Gezi direnişinin ardından hükümetin hedef tahtasına oturttuğu kesimleri çerisinde taraftar grupları da var.

AKP, "başkaldıran" statları da hegemonyasına almak için "ideolojik" tezahüratları, pankartları ve hatta davul çalınmasını dahi yasakladı.

Galatasaray taraftar grubu Tekyumruk'tan Ulaş Küçükbattal ETHA'dan İsminaz Ergün ile konuştu.

İşte o söyleşi:

Taraftar grupları, ne oldu da bu kadar yoğun bir şekilde Gezi direnişine katıldı?

Öncelikle Gezi direnişi, toplumsal bir patlamaydı. Bu sebeple, sadece sol yapılar değil, halkın büyük kesiminin de katılımı oldu. Özellikle Çarşı, ya da bizim 6-7 yıldır var etmeye çalıştığımız grubumuz Galatasaray taraftar grubu Tekyumruk gerekse de Fenerbahçe'nin grubu Sol Açık olsun, zaten yıllardan beri toplumsal muhalefete destek veren, birebir içinde yer alan gruplardı. Her ne kadar statlarda önceliğimiz kendi takımlarımıza destek olsa da, toplumsal olaylara her zaman duyarlılık göstermiştik. Gezi direnişi de böyle bir şeydi ve o yüzden böylesi grupların direnişe destek vermemesi kaçınılmazdı.

Polis şiddetine karşı da direngen bir tutum sergiledi taraftar gruplar. Bu direngenlik, korkusuzluk nereden geliyor?

Bu tribün kültüründen gelen bir şey. Tribünde yer alan insanlar genelde gözü kara insanlar. Bu bütün takım taraftarları için geçerli. Polisle yıllardır stadyumlarda yaşanan gerilimler sokaklara da yansıdı. Bu patlamada, taraftarlara, stadyumda yapamadığı, gösteremediği karşı şiddeti sokaklarda göstermesini sağladı. Gözü karalıktan dolayı ön saflarda yer alabildik.

Bu sloganları nasıl belirliyorsunuz?

Tezahüratlar, doğaçlama olur. Deplasmana giderken otobüste, tribünde ya da içki masasında doğaçlama olur. Sol örgütler, sloganları daha seçerek kullanıyorlar, politik mesajları tercih ederler. Taraftar grupları, bu anlamda daha rahat. İnsanların günlük hayatta kullandıkları dilin, karikatüre edilerek kullanılan dilin tezahürat halini duyuyoruz. O yüzden insanların diline daha hoş geliyor.

Cinsiyetçi tezahüratlar bazen tepki çekebiliyor. Bu tepkiler taraftarların gündemine nasıl geliyor?

Tabi ki bunu da tartışıyoruz. Cinsiyetçilik tartışılması, uzun uzun konuşulması ve toplumun her kesimin dikkate alması gereken bir durum. Sokakta cinsiyetçi olmayan hiçbir şey yok. Konuştuğumuz dil zaten cinsiyetçi, bunu hemen değiştiremeyiz. Daha dikkat etmeye çalışıyoruz ancak ister istemez cinsiyetçi tezahüratlar da yapılabiliyor.

'HÜKÜMET SESSİZ, ÇEKİRDEK ÇİTLEYEN TARAFTAR YARATMAK İSTİYOR'

Gezi direnişinin ardından statlardaki yasaklar arttı. Hükümet ne yapmak istiyor, statlarda?

Hükümetin uzun süreden beri statlarda yapmak istediği şey, endüstriyel futbolun normlarına uygun, sesiz, sadece maç izleyip, evine dönen, çekirdek çitleyen bir taraftar profili yaratmaya çalışıyor. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir şey değil, tüm dünyada uygulanan bu. Sadece politik olarak bakmamak gerekir. Ekonomik olarak da bakıldığında futbolun endüstriyelleşmesiyle zaten bütün dünyada özellikle Avrupa'da ülkelerindeki kulüp yönetimleri bu tip taraftarlığı yaygınlaştırmaya çalışıyor. Takımlarına desteğini daha çok alışveriş üzerinden kurgulayan taraftar modeli.

Çarşı grubuna müdahaleler, Galatasaray tribününden Başbakan'ın protesto edilmesi..Bunların ardından bu uygulamaların kararı alındı. Bunlar, tribünlerde artık politik ögelere yer verilmeyeceğine dair uygulamalardır. Gezi direnişinden sonra gelen tepkiler stadyumlarda milyonlara ulaşacak. Gezi direnişinde belki her şeyin yayınlanmasına engel oluyorlardı, ama tribünde tezahüratlara engel olamayacaklar. Çünkü örneğin Digitürk milyonlara yayın yapan bir tv kanalı. Maç esnasında yayın yaparken, sesi kısması mümkün olamayacak. Bundan korkuyorlar.

Bu yasaklar, tribünlerde tutmaz mı yani?

Tabi ki yasaklar delinir ama taraftar grupların gücü ve yapmak istedikleri şeyler belli. Bizim her zaman önceliğimiz stadyumdaki yerimizi almak ve taraftarı olduğumuz takımlara destek vermek.

Diğer taraftar grupların da öyle. Bizim asıl sıkıntımız e-bilet konusu örneğin. E-bilet ile birlikte taraftarlar hem müşteri pozisyonuna düşürülüyor hem de kredi kartsız taraftar olmayacak. Bununla birlikte fişleme dediğimiz olay çok daha basit hale geliyor. Örneğin, e-bilet de sizin kimlik bilgileriniz, adresiniz ve telefonunuz devletin eline geçmiş oluyor. Bu da can sıkıcı oluyor. Bunun yanı sıra deplasman yasakları var. Taraftar gruplarının deplasman maçlarına gidememesi. Son olarak stadyuma getirilmek istenen davul yasağı, alkol yasakları, hepsi, aslında bu toplumu tahakküm altına almak için kendi yaşam şekillerini entegre etmek için yapıyorlar.