulunuyor. Bu durum tarım işçisini şirketlere bağımlı hale getiriyor. Şirketler hibrit tohumlar kullanarak tohumun bir yıllık olmasını sağlıyor gelecek yıl tekrar o şirketlerden tohum almak zorunda kalınıyor zaten hibrit tohum kullanılmasa bile tohumun patenti şirketlerde bulunduğundan dolayı gelecek yıl o tohumlardan yararlanılmak istense bile tohum parasını şirkete ödemek zorunda kalınıyor

GDO'nun ayrıca açlığa çare olduğu propagandası yapılıyor. Oysa Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü FAO'nun 1990 tarihli raporuna göre tahıl üretimindeki artış nüfus artışından %50 daha fazla...

Sorun gıdanın yetersizliği değil gıdanın emperyalist şirketlerin elinde bulunması ve dünya halklarının aç bırakılmasıdır.(okan yolcu /Biyolog)

(yedirenkhaber.com)