Taksim’deki ilk cuma namazını kıldıran İhsan Eliaçık polisin parkı boşaltma operasyonu sonrası konuştu: “O esnada biz tek çadır bırakıp çekilme tartışması yapıyorduk. Örgütsüz gençleri ikna etmeye çalışırken, operasyon başladı. Gençlikle Ankara arasında iletişim kurulmalı” diyor

Şenay YILDIZ / Akşam

Satır arası...

Gezi Parkı cumartesi gecesi polisin düzenlediği operasyonla boşaltıldı. Gösterilerin başından beri olaylara destek veren İlahiyatçı İhsan Eliaçık ile polisin operasyonundan birkaç saat önce Taksim Gezi Parkı’nda buluştum. Çünkü İhsan Eliaçık önderliğindeki ekibin Gezi Parkı’nda Miraç Kandili’ni kutlaması ve adı 1 Mayıs protestolarıyla özdeşleşen Taksim Meydanı’nda koruma çemberi içinde kılınan cuma namazları Türkiye’nin ezberini bozdu. Cumartesi öğleden sonra Eliaçık’la Gezi Parkı’nda dolaşırken çok farklı profildeki kadın, erkek ve gençlerin kendisine teşekkür edip “Allah razı olsun” dediklerine de tanıklık ettim. Tabii o sırada kimse birkaç saat sonra yaşanacaklardan habersiz, olayı parktakileri ikna ederek çözmek için formül arıyordu… Operasyon öncesinde yapılan bu söyleşiyi, operasyonun ardından revize ederek sunuyorum.  

- Gezi Parkı’ndaki eylemciler kendi aralarında anlaşıp çekilmeyince polis cumartesi gecesi operasyon düzenledi ve parkı boşalttı. Nasıl değerlendiriyorsunuz gelinen noktayı?

Ben gençlere kaç gündür “Tek bir sembolik çadır bırakıp, çekilmek lazım” diyordum. Çünkü bence bir gençlik hareketinin daha fazlasını başarma imkânı yoktu. Cumartesi akşamı operasyon başladığında biz Taksim Dayanışması ile toplantı halindeydik ve genel eğilim bir sembolik çadırın bırakılıp, Gezi Parkı’ndan çekilmek yönündeydi. Ama Ankara’daki mitingden gelen açıklamalar sonrası ilk baştan beri çevre duyarlılığıyla orada bulunan, daha örgütsüz gençler tepki göstermeye başladı. Bizim gibi örgütlü geçmişi olanlar “Siz devlet sopasının daha önce yemediniz, bilemezsiniz. Artık çekilme vakti” dedik ama ikna edemedik. Operasyonlar başladığından beri de artık onlara ulaşıp, üzerlerinde etkili olamıyoruz ne yazık ki…

ÖRGÜTSÜZLERİ İKNA

- Ne olacak peki bundan sonra? 

Polis girmese bu iş birkaç güne tek çadır formülüyle çözülürdü sanıyorum. Bizim tüm çabamız bunu içindi ama operasyondan önce gençleri ikna edip, mutabakata varamadık. Bu çocuklar talimat verilmesi ve aşağılanmaya çok tepki gösteriyor, bunu herkesin anlaması gerek. Şu anda bir iletişimsizlik ve negatiflik havası var. Artık Ankara ile gençler arasında iletişim kurulmalı.  

- Gezi’de toplanan herkes farklı nedenlerle alana gelmişti. Sizin grubunuz nasıl ve neden çıktı?

Biz Emek Sineması’nın yıkılması gibi diğer koruma projelerinde de Taksim Dayanışması’yla beraber hareket ettik. Bu olayda da en başından beri beraberiz ve onların tüm taleplerini destekledik. Gezi’deki çadırların yanına mescit yaptık. Bir iki kez yıkıldı ama yine yaptık...

KUTUPLAŞMAYI ÖNLEDİK

- Kandil’de yaptığınız organizasyon ve kıldığınız namazlarda vermek istediğiniz mesaj neydi?

Miraç Kandili’nde simit dağıtılmasını ve cuma namazlarını bizden Taksim Dayanışması ve Gezi’deki insanlar istedi. Bizim gençler de zaten Taksim gençliğinin bir parçası. Biz namaz kılarken, kılmayanlar bizi korumaya aldılar. Toplumun bir kısmının dinsiz olduğunu zannettikleri kesimin yanında Kuran okuyup, kandil icra etmekle, namaz kılarak büyük bir kutuplaşmanın oluşmasını engelledik. Bu şekilde toplumsal barışa hizmet ettiğimizi düşünüyorum. Böylece tüm Türkiye Gezi Parkı’nda din düşmanlığı olmadığını gördü. Toplumsal barış için iç içe olmak ve birbirimizi anlamak lazım. Laikler, Kürtler, LGBT, Aleviler... Neden bu insanlar namaz sonrası bizimle kucaklaşıyorlar? Herkes bunu düşünmeli.

- İslamcı gelenekten geldiğiniz için size hiç benzemeyen bu grupların arasında olmanız çok dikkat çekti…

Evet. Ben 18 yaşında İslam devleti kurmak, irtica gibi suçlamalar nedeniyle 80’de Akıncı Gençler Davası’ndan Mamak Cezaevi’nde yattım. 28 Şubat’ta da başörtüsü, İmam Hatipler ve Kuran kursları... 30 ayrı davadan yargılandım. O zaman da sokaklardaydık, dönemin başbakanı bize “Yarasalar” demişti. Bir cami çıkışında biber gazı ve tazyikli su yedik, aynen şimdi olanlar gibi ayakkabıyla camiye sığındık. O zaman gazeteler “Radikal İslamcılar ayakkabılarıyla camiye girdi. Bunlar örgüt, bunları cemaatten ayırmak lazım” diye yazdı. Şimdi yine aynısı yapılıyor... İşi camide grup sekse kadar vardırdılar, ben hayretler içinde kaldım! Baktım ki, Türkiye’de bir iktidar sopası var. Sopayı tutan el değişiyor Kemalistlerden muhafazakârlara geçiyor ama sopa aynı sopa. Devletin davranışlarında bir değişiklik yapmıyorlar, kendi davranışlarını devlet yapıyorlar.  

7 GAZETE AYNI MANŞET

- Bu açıklamalardan anlıyorum ki, sizin sorununuz AK Parti değil; iktidarda kim olduğundan bağımsız olarak iktidar kavramıyla. Doğru mu?

Tabii. Çünkü bütün muktedirler aynı davranır. Kaddafi “Sıçanlar” diyordu, Erdoğan da “Çapulcular” diyor. Bu nedenle iktidar kavramının kendisi sorunludur ve mücadele edilmesi gerekir. Şu anda Türkiye’de aşırı bir güç toplanması var. Bütün Türkiye bir kişinin ağzına bakıyor. Gezi olayları sırasında 7 gazete aynı manşeti attı, olur mu böyle şey? Ankara’nın bürokratik, merkezi hegemonyası Türkiye’yi boğuyor. Bu Erdoğan meselesi değil; muktedirlere karşı olma meselesi. Başta kim olursa olsun, benim eleştirilerin aynen devam edecek.  Çünkü ben bir aydının görevinin muktedirlere karşı olması ve onların aşırı güç kullanımını eleştirmesi gerekir diye düşünüyorum. Ancak böyle Türkiye’de derin demokrasi olabilir. Ama bizim cemaatler “İktidarda şimdi bizimkiler var. Ses çıkarmayalım” diye düşünüyorlar. Ben iktidarda kim var diye bakmıyorum, ahlaki ve vicdani duruşum bu.

EN BÜYÜK SORUN: ÇAPUL SİYASETİ

- İslami gelenekten gelen biri olarak Gezi’de eşcinseller gibi toplumun çoğunluğunun mesafeli durduğu gruplarla bir adaydınız. Bu alıştığımız İslamcı retoriğinin dışında. Sizler Türkiye’nin marjinal İslamcıları mısınız?

Marjinallik egemen söylemidir. Tarihe bakarsanız, bütün peygamberlere kendi zamanlarında marjinal; etrafındakilere ise çapulcu, anarşist, terörist... denmiştir. Kur’ân-ı Kerim de “Ey Nuh görüyoruz ki senin etrafında ayak takımı toplanmış” diye ayet var. Yani çapulcular, yoksullar, kimsesizler, ise yaramayan tipler... Böyle olursa biz senin yanına gelmeyeceğiz dediler. Bir de, senin söylediklerini daha önce duymadık diyerek onu küçültmüşler ve bugün adına marjinal dediğimiz şeyle suçlandılar. Muhafazakârların bunu iyi bilmesi gerekir. Ezilenin tarafından İslam’a bakarsanız peygamberlerin mücadelesinin ne anlama geldiğini görürsünüz.

CEKETLE GİTMEK

- AK Parti’ye çok yükleniyorsunuz ama bugün Taksim Meydanı’nda namaz kılmanız da bu iktidarın geçmişte yaptıkları nedeniyle olmadı mı biraz da?

Ben iktidarı ve çevresinde oluşmuş, zenginleşmiş, kariyer ve konfor sahibi olmuş yeni sınıfı eleştiriyorum, AK Parti’nin tabanını değil. Bugün Türkiye’de devlette ve medyada bir muhafazakâr düzen oluştu ve bizim Gezi’dekilerle namaz kılmamızdan rahatsız oluyor. Müslümanlar devlet vergi, kamu imkânları üzerinden imtiyaz sahibi olamaz, bunların hepsi haramdır. Peygamber ümmetinin ceketiyle gelip, ceketiyle gitmesi gerekir. Ama Türkiye’de devlet, siyaset, iktidar zengin olma ve para kazanma aracı gibi görülüyor. Türkiye’nin en büyük sorunu bu: Çapul siyaset.

- Nedir çapul siyaseti?

Bu eski Türk geleneğidir. Akıncılar Romanya, Makedonya, Balkanlar’a akınlar düzenler ve çapula giderler. Orada milletin malını, mülkünü karısını, kızını devşirerek alır, gelir ve bölüşürler. Buna çapul denir. Bu nedenle Romanya, Makedonya’da dillerinde çapul  kelimesi yaygındır. Bu gelenek Türk siyasetine aktarılmış ve aynen devam ediyor. Aynen Balkanlar’a çapula giden Akıncılar gibi insanlar çapul için siyasete giriyorlar. Muktedirin önünde 4 takla atıp, 10 tane apartman sahibi olan bir sürü insan tanıyorum. Sadece AK Parti değil; önceki hükümetler de böyleydi, Türkiye’nin sistemi böyle. Ben “Bunu ancak dindarlar düzeltebilir” diye düşünüyorum, düşünüyordum, benim isyanım bunadır. Kapitalizm çağın dinidir, Müslümanların da yıkıldığı yerdir.

- Gezi Parkı içinde değil ama Taksim Meydanı’nda polise taş atanlar oldu, illegal örgütler de toplandı. Bunları eleştirmiyor musunuz?

Taksim Meydanı’nda illegal denilen 30–50 kişilik öbek öbek duran gruplar vardı. Eğer illegal eylemci varsa, git işlem yap. Bu da devletin görevi, ayıklasın. Gezi’de barışçıl eylem yapılıyordu. Olayların büyük kısmı polisin orantısız güç kullanması nedeniyle meydana geldi. Polis müdahalesi olmadığı zaman orada hiçbir olay çıkmıyor. Kendi içlerinde polise taş atan olursa, onlarla tartışıyorlar, bunu yapmamaları gerektiğini anlatıyorlardı. Grubun büyük kısmı “Gandi gibi olmalı, ıslanmalı, gaz yeme ama pasif eylem yapmalıyız” diyordu.  Fakat polisin orantısız gücü onları mağdur etti.

İhsan Eliaçık Gezi Parkı’na operasyon olduğunda canlı yayında aşağıdaki çarpıcı açıklamaları yapmıştı:

http://www.demokrathaber.net/ihsan-eliaciktan-gezi-parkina-iliskin-carpici-gozlemler-video,84.html