Bu biraz geç kalınmış “o işin aslı öyle değil” yazısıdır. 19 Ocak tarihinde Sözcü isimli gazetede bir yazısı yayınlanan Yılmaz Özdil isimli müzmin muhalifin Bolivarcı lider Hugo Chavez ile Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hakkındaki cahilliği oldukça dikkat çekiciydi. Bu tam olarak tipik sağcı Amerikan cahillerinin Küba ve Venezuela üzerinden ürettikleri kara propagandanın vasat halini temsil ediyordu.

Cahilliğin üst sınırlarında gezinen bu Yılmaz Özdil isimli müzmin muhalifin, dünyanın en net ve kesin sonuçlu seçim sistemine sahip olan ülkelerin Küba ve Venezuela olduğundan bihaber oyların çalındığını iddia etmesi cahilliğini bir kat daha arttırmış ve bu şahıs yine bir cahillik belirtisi olarak devlet yönetim sisteminin Hugo Chavez tarafından değiştirildiğini iddia etmiştir. Tersine, Chavez devlet yönetim sistemini değiştirmemiş, bir aygıt olarak devletin işleyiş biçimi üzerinde reformlar yaparak komünal konseyler ve işçi kooperatiflerini kurmuştu.

Yine aristokrat genleriyle Nicolas Maduro üzerinden karşı devrim cephesinin enstrümanlarıyla sesleniş yapan bu Yılmaz Özdil isimli müzmin muhalif, Venezuela halkını cahil olarak nitelendirmesinin yanı sıra halkın yoksulluktan ağzının koktuğunu iddia ederek bir başka cahillik örneğiyle yazısına devam ediyordu. Elbette ki bu kara cahilin kaynakları Chavez’in kapitalist sistem içerisinde açlık ve yoksulluğa çözüm bulunamayacağı düşüncesini, bu durumun ancak ve ancak sosyalist devrim ile çözülebileceği düşüncesini kendisine aktarmamış. Mesela bu kara cahil Chavez’in iktidara geldiğinde sadece halkın yüzde 35’inin yeterli gıdaya ulaşabildiğini, bu oranı 5 yıl içerisinde yüzde 60’lara, 10 yılın sonunda ise yüzde 90’lara kadar çıkardığını bilmez.

Özdil’in bir başka cahillik örneği ise karşı devrimci cephenin erken seçim talebini referanduma götürme isteği, bunun sonucu olarak 4 milyon imza toplanması ve protesto gösterilerinde bulunanlara ateş açılması olarak devam ediyordu. Venezuela’da karşı devrimci cephe 4 milyon imza toplayamamıştı. Toplandığı iddia edilen o 4 milyon imzanın içerisinde hayatını kaybetmiş insanların isimleri, cezaevindeki tutuklular, hatta resmi kayıtlarda olmayan Venezuela yurttaşları bile bulunuyordu! Caracazo Katliamı’ndan bihaber olan müzmin muhalifimiz, 1989 yılında on binlerin başkent Caracas’ı işgal etmesiyle başlatılan katliamdan bahsedecek değildi ya! Halbuki orduyu emekçilerin üzerine salan dönemin Amerikancı Carlos Perez rejimi, 3 bin kişiyi katletmişti. Özdil’in bu protestolar sırasında “halkın üzerine ateş açtılar” yalanının bir gerçekliği olmamakla birlikte bilindiği gibi Birleşik Sosyalist Parti'nin (PSUV) 27 yaşındaki milletvekili Robert Serra, başkent Caracas'taki evinde sevgilisi Herrera ile birlikte paramiliter örgütler tarafından katledilmişti.

Chavez, Latin Amerika’nın sömürgeciliğe karşı direnişinin ulusal önderlerinden Simon Bolivar’ın bağımsızlıkçı çizgisini savundu her zaman. Chavez ve arkadaşları ilk günden itibaren emekçiler ve yoksulların lehine çalıştı. Bolivarcı hareketi iktidara taşıyan emekçilerin yaşamı, Chavez dönemiyle birlikte değişmeye başladı.

Bolivarcı hareketin temsilcisi olarak Chavez’in devlet başkanı seçilmesi, kokuşmuş, küstah Venezuela burjuvazisi ve onun Washington’daki efendilerini çileden çıkarmaya yetti. Hatta bizim buradaki kara cahil Yılmaz Özdil’i bile rahatsız etmiş olmalı ki kendisi zamanında ülkenin zengin petrol kaynaklarını yağmalayan bu gerici koalisyonun adını anmayıp, 296 milyar varil petrol rezerviyle Suudi Arabistan kıyasına girişti.

Cahil cahilliğine devam ededursun Chavez bir hareketin önderi, Maduro da bu hareketin şu anki lideri. İşbirlikçi burjuvaziye ve emperyalistlere kafa tutmuş, askeri darbe, komplolar ve kirli oyunlara rağmen işçiler, emekçiler, yoksullar ve ezilen halklar için çalışmışlardır. Cahilliğin lüzumu yoktur!