Zeynep Kuray / ANF

Trans onur haftası coşkulu bir yürüyüşle kapanırken, translar yine kimsenin görmediği, duymadığı zor hayatlarına geri döndüler.

Seks işçiliğinden başka bir iş alternatifi sunulmayan trans kadınlar için polis şiddeti, ayrımcılık, ekonomik şiddet ve maruz kaldıkları hukuksuz para cezaları, rüşvetle dolu zorlu günler kapıda. ANF’ye konuşan Kırmızı Şemsiye Derneği Başkanı Kemal Ördek karşılaştıkları şiddet ve ayrımcılığı anlatırken durumun cinayete, polis tecavüzlerine kadar varan iç acıtıcı boyutlarını gözler önüne serdi.

Ördek, “Translara hayatın kendisi şiddet” diyerek eşit ve insanca bir yaşam için mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.

-Trans bireylerin karşılaştıkları zorluklar, baskılar nelerdir?

LGBTT’lileri ve seks işçisi Transları farklı değerlendirmek gerek. Çünkü eşcinsellerin biseksüellerin, transseksüellerin kendi kimliklerinden dolayı yaşadıkları ayrımcılık, nefret suçları, adalete erişimde yaşanan sıkıntılar, polisin onlara yönelik muamelesi gibi sıkıntılar var ancak bir de seks işçilerinin sırf seks işçisi oldukları için yaşadıkları sıkıntılar da var. Türkiye’de ki trans kadınların yüzde 99’u neredeyse seks işçiliği yapan kadınlar. Bu insanlar hem trans kimlikleri dolayısıyla hem de seks işçiliği yaptıkları için iki çeşit farklı mağduriyet ile karşılaşıyorlar.

SOKAKTAN TEMİZLEME İTİRAFI

-Bu mağduriyetleri sıralayabilir misiniz ?

Ben şöyle söyleyeyim: Caddeye çıkan bir trans sadece trans olduğu için polisten şiddet görmüyor. Aynı zamanda toplumun kabul etmediği genel ahlak normlarından ötürü, seks işçiliği yaptığı için polis şiddetine maruz kalıyor. Ben 2011 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğüyle görüştüm. Gizli bir görüşmeydi, ona Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla ulaştım. O bana şunu söyledi ‘Trans kimliğiyle hiçbir sorunum yok, bizim fuhuş ile bir derdimiz var’ dedi. Bu tabii işin bahanesi. Ben de kendisine söylediklerinin çelişkili olduğunu, Türkiye’de bütün trans kadınların fuhuş yaptığının bilindiğini hatırlattığımda bana ‘ Biz fuhşu sokaklardan temizleyeceğiz’ dedi. Ben bu cümleleri Hitler döneminde insan temizlemek üstünden duyduğumu, okuduğumu söylediğimde, ‘Bizim politikamız bu, bizi yönetenlerin de politikası bu’ diye açıkça beyan etti. Yani AKP politikacılarının bürokratlara verdiği emirler travestilerin ya da sokakta seks işçiliği yapan diğer kişilerin temizlenmesi yönünde.

-18 transın öldürüldüğü söyleniyor.

Bizim 2008’den bu yana dünya çapında yürüttüğümüz trans cinayetleri projesi var.2008-2012 yılları arasında Türkiye’de öldürülen kayıtlı trans sayısı 31. 2012 yılında 6 trans öldürüldü bunu hem medyadan, hem de bizim yerel ağlarımız üzerinden tespit ettik. Ben 7 yıldır trans aktivistliği yapıyorum, 18 rakamını veren arkadaşlarımızı da çok eleştirdim. 2008-2012 yılları arasında 31 trans öldürüldü, 2013 yılında ise 2 trans öldürüldü. Hepsi de seks işçisi translardı. Bunlardan biri Gazientep’te seks işçiliğinden öldürülmedi. Yine trans bir kadındı, hastanede, hasta yatağında abisi tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Ailemize leke vurdu diyerek vurdu, hastanenin karakoluna teslim oldu. Onun dışında öldürülenlerin hepsi fuhuş yaparken öldürüldü. Çoğu müşterileri tarafından öldürülürken, Ebru Soykan da Cihangir’de beraber olduğu eski bir erkek arkadaşı tarafından öldürüldü.

-Transların en fazla maruz kaldığı şiddet hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Translar için hayatın kendisi şiddet. Bir gettolaştırma var. Toplumun ya da hayatın belli bir bölgesinde yaşayabilirsin, belli bir işe sahip olabilirsin, belli semtlerde yaşayabilirsin, medyaya da sadece belli bir şekilde yansıtılırsın. Polisin translarla olan ilişkisi 30- 40 yıldır Kürtlerle olan ilişkisinin aynısıdır. Onlar için trans kadınlar eşittir 30 yıldır Türkiye’nin Kürtleri. Hiçbir farkı yoktur. Uygulanan şiddet, kötü muamele, hakaret, taciz bunlar her gece yaşanır. Zaten bir transın sokağa çıktığında bütün bunları yaşayacağını bilmesi şiddetin ta kendisidir. Bu bire bir psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddettir. Trans haklarından söz ederken kimse ekonomik şiddetle ilgili konuşmaz mesela. Caddeye çıktığın anda fuhuş yaptığını gören polis -ki bu gece de bir defadır, üç defadır- para cezası keser. Bir ay önce bir arkadaşıma trans ve seks işçisi olduğu gerekçesiyle hukuksuz ve keyfi bir biçimde bir gecede dört kez polisler tarafından idari para cezası kesildi. Sırf onu o caddeden temizlemek, o caddeye çıkmasını engellemek ve gözdağı vermek için. Kabahatler kanunu gerekçesiyle idari para cezası kesmek ekonomik şiddetin bir örneğidir. Sırf bu idari paraları ödeyemediği için banka hesapları bloke olan translar var. Sırf bu yüzden hapse giren translar var.

FUHUŞTAN DELİ GİBİ RÜŞVET ALAN POLİSLER VAR

- Rüşvet sorunu da var mı ?


Olmaz mı. Polisin rüşvet aldığı çok vaka var. Ama öncelikle şunu belirteyim. Emniyet Genel Müdürlüğü iki ay önce fuhşun artık 15 yaş altına düştüğünü, dolasıyla fuhuş ile ilgili sert önlemleri daha da artıracaklarını belirten bir genelge yayınladı. Bu kapsamda daha önce barlara, kulüplere, lokallere yapılan baskınlarda idari para cezaları uygulanıyordu. Şimdi artık fuhuş yapıldığı tespit edildiği takdirde ilk baskıda doğrudan mekanı kapatıyorlar. Bu durumda orada gözaltına alınan seks işçilerine kötü muamele artıyor, şiddet, taciz ve o seks işçilerinin zaten çok az olan çalışma alanları yok ediliyor. Artı rüşvetten söz edersek İstiklal Caddesinde Bayram Sokaktan deli gibi rüşvet alan polisler var. Beyoğlu’nda her emniyet müdürü değişikliğini önce Bayram sokaktaki kızlar bilir. Çünkü her yeni gelen emniyet müdürü baskın yapıp, tehdit eder. Lokallerde, kulüplerde de rüşvet var. İşletmeciler, fuhşa aracılık edenler ve polis arasında bir rüşvet döngüsü vardır.

-Peki polis size hiç fiziksel şiddet uyguluyor mu?

Deli gibi. Acayip işkence var. Ben Ankara’da Ahmetler postanesi sokağında 6 ay boyunca işe çıktım. Ful kadın görüntüsüyle değil polis beni yakalamasın diye bu gördüğünüz görüntüyle çıktım. Ancak bu da onları durdurmadı. Tabii oraya uzun bir süre çıkınca devriye gezen Balyoz polis ekipleri bizi sima olarak tanıyorlar. Beni de tanıdılar ve durdurdular. Ben de konuşurum, kurtulurum diye düşünerek kaçmadım. Polis beni zorla arabaya bindirmeye çalıştı, bağırdım çağırdım ancak yine de arabalarına zorla beni soktular ve karakola kadar darp ederek, sözlü tacizde bulundular. Çok ağır küfürler ettiler. Zaten bir trans için karakola alınma sistematik bir işkenceye dönüşür her anlamda. Bana olan en hafifi çünkü caddede fuhşa çıktığın zaman, başka her türlü pislikle karşılaşıyorsun. Sırf gözaltına alınmamak için polisin tecavüzüne uğrayan translar var.

POLİS HEM TEHDİT HEM İSTİSMAR EDİYOR

-Nasıl tecavüz ?


Caddedesin, para cezası yazılmasını istemiyorsun çünkü her gece 100 TL’lik ceza yiyorsun zaten ve buna maruz kalmamak için polise rüşvet teklif ediyorsun polis kabul ederse alıp gidiyor. Ancak kabul etmezse polis sana dolaylı bir şekilde başka bir şey istediğini söylüyor ve mecburen olan oluyor. Özellikle küçük şehirlerde bu çok oluyor.

TRANSLAR İÇİN ÖZEL BALYOZ TİMİ

-Balyoz ekibi dediniz demin. Öyle bir polis ekibi mi var Ankara’da ?


Evet hem de en kötülerinden. Balyoz ekibi her trans için bir kabustur. Yasal olarak böyle bir tim yoktur Ankara’da, ancak fiilen vardır. Derin devlet gibidir. 2006 yılında sadece travestiler için kurulan bir timdir. Ve gecenin belirli bir saatinde travesti avına çıkarlar. Bunlar sivildir ve gece travestilerin çalıştığı tüm caddeleri teker teker gezip, travestileri toplarlar ve para cezası yazarlar. Tabii bu alınmalar esnasında darp, taciz, işkence hepsi içindedir. 2010 yılında Bağlar caddesinde bize şiddet uyguladıklarında sivildiler ancak mahkemeye gelince resmi üniformalarını giymişlerdi. Ki onlar için o üniforma bilirsin bir zırhtır.

-Translara bu ülkede seks işçiliğinden başka bir alternatif sunuluyor mu?

Hayır kesinlikle başka bir alternatif sunulmuyor. Seks işçiliği bir iştir, bir meslektir çünkü her gece caddeye çıkan bir trans arkadaşına ‘ Haydi görüşürüz ben işe çıkıyorum’ der. Bir talep var bir arz var, artı devletin onları vergilendirmesi var idari para cezalarıyla. Hani her zaman bu işin vergisi var mı diye soruluyor ya, kayıtsız yer altı bir alan deniliyor ya, yok öyle bir şey. Devlet transları pazarlıyor, her gece para cezası alarak. İkincisi farklı istihdam alanları açılmak zorundadır. Bu ayrımcılığın bitmesi gerekir.

BIRAK İŞE ALINMAYI, HERKESE AÇIK KAMUSAL ALAN BİLE BİZE YASAK

-Hiç başvuruda bulundunuz mu?


Tabii bir çok arkadaşımla beraber özel sektörde, kafede çalışmak için iş başvurularında bulunduk. Ben Ankara’da oturuyorum. Bir kafede çalışmak üzere görüştüğüm işletmeci bana, ‘Sizinle ilgili benim hiçbir önyargım yok ama sonuçta servis yapacaksınız, müşteriler rahatsız olur’ dedi. Bu kısaca seni çalıştırmak istemiyorum demek. Onlara göre biz sapığız, müşterilere sulanırız dolayısıyla müşteri rahatsız olur. Genel mantık bu. Bu ve benzeri dolaylı ayrımcılık örnekleri çok. Zaten kamu kurumlarından hiç birisinde çalışamayız. Onu bırak, iki ay önce bir travesti Bartın’da idari bir işini halletmek için Bartın Valiliğine girmeye çalıştı. Gayet normal giyinmiş bir şekilde içeriye girdiğinde yaka paça dışarı attılar. Herkese açık olan kamusal alan bile travestilere kapalı. Ayrımcılığın boyutu bu seviyede.

-Sokakta halktan hiç tepki alıyor musunuz?

Evet. İstiklal caddesinde bir travesti rahatça dolaşabilir ancak bu her yer için geçerli değildir. Ben mesela Ankara’da Çankaya’da rahat dolaşabilirim belki ama Keçiören’de dolaşamam. Bize ancak daha kozmopolit yerler serbest. Tarlabaşı’nda, Harbiye’de ya da Cihangir’de yaşayabilir ancak Başakşehir’de yaşayamaz. Yaşarsa da trans kimliğine dair her türlü halinden feragat ederek yaşayabilir ancak. Çünkü o semtin ahlakını bozan insan olur ve linç edilme tehlikesiyle karşılaşır. Avcılar’da bunun örneği açıkça yaşandı. Bu tepki en çok translara olsa da kadın seks işçileri de büyük baskılar altında oluyor.

DERNEKLER TRANSLARI ÖRGÜTLEYEMEDİ

-Bir sürü dernek var translar niye örgütlü değil?


Dernekler travestileri örgütleyemedi. Her derneğin vebali vardır bunda. Hiç kimse bunu isteyerek yapmıyor tabii, ancak travestiler örgütlenemediler. Çünkü işin özneleri eğer örgütlenme yapmıyorsa ortaya ucube bir şey çıkar. Türkiye’de ne yazık ki transların istismar edildi, başka amaçlarla vitrine çıkarıldı. O örgütlenmelerde translar sadece birkaç panelde konuşturulmak için varlar, yoksa projeleri hiçbir zaman translar kendileri yapamadı. Bu örgütlenmelerde beyazlaşan, yani seks işçiliğini bırakan translar da oldu.

-Bu kötü bir şey mi?

Yok iyi bir şey tabii, yeni alternatifler sunuldu ancak arkadaşlarını sattılar. İki arka sokaktaki arkadaşlarının yaşadıklarını çok çabuk unuttular. Tam anlamıyla transları örgütleme işine girmediler.

-Kırmızı Şemsiye Derneği olarak sizin yeni alternatifleriniz var mı?

5 hedefimiz var. Birincisi bu şiddeti önlemek. Bu şiddetin içine kurumsal şiddet, polis şiddeti ve nefret suçları da giriyor. İkincisi cinsel hastalıklara karşı bilinçlenme, örgütlenme, hastalıklara karşı Sağlık Bakanlığını harekete geçirme gibi bir işlevimiz var. Üçüncüsü, ayrımcılığa karşı mücadele ve barınma hakkı sağlamak. Çünkü fuhuşla mücadele tüzüğü adı altında translar evlerinden bile sokağa atılıyorlar. Dördüncüsü, adalette yaşanan ayrımcılık, erişim sorunları, hakimlerin ve savcıların aldığı taraflı tutum. Beş, Anayasada transların kimliğinin koruma altına alınması, fuhuş ile mücadele tüzüğünün değiştirilmesi ve seks işçileri kapsam dışında olmasına rağmen kabahatler kanunu çerçevesinde ceza kesilmesine son verilmesi.