Tarık Ali, BirGün’den Ömür Şahin Keyif'in Suriye sorularını yanıtladı:

Suriye’deki iç savaşta üç yıl geride kaldı. Birleşmiş Milletler bu güne kadar 140 binin üzerinde kişinin hayatını kaybettiğini belirtirken, 9 buçuk milyon Suriyeli’nin ki bu neredeyse ülke nüfusunun yarısıydı, topraklarından göç etmek zorunda kaldığını söylüyor.

The New York Times başta olmak üzere bu güne kadar uluslararası basın defalarca ABD destekli Türkiye ve Katar’ın  Esad karşısında savaşan muhaliflere silah gönderdiğini belgeleyen haberler yaparken, geride bıraktığımız hafta ABD’li ünlü gazeteci Seymour Hersh, 21 Ağustos 2013’te başlayan tartışmaya nokta koyar şekilde, Türkiye’nin Şam’ın Guta bölgesindeki sarin gazı saldırısından sorumlu olduğu yönünde bir makale yayınladı. Söz konusu saldırı, iç savaşın dönüm noktalarından biriydi, zira ABD, Suriye’ye ‘müdahale’ kararı için kimyasal kullanımının kırmızı çizgi olduğunu açıklamıştı. 

Hersh’in makalesi uluslarası basında yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.

Uluslararası sol hareketin önde gelen isimlerinden Pakistan asıllı İngiltereli yazar Tarık Ali, yaşanan gelişmeleri takip ederken, savaşın başladığı günden bu yana, NATO destekli Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın yaratılacak yeni Suriye üzerinde nasıl bir rol oynadığına ilişkin makaleler yayınlıyor. Bu güne kadar yazdığı makalelerinde ve verdiği röportajlarda, Türkiye’nin Suriye’ye silah gönderdiğini, muhaliflere askeri eğitim veren kamplar kurduğunu doğrulayan Ali’yle, başlayan bu yeni tartışma vesilesiyle Türkiye’nin Suriye politikalarını, sarin gazı iddialarını ve Batı’nın ılımlı İslam projesini konuştuk.

»Avrupa ve ABD’nin Suriye’ye savaş açmayı reddetmesi sonrası, Türkiye’nin Suriye politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ve ABD’nin Suriye’ye aynı pencereden bakmıyor olmalarının nasıl etkileri oldu?

Türkiye’nin dış politikası viraneye dönmüş durumda. Erdoğan burada bir inisiyatif alabileceğini düşündü, Suriye’de savaşı provoke ederek Suudi’leri ve ABD’yi memnun etti, ama başarısız oldu.

Ruslar, böyle bir çözümü reddetti, İngiltere Parlamentosu savaşa karşı oy kullandı ve Pentagon da ABD Kongresi gibi en hafif deyimiyle soğuk davrandı. Libya’daki yenilgi onlara ağır geldi. Böylece Türkiye tecrit edilmiş oldu. Erdoğan’ın yurttaki ve dışarıdaki maceraperestliği işe yaramadı.

»Seymour Hersh’in Türkiye’nin Suriye’deki sarin gazı kullanımında parmağı olduğu yönündeki iddialarını nasıl yorumluyorsunuz? Bu iddialar Suriye-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiler?

Hersh’e güveniyorum. Haberi güvenilir. Açık ki Esad’ın düşmanları ne gerekiyorsa yapıp ABD’yi çatışmanın içine çekmeye çalıştı. Denediler. Başarısız oldular. Bu işe karışan Türkiye politikacıları mahkemede yargılanmalılar, fakat bu ancak eğer Obama-Gülen isterse olur.

Yargılanmaları mümkün görünmüyor, çünkü Türkiye bir NATO ülkesi ve NATO’nun suçları asla suç olarak tanımlanamaz. O halde farzı mahal sarin gazi ‘insani bir müdahaleydi’...

»Hersh’in iddialarını ABD neden yalanladı?

ABD, müttefiklerinin suçlarının üzerini örter. Burada yeni bir şey yok. Hersh’in haberlerinin çoğu resmi olarak yalanlanır, fakat daha sonra doğrulanır. Onun ortaya çıkardığı Ebu Garib işkenceleri de yalanlanmıştı...

»Bu iddialardan önce Türkiye Dışişleri’nde bizzat Dışişleri Bakanın’ın ve MİT Müsteşarı’nın katılımıyla yapılan bir toplantının ses kayıtları yayınlandı. Suriye’de bir savaş için kendi topraklarını bombalayabileceklerinden bahsediyorlardı... Bu ateşli arzunun altında yatan ne? Türkiye bir savaş halinde kandan başka ne kazanacak?

Bölgesel bir güç olarak güç gösterisinde bulunmak istiyorlar fakat bir NATO ülkesi bunu asla Washington’dan gelen bir yeşil ışık olmadan yapamaz. Belki Gülen cemaati tarafından kızdırılan Erdoğan Washington’u kışkırtmak istiyor... Dikkatli olmalı çünkü bu, ansızın onun kariyerini bitirebilir...

»ABD’nin ılımlı İslam projesi çöktü mü? ABD’nin başka bir yönelimi mi var? Suriye’de ve Mısır’da yaşanan gelişmeler bu yeni yönelimle mi ilgili?

Evet, ben de öyle düşünüyorum. Türkiye Ilımlı İslam modeli olarak addedildi. Erdoğan ve partisi NATO’nun en sevdiği İslamcılardı. Ama artık değiller...

»Müslüman Kardeşler Mısır’da ve Suudi Arabistan’da terör listesine alındı. Libya ve Tunus’ta da darbe aldılar. Bölgede Müslüman Kardeşler temelli projeler çöktü mü?

Müslüman Kardeşler’in bittiğini düşünmüyorum, fakat modern kapitalizmi kapsayarak ABD’den onay beklemeye yeltenmeleri ve Filistinlilerin kuyularını kazarak itibarlarını gösterme çabaları açıkça başarısız oldu.

»Ortadoğu’da ve Afrika’da emperyalizm sınır tanımıyor. Batı ülkeleri radikal İslamcı grupları sebep göstererek kolayca ülkeleri işgal ediyor. Demokrasi ve özgürlük kavramlarını kullanarak yapıyorlar bunu... Bu barbarlığın bir sınırı yok mu?

Hayır. Bir süre daha bu böyle gidecek. Africom bu yüzden kuruldu.

»Batı’nın Erdoğan’a desteğinde bariz bir azalma var. Erdoğan gözden çıkarıldı mı, yoksa bu bir uyarı mı?

Evet. Biraz daha uygunsuz davranmazsa gözden çıkarmayacaklar...

»AKP’yle Gülen Cemaati arasındaki çatışmayı nasıl yorumluyorsunuz? Bu politik atmosfer dışarıdan nasıl görünüyor?

Gülen, bana kalırsa, Türkiye’nin hiçbir şekilde bağımsız olmasını istemiyor. Çok sağlam bir ABD destekçisi ve Erdoğan’ın kibrini sevmedi, onu teşhir etmek için yolsuzlukları kullandı. Çatışma henüz bitmedi, fakat Gülen Cemaati kendini Küresel İmparatorluğa daha da ılımlı islamcılar olarak sunuyor...

»Gezi Direnişi sırasında yayınladığınız bir videoda direnişçilere seslenmiş ve bu direnişin “Bütün Avrupa için bir umut” olduğunu söylemiştiniz. Gezi’yi hâlâ aynı yerden mi okuyorsunuz?

Evet, fakat bütün bu hareketlerin yoksun olduğu şey dayanma gücü. Neden? Çünkü ellerinde politik bir enstrüman yok ve böyle bir enstrüman üretmeyecekler. Güney Amerika ya da en azından Yunan (Syriza) modelini takip etmeyi reddediyorlar! O zamana kadar yapabileceğimiz şey umut etmek...