Suriye'de yaşanan gelişmelere ilişkin Fırat Haber Ajansı'na (ANF) röportaj veren araştırmacı ve tarihçi Foti Benlisoy, AKP'nin bölgede Kürt-Arap geriliminin zeminini hazırladığına dikkati çekti.

Benlisoy, Türkiye'nin Suriye'ye ilişkin tüm planlarının arkasında Kürt sorununun olduğunun altını çizerek, Güney Kürdistan tarzı travmatik deneyimi Batı Kürdistan'da yaşamak istemediğini belirtti.

'SURİYE MESELESİNE LİBYA MERKEZLİ BAKILIYOR'

Suriye meselesine fazlasıyla Libya merkezli bakıldığına dikkat çeken Benlisoy, bunun doğru olmadığını, Libya'daki dinamiklerin Suriye'dekinden farklı olduğunu söyledi. Suriye’de baştan itibaren emperyalist aktörlerin uluslararası askeri müdahale seçeneğini masaya koymadığının altını çizen Benlisoy, Esad rejiminin Libya’nın tersine ABD ile ilişkilerinin iyi olmamasını bunun nedenlerinden biri olarak gösteriyor.

'SURİYE KAPALI BİR KUTU'

Benlisoy, ayrıca Suriye'nin 'kapalı bir kutu' olduğunu söyleyerek, "Mesala Mısır'da Mübarek devrilmeden önce aşağı yukarı hangi politik aktörlerin güçlü olduğunu, Mübarek devrilirse eğer, hangi politik aktörlerin öne çıkabileceğini öngörmek belki mümkündü. Suriye'de ise böyle bir açıklık yok. Suriye'de şimdi devasa bir hareketlilik görüyoruz, yeni toplumsal ve siyasal akımlar ortaya çıkıyor. Yani emperyalist aktörler açısından ciddi bir belirsizlik söz konusu," dedi.

'TÜRKİYE'NİN TRAVMATİK DENEYİMİ'

Güney Kürdistan tarzı bir travmatik deneyimin Batı Kürdistan'da yaşanması kaygısının, Türkiye'nin baştan itibaren Suriye'deki gelişmelere bu kadar aktif bir şekilde katılmasını beraberinde getirdiğini söyleyen Benlisoy, "Bu yüzden de Türkiye, Suriye Ulusal Konseyi'nin oluşturulmasında Kürt demokratik taleplerinin mümkün mertebe yansıtılmamasına çalıştı," dedi.  

'ÖSO HETEROJEN BİR YAPI'

Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üzerinden Kürt bölgesindeki gelişmeleri tayin etmeye giriştiğine dikkati çeken Benlisoy, "Türkiye'de ÖSO'nun emir-komuta zinciri içinde merkezi bir yapısının olduğu yönünde bir hayal var. Oysa ÖSO farklı siyasal yönelimleri olan yerel askeri birimlerden oluşan heterojen bir yapı," dedi.

'TÜRKİYE KÜRT-ARAP GERİLİMİ YARATMAYA ÇALIŞIYOR'

"Türkiye bölgede bir Kürt-Arap geriliminin zeminini oluşturmaya çalışıyor adeta," diyen Benlisoy, demecinin devamında şunları söylüyor:

"Bu çok tehlikeli bir şey. Suriye'deki ayaklanmanın karşı karşıya olduğu en büyük sorun, dış aktörlerin, ayaklanmayı, kendi jeostratejik çıkarları doğrultusunda esir alması ve kullanmaya çalışması. Bu nasıl sonuçlar yaratıyor? Örneğin Katar ve Suudi Arabistan, kendilerine yakın silahlı grupları desteklerken, Suriye'deki halk hareketi içindeki İslami güçlerin gücünü artırıyor. Bu da Suriye'de son dönemde güçlendiği görülen Selefi/İslami dalgayı yaratıyor." İslamcılığın güçlenmesinin ise, ayaklanmanın başında neredeyse hiç olmayan mezhebi bir söylemin, halk hareketi içinde yaygınlaşması anlamına geldiğini belirtiyor Benlisoy.

Türkiye'nin de bu duruma simetrik bir şey yaptığına dikkati çeken Benlisoy, "Müslüman Kardeşler ile özel ilişkisi dolayısıyla daha "ılımlı" İslami söylemi zaten yaygınlaştırıyor. Ama aynı zamanda bir Kürt-Arap geriliminin de zeminini yaratıyor," açıklamasını yaptı.

'KÜRTLER BAASÇI ESAD REJİMİNİN EN BÜYÜK KURBANLARINDAN'

Kürtlerin Baasçı Esad rejiminin en büyük kurbanlarından biri olduğunu söyleyen Benlisoy, "Onlar zaten sistematik olarak uzun yıllar boyunca Esad rejiminin muhalifi olarak kaldılar. 2004 Qamışlo Katliamı hatırlardadır. Dolayısıyla Esad rejiminin dağılmasından en çok sevinç duyacak topluluk Kürtlerdir. Kürtlerin tereddüdü, yeni oluşacak Suriye'de kendi ulusal taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağı meselesi," diye belirtti.

'TÜRKİYE'NİN SURİYE'YE İLİŞKİN ANGAJMANININ ARKASINDA HEP KÜRT MESELESİ VAR'

Benlisoy, verdiği röportajda, Türkiye'nin Suriye'ye ilişkin müdahale, manipülasyon ya da angajmanının arkasında hep Kürt meselesi olduğuna da dikkati çekiyor. (Ruken Adalı'nın bu söyleşisi ANF'den derlenmiştir)