Mehmetçiktv.com.tr sitesi bu linkteki yazı ve videoyu yayınlayarak, beni Türkiye kamuoyuna hedef gösterdi:

www.mehmetciktv.com.tr/video/1728

Hiçbir saldırı bizim hak ve adalet mücadelemizi gölgeleyemez. Bana zamanında öyle bir saldırdınız ki tüm korkularım da işkencelerle birlikte yok olup gitti. Artık ne yapsanız nafile, oyun bitti. Artık sizden korkmuyoruz...

Roboski katliamının faillerini adalet önüne çıkarma mücadelemiz, hali ile karşıt saldırıları da beraberinde getirdi.

Roboskili ailelere ve dostlarına katliamdan bu güne saldırılar devam etmekte. Aydınlar, yazar ve şairler cezalandırılıyor, Roboski için protesto eylemleri yapan öğrenciler cezalandırılarak hapishanelere konulmakta.

SAVCI BU NEFRET SUÇUNA KARŞI HAREKETE GEÇER Mİ?

Mehmetçiktv. com. tr sitesindeki hakkımdaki yazı ve link hakkında, başka bir durum olsa kamu adına savcılık hareket eder ve;

MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, böylesi yayın yapan yer ya da kurum hakkında suç duyurusunda bulunur.

Fakat biz iyi biliyoruz ki yasalar bu zamana kadar bu tür durumlarda hep çifte standartlara imza atmıştır. Söz konusu olan Türk halkının dışında kalan inançlar ve halklar ise ya da farklılıkların yanında yer alıp onlar için mücadele edenlere geldiği zaman, savcılık böylesi nefret suçu sayılabilecek ve toplumun bir kesiminin ve kişinin can güvenliğini tehlikeye atacak yönlendirmeyi görmezden gelebilmekte.

BAŞKA HALKLAR HAKLARI İÇİN MÜCADELE ETSE SAVCILIK NE YAPARDI?

Tam tersi bir durum yaşansa, Türk halkının dışındaki halklar ve inançlar bu zamana kadar gasp edilen hakları için demokratik haklarını kullansalar o zaman görün TCK 216’nın birinci ve ikinci maddelerini savcılık kamu adına nasıl işletiyor. Bu kanun maalesef nefret suçlarını, ya da ırkçı söylemleri önleme yerine, daha çok bu tür söylemlerin rahatlıkla kullanılması ve bu coğrafyadaki farklılıkların kendisini ifade etmemesi için görev yapmakta.

Bu durum bir an düzeltilmeli ve halkları birbirine düşmanlığa sevk eden ve yönlendirenlerin önü alınmalıdır. Bu durumu hükümetin düzeltmeyeceği bu zamana kadar izlediği siyasetten anlaşılmıştır. Bu görev yine bu anlamıyla ırkçılığa ve faşizme karşı mücadele edenlerin işidir.

Yazılanlara cevap vermeyecektim fakat en azından bu durumu değerlendirip, onların halkları nefret dili ile zehirlemesini belki bir nebze de olsa önleyebiliriz diye cevap vermeye çalışacağım.

mehmetciktv. com. tr'nin benim için yazdığı not ve benim onlara cevabımdır

Soru: ''Takke düştü Kel göründü!. . Sözde AKTİVİST bakın hangi asker çıktı. Son günlerde medyada bölücü yanlısı açıklamalarıyla yer alan ve Uludere'ye yerleşen İbrahim Yaylalı'nın kim olduğunu Mehmetçik TV ortaya çıkarıyor.'' (mehmetciktv. com. tr)

Cevap: Takke düştü kel göründü en son benim için söylenebilecek bir sözdür. Ben bu coğrafyada yürütülen kirli savaşla yüzleştiğimden beri, özelde Kürt halkı ve genelde ise tüm inanç ve halkların yanında gizlenmeden saklanmadan durdum.

Qilaban’a (Uludere) gelmem ise tamamen bu yüzleşmenin sonucu bir tutumdur. Ben sadece bu son katliamı bilmiyorum. Geçmişte 90’lı yılların ortasında yaşanan birçok köy yakma, köy boşaltma ve bir çok ölüme şahit olmuş ve bu duruma karşın bir süre sonra açık tavır almış ve saklamadan her tarafta bu durumu açıklamış birisi olarak Qilabana yerleştim.

KİMSEDEN KAÇMADIK, FAKAT BİZE HİÇBİR KANAL YER AYIRMADI

Soru: ''1995'te PKK tarafından kaçırılan ve 2, 5 yıl rehin tutulan Yaylalı, 1997'de serbest bırakıldı. O gün ailesi ile kucaklaşan yumuşak asker İbrahim Yaylalı Vedat Yenerer'in mikrofonuna Türkiye'ye dönmek istemediğini söylemişti. Daha sonra ailesinin zoruyla Türkiye'ye dönen Yaylalı geçirdiği soruşturma sonrasında askeri disiplin cezası almıştı. Son dönemde Uludere'ye yerleşen ve açıklamaları ile dikkat çeken İbrahim Yaylalı geçen sene katıldığı bir televizyon programında ilk kez Rum asıllı olduğunu da açıklamıştı. İşte çok çok özel bir arşiv... İşte insan hakları adı altında rövanş peşinde koşan sözde aktivist.'' (mehmetciktv. com. tr)

Cevap: Türkiye'ye girmeme durumumu ise daha önce birçok yerde açıkladım. Öncelikle yaşam güvenliğimin artık olmadığını düşündüğüm ve tüm yaşadıklarımdan sonra, susup bir yere oturamayacağımı da biliyordum. Fakat gördüklerimi anlatmaya başladığımda da, ya bir şekilde beni öldüreceklerdi ya da uzun süreli cezalandırılacağım ortada idi. Daha sonra gelme kararı aldığımda yaşadıklarımı birçok kez anlattım. Fakat bu anlattıklarımı yurtsever devrimci kesimlerden (medya) başka kimse görmedi.

RUM KİMLİĞİMİ KENDİM ÖĞRENMEDİM

Askeri hapishanede yaşadığım işkenceleri anlatsam bitiremem. İki hafta boyunca yüzüstü yatamadığımı hatırlıyorum. Tabii Rum kimliğimi de öyle ben kendim öğrenmedim. Kimliğimi, ailem beni ararken askeri yetkililer tehdit için araştırıp bulup önümüze atmışlardı. Peki soruyorum esir düşmeseydim. Kürdistan’da yapılanları anlatmasaydım ve onlar için ölseydim. Kimliğim araştırılacak mıydı? Ben açık söyleyeyim o zaman kim olduğum hiç önemsenmeden Karadeniz'de cenazem hiç olmadığı kadar kalabalık tarafından karşılanacak ve kitleler yapılacak şoven bir histeri töreniyle bir kere daha savaşa yönlendirilecekti ve bir kere daha kardeşliği baltalayacaklardı.

KARADENİZ RUMLARINDANIM

Evet, Karadeniz Rumlarındanım, asla saklamadım, Fakat beni ve barış adına söylediklerimi burjuva medya görmezden geldi. İnanın bana bunun da emrini kimlerin verdiğini bugün hepimiz tahmin edebiliriz. Mehmet Ali Birant ''biz asker televizyonculuğu yaptık'' demiyor mu idi. O zaman bizi görmezden geliyordunuz, şimdi de birileri Roboski’de verdiğimiz mücadeleyi kırmak için tüm saldırı hatlarını devreye soktu. Belki bugün bu ilgi de bundan kaynaklıdır.

Sizin dilinize sizin gibi yaklaşmayacağım, çünkü ben gerçekten kimseden nefret etmiyorum ve birbirimizden nefret etmeden bir arada burada yaşayabileceğimizi savunuyorum.