Kenan KIRKAYA / Ankara – Diha

 

Son günlerde yeniden gündeme gelen “faili meçhul cinayetler!” ve ölüm listelerine yönelik tartışmalar sürüyor. Bu konunun yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde faili meçhul cinayetlerden tutuklanan Özel Harekat Timleri’nin serbest bırakılması ve Hakikatler Komisyonu kurulmasına yönelik muhalefet önergelerinin AKP tarafından reddedilmesi, “bu gerçeklerle yüzleşilmek istenmiyor” diye yorumlanıyor. Dönemin tanığı ve ölüm listelerinde ismi olan eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis, ölüm listelerinin ilk olarak Kürt basını tarafından gündeme getirildiğini söyledi.

LİSTEDEKİLER BİR BİR ÖLDÜRÜLÜYORDU

90’lı yıllları “o dönem benim açımdan hayal kırıklığı ve yüz kızartıcı bir dönemdi” sözleriyle dile getiren Ziya Halis, bütün yaşananların ortaya çıkması ve geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini ifade etti. Halis adının ölüm listesinde yer aldığını Almanya’dan bir tanıdığının haber vermesiyle öğrendiğini belirterek, sürece ilişkin şunları anlattı: “Orada Özgür Politika Gazetesi Cem Ersever grubundan kaçan ve yurtdışına sığınan biriyle iki sayfalık bir röportaj yapmıştı. Behçet Cantürk, ben ve birçok kişinin de içinde yer aldığı 30-40 kişilik bir ölüm listesinden bahsediyordu. 1995’in başıydı. Hem öncesinden hem de bu röportaj sonrasında insanlar teker teker öldürülüyordu. 1995 Mart ayında DYP-SHP koalisyonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı oldum. 26 Eylül tarihinde Yeni Yüzyıl Gazetesi manşetten ‘Çalışma Bakanı PKK’den suçlandı’ diye bir haber yayınladı. Bu haberde 197 kişilik bir liste yayınlanmıştı. Orada benim ismim de vardı. Bunu avukatım aracılığıyla mahkemeye verdim. Haber kaynağı İçişleri Bakanıydı. Mahkeme savunma isteyince İçişleri Bakanı listeyi kabul etti ve listenin Jandarma istihbaratı tarafından duyumlara dayalı olarak hazırlandığını söyledi. Mahkeme İçişleri Bakanlığı’nı o dönemin parasıyla 100 milyon liralık bir tazminata mahkum etti. Mahkeme, ‘liste var, ama devlet sırrı olduğu için açıklayamayız’ dedi. Bu listedeki ölümler bir yere kadar geldi sonra durdu.”

AMAÇ: PKK İLE ALEVİLERİ KARŞI KARŞIYA GETİRMEK

Halis, öldürmesi için dönemin askeri ve emniyet yetkililerinin cezaevinde bir PKK itirafçısıyla görüştüklerini de belirterek, “Kırklareli’nde tutuklu bulunan Tekin Gencer isimli itirafçı bu planı daha sonra mahkemede açıkladı. Başkomiser Fevzi isimli biri ile Alaattin Kanat ve Yeşil, cezaevinde Gencer’i ziyaret ediyorlar. Beni öldürmesini istiyorlar. Bunu Gencer önce kabul ediyor. Bunu çıkıp mahkemede kabul etti ve bir de yazılı savunma verdi. Beni öldürüp PKK’nin üstüne atmak istiyorlar. Bununla PKK ve Alevileri karşı karşıya getirmeyi amaçlıyorlar. Gencer sonra çok düşündüğünü ve ‘eğer bunu yaparsam beni rahat bırakmazlar, sürekli adam öldürmek zorunda kalırım’ diyerek vazgeçtiğini söylüyor. Sonra bizim avukatımız görüştü. Gencer aynı bilgileri bize de teyit etti” diye konuştu.

Halis, bu olayı öğrendikten sonra parlamento dışında olduğu için tanıdığı bir milletvekili arkadaşı vasıtasıyla Adalet Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdirdiğini de belirtiyor. Halis, “Bakanlık verdiği cevap yazısında, ‘Biz değil Gencer bu görüşmeyi istedi’ diyerek, yapılan bu görüşmeyi ve teklifi reddetmiyor” dedi.

AKP’NİN DERDİ İKTİDAR

Bütün bu durumların açıklığa kavuşturulması için Hakikatler Komisyonu kurulmasını talep eden Halis, “AKP demokrasiyi içselleştirmiş değil. Çok pragmatik davranıyor. Bir yandan Dersim’den bahsediyor, ama öte yandan bu komisyon önerilerini reddediyor. AKP istese bugün Kürt sorunu, Alevi sorunu ve daha birçok sorunu çözebilir, ama yapmıyor” dedikten sonra AKP’nin derdinin demokrasi değil kendi iktidarını kurumsallaştırmak olduğunu belirtti. (Özgür Gündem)