Gezi Parkı'yla ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen ekipte de yer alan sanatçı Yavuz Bingöl, Radikal’den Tan Sağtürk’e konuştu.

Gezi Parkı direnişini ve Kürt sorununda barışçıl çözüm sürecini değerlendiren Bingöl, Gezi Parkı direnişçilerini överek, “Polis şiddeti, korkusu nedir bilmiyorlar” dedi. Bingöl ayrıca, hükümetin Gezi’ye olan tavrını da eleştirerek, “Bence doğru yapmadılar” dedi.

‘BİZ OLSAK CESARET EDEMEZDİK’

Başbakan da dahil Türkiye’deki siyasetçilerin hepsi parlaklığını yitirmiş durumda,” diyen Bingöl, Gezi Parkı direnişçilerine dikkati çekerek, direnişçiler için “Böyle bir zeka, böyle bir mizah… Ve polisle ilk kez karşılaşan bir kuşak. İlk kez karşılaştıkları için umurlarında olmadı hiçbir şey. Haklarını sonuna kadar ortaya koydular. Polis şiddeti, polis korkusu nedir bilmiyorlar. Biz olsak o cesareti gösteremezdik,” dedi.

‘EYLEMCİLERİN KARŞISINDAKİLER KALPLERİYLE İLİŞKİLERİNİ KESMİŞ’

Gezi direnişçilerinin eylem yöntemlerine ve tavırlarına ilişkin konuşan Bingöl, Eylem tarzları, yöntemleri daha hümanist ve uzlaşmacı. Bu insanın yaşıyla ilgili de olabilir. Sahaya inen gençlerin hepsinin kalbiyle bağlantısı var,” dedi ve şöyle devam etti: “Ama karşısında olanlar ise kalbiyle bağlantısını kesmiş kesimler, siyasetçiler. Bütün partiler için söylüyorum, bu çocukları anlamalarının mümkünatı yok bu yüzden. Yeni bir dil oluşturmuşlar. Yeni bir alfabe. Bir okuma yazma seferberliği başlatmak, bu dili öğrenmek lazım. Bu gençlerin isteklerini iyi okuyup iyi görmek, ötesinde kalbimizle, vicdanımızla bağlantıyı yeniden kurmak lazım.”

‘AKİL İNSANLAR HEYETİNİN GÖREV SÜRESİ BİTTİ VE RAPOR HAZIRLIYORLAR’

Kürt sorunun çözümü için devam eden sürece dair de konuşan Bingöl şunları söyledi:

“Bu hükümetin demokratik açılım ve barış süreciyle ilgili yaptıkları tüm çalışmalara çok büyük destek verdim, ki hala da veriyorum. Ben bu işin Türkiye’nin en büyük ve en önemli sorunu olduğunu düşünüyorum. Beş aydır bir tane şehit gelmemesini, bir tane gencin dağda ölmemesini çok önemsiyorum. Her şeyin ötesinde insan canının önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Akil insanlar heyetinin görev süreleri bitti ve bir rapor hazırlıyorlar. Bu raporun sonuçları nezdinde hareket edecekler.“

‘1789 FRANSA’SINA GİT BÖYLE BİR ŞEY YOK’

Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Başbakan’la görüşen ekipte de olan ve daha sonra ise twitter’da hayal kırıklığı yaşadığını belirten Bingöl, bu duruma da şöyle açıklık getirdi:

“Eğer hükümetin tavrını konuşacaksak ben fikirlerimi söyleyeyim. Mesela ben şu andaki eylem şeklini daha etkin ve tehlikeli buluyorum. Gezi Parkı’ndaki kitle bir şekilde kontrol altında tutulabiliyordu. Ama şimdi bütün parklar Gezi oldu. Şimdi bir ‘duranadam’ eylemi başladı. Pasif gibi görünen etkili ve güçlü bir eylem çeşidi bu. Gezi Parkı’ndaki ilk üç günlük süreçteki polisin tavrından sonra büyüdü. Dediğim gibi yöneticilerin o çocukların ne dediklerini anlamamasından kaynaklanan bir süreç gelişti. Altı temsilciden oluşan Taksim Dayanışması’nı muhataplarıyla bir araya getirdiğimizden dolayı çok mutlu ve umutlu gittik oraya aslında. Bir sonuç elde edebileceğimizi düşünüyorduk. Böyle bir müdahaleden sonra ben de hayal kırıklığı yaşadım. Bence doğru yapmadılar. Bunların yüzde 90’ı hiçbir siyasi hareketle bağlantısı olmayan 20 yaş ve altı gençler. Çok planlı programlı gibi görünen ama hiç öyle olmayan kendiliğinden gelişen bir şey. Çok doğaçlama. İstediğin yere git. 1789 Fransa’sına git böyle bir şekil yok. “

‘BİZİM DEMOKRASİ ANLAYIŞIMIZDA İSTİFA MEKANİZMASI İŞLEMİYOR’

Bingöl, “Halk için bir şey yapılacağı zaman halka sorularak mı karar verilmeli?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“3. köprü yapıyorsan bunu İstanbul’da yaşayan topluma sormalısın. Ya da büyük şehirlerde insanların en büyük sorunu olan yeşil alanla ilgili bir şey yapıyorsan bunu halka sormak kadar doğal bir şey yok ki. Dünyada bu böyle. Demokrasinin en büyük geleneklerinden biri olan istifa mekanizması bizim demokrasi anlayışımızda işlemiyor. Reyhanlı’da 53 tane vatandaşımız ölüyor. Bir tane istifa edecek yetkili bulamıyoruz. Bizim siyasetçilerimiz tecrübeden ve koltuktan dolayı kalpleriyle bağlantılarını yitirmişler. Kendini sorumlu tutup ‘Ben bu işi beceremedim, sorumluluğum çok üst düzeyde, istifa ediyorum’ diyen bir siyasetçi görürsem gidip Hacı Bektaş’ta kurban keseceğim.”