30 Mart Dünya Bipolar Günü, kendisinin de bipolar bozukluğu olduğu kabul edilen ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum gününe denk geliyor. 

Dünya Bipolar Günü’nde hastalık konusunda toplumsal duyarlılığı, bilgiyi ve eğitimi artıracak faaliyetler aracılığı ile tüm dünyada farkındalık yaratmak ve toplumsal damgalamayı ortadan kaldırmaya yardımcı olmak amaçlanıyor.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Emre Tolun Arıcı, bipolar bozukluğun manik depresif hastalık, iki uçlu mizaç bozukluğu olarak da bilinen önemli bir psikiyatrik bozukluk olduğunu söyledi.

DEPRESYON DÖNEMİNDE MUTSUZLUK YAŞANIYOR

“Mani/hipomani” “depresyon” “karma” gibi çeşitli dönemleri kapsayan duygudurum atakları ile karakterize olan hastalığın depresyon döneminde; çökkünlük, mutsuzluk, hayattan keyif alamama, değersizlik düşünceleri, karamsarlık, konsantrasyon güçlüğü, halsizlik, vücut ağrıları, uyku, iştah değişiklikleri, intihar düşünceleri gibi belirtiler ortaya çıkıyor.

Mani/hipomani döneminde ise taşkınlık, özgüvende abartılı artış, sinirlilik, konuşmada artış, fikir uçuşmaları, dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik, çok para harcama, uygunsuz davranışlar gibi durumların ortaya çıktığını ifade eden Dr. Arıcı, “Kolay risk alma, uyuyamama, yemek yeme ihtiyacında azalma, kavgacılık gibi işlevselliği belirgin bozan atak dönemleridir” diye konuştu. 

Depresyon ve mani belirtilerinin bazılarının bir arada olmasına da karma dönem denildiğini belirten Uzman, “Hastalık ataklarla seyreder, atakların süresi ve şiddeti kişiden kişiye ya da yıllar içinde değişebilir. Ataklar çoğunlukla tamamen iyileşir fakat bazı kişilerde kalıntı belirtiler denilen bazı semptomlar devam edebilir” dedi.

BAHAR AYLARINA DİKKAT

Ataklar özellikle bahar ayları, askerlik gibi stresli dönemlerde, gebelik, lohusalık gibi özel durumlarda tetiklenebiliyor. Hastalığın oluşmasında genetik yatkınlık, beyinde biyolojik maddelerde değişiklik, stres ve travma etkili olabiliyor. 

Bipolar bozukluğun genellikle 20’li yaşlarda başladığını, görülme sıklığının %1-2 civarında olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı, “Kadın ve erkekte bu sıklık benzerdir. Birinci derece akrabalarında hastalık olan kişilerde bu oran yaklaşık %8-9’lara çıkmaktadır. Hastalıkta genetik yatkınlık çok önemlidir, öyle ki tek yumurta ikizlerinde bu oran %45-75’lere varabilmektedir” ifadesini kullandı. 

Bipolar bozukluk 60 yaş üstü gibi ileri yaşlarda da başlayabiliyor. Bu durumlarda bedensel başka hastalıklarla ilişkisinin araştırılması, hastanın intihar riski ve ilaç yan etkileri açısından yakından takip edilmesi gerekiyor.

Bipolar bozukluk olduğu bilinen çok sayıda sanatçı olmasına rağmen hastalığın yaratıcılığı artırdığı konusunun tartışmalı olduğunu belirten Dr. Arıcı, “Ağır depresyon ve mani dönemleri kişilerin işlevselliğini belirgin şekilde bozan, üretkenliği azaltan, odaklanmayı bozan, fikir uçuşmalarının olabildiği dönemler olması nedeniyle yaratıcı olduğu düşünülmeyen ancak, hipomani denilen kısa süren daha hafif atakların enerji artışı, düşüncelerde hızlanma ile seyretmesi nedeniyle yaratıcılığı geçici olarak artırabilmektedir. Bu ilişkinin depresif ataklar sonrası sanatın iyileştiriciliği ile de kurulmuş olabileceği düşünülebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Bipolar bozukluk tedavisinin, atak tedavileri ve koruyucu tedavi olarak ikiye ayrıldığını belirten Dr. Arıcı’nın verdiği bilgilere göre, atak tedavileri o sırada geçirilen depresyon/mani/karma döneme göre değişiyor. Tedavi, atağın şiddetine göre yatarak ya da ayaktan olabiliyor. 

İLERİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ KULLANILIYOR

Tedavide çeşitli ilaçların yanı sıra ek yöntemlere de başvurulabiliyor. Bunlar; EKT, TMU, Deep TMU gibi tedaviler. Koruyucu tedavide ise duygudurum dengeleyici ilaçların yanı sıra psikoterapi desteği çok etkili.

Ataklardan korunmak için ise poliklinik takibi, önerilen şekilde ilaçların kullanılması, koruyucu ilaçların kan düzey takiplerinin yapılması, hastalığın öncül belirtilerinin tanınması, uykunun düzenli olması, alkol ve uyuşturucu maddeden uzak durulması önemli rol oynuyor.

Kaynak: NTV