BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Kandil’i ve barış sürecine ilişkin değerlendirmelerini Hürriyet'ten Faruk Balıkçı’ya anlattı.

Önder, "Tahminime göre en fazla 8-10 gün içerisinde fiilen geri çekilme başlayacak," derken, “KCK kadroları, şimdiden muazzam bir eğitim çalışmasına girdiler. Sivil siyasete dönük pratik eksikliklerin tamamlanmasına dönük bir program geliştirmekle meşguller” diye konuştu.

İşte, CHP ve MHP'li vekillerin kendisine yönelik ağır eleştirilerilerine de yanıt veren Sırrı Süreyya Önder'in değerlendirmeleri:

Kandil ile İmralı arasında mekik dokuyorsunuz, Sürecin işleyeceğinden umutlu musunuz? Nasıl bir barış bekliyorsunuz?

 “Bu toplumun tüm meseleleriyle olduğu gibi Kürt meselesiyle de yakından ilgili sıradan insana nazaran daha yoğun bir kavrayış geliştiren birisiydim. Ama ne zamanki BDP blok çizgisinde aktif siyaset yapmaya başladım. O zaman Kürt halkının ve onun siyasetçilerinin toplumsal hayat içerisinde uğradığı fiili ayrımcılıkların benim kavrayışımı gölgede bırakacak vahim boyutta olduğunu gördüm. Bu benim süreçteki ilk şaşkınlığımdı. Barış sürecinde aktif bir rol üstlendikten sonra yaşadığım şaşkınlık birinci şaşkınlığımı gölgede bırakacak kadar büyük oldu. Sürecin içinde olunca iki şeyi görüyorsunuz. Barışın gerçekten çok zor ve zahmetli bir iş olduğunu, ikincisi dilinden belki de gönlünden barışa geçirenlerin yüzlerce yılın oksitlenmesiyle zehirlemesiyle nasıl da birden bire sosyal demokratlık solculuk ya da dindarlık kisvesi altında bir kan emiciye dönüştüğünü gördüm. Şimdi bu ikinci hal karşısında susarak günlük polemiklere girmeyerek barışa daha çok yoğunlaşarak süreci tüm insanlığın ortak iyiliği için onurla ve eşit bir barışa evirmek noktasında duruyorum.

BARIŞA İNANIYORUM

 “Sürecin işleyeceğinden umutluyum. Fakat umutsuz olanların yaklaştığı yöntem de bir sorun var. Süreçten umutsuz olanlar. Kendi öz güçlerine ve bizzat kendi kendilerine karşı güvensizlik ve yetersizlik içerisinde olanlardır. Onların kurduğu paradigma süreçteki diğer aktör olan devlet hükümet ikilisine büyük umut bağlamalarında yatıyor. Kürt hareketinin ve Kürt halkının AKP ile kader birliği yapmış olmakla eleştirenler süreci analiz ederken sadece AKP üzerinden belirlemelerde bulunuyorlar.  Kürtlerin müzakere yöntemleri değil, bu zavallıların meseleyi analiz ediş biçimi AKP’ ye yarar. Sürecin tek aktörü ve tek belirleme olarak kendini göstermeye çalışan iki kesim var. Birincisi bizzati hükümet. İkincisi de siyaset teorisinden habersiz muhakeme yeteneği gelişmemiş kendisine sol sosyal demokrat, milliyetçi olarak tanımlayanlardır. Umutlu olmak için Kürt siyasal hareketini Kürt halkını tarihselliğiyle sistemin dışında ve ona alternatif ve hayatın tüm alanlarındaki örgütlenmişliğiyle görmek tanımak yeterlidir.

Kandil barıştan umutlu mu?

“Kandilin, karar sürecinde yer alan kadın erkek tüm kurumlarıyla ve temsilcileriyle görüştüm. Bu sorunun bir tek cevabı var. Onlar ‘umudu’ bir yöntem olarak.  Repertuarlarından çoktan uzaklaştırmışlar. Bir arada olmaları ve gerçek bir kurtuluşa inanmalarının adıdır umut. Asla, bir siyasal mücadele enstrümanı değildir. Kendi öz güçlerine ve yapılarına olan yüksek öz güvenle sürece yaklaşıyorlar. Kamunun bu konuda göremediği şey şudur. Onlar salt bir askeri savaşçı değiller. Neredeyse her biri sıfırdan yeni bir hayat inşaa edecek kadar donanımlı ve insanlıktan umutlular”

SİLAH ARTIK REPERTUAR OLMAYACAK

“Bugüne kadar silah ve silahın getirdiği sorunlar barışın önünde hep bir engel olarak görülüyordu. Bu insanlar için silah basit bir araçtan öte bir şey değil. Bu gün bu demagojiyi boşa çıkardılar. ‘Siz eğer insan haklarına dayalı hukukun evrensel ve genel ilkelerine uygun tam demokratik bir ülke istiyorsanız ve bunun önünde silahı bir engel olarak görüyorsanız buyrun biz silahı bir mücadele yöntemi olarak repertuarımızdan tümden çıkarıyoruz. Halep te arşında yanı başımızda siz de demokrasiye ve eşitlik ülküsüne ne kadar samimi yaklaşıyorsunuz gösterin’ diyerek aslında siyasetin nasıl yapılacağını göstermiş oldular.

Türkiye’deki PKK kadroları ne zaman çekiliyor?

“Çekilecekler,  ama süreç bundan sonra başlayacak dolayısıyla süreç kaç aşamalıydı, o ne yapacaktı? Bu ne yapacaktı, silahlımı çekileceklerdi. Protokol mü hazırlanacaktı? Bunlar hep meselenin özünü kavrayamamış olanların yaratan soruları ve tartışmalardır. Silah ve sivil siyaset bir birine karşıt olarak konumlandırılmışsa silahın devreden çıkarılmasını istemek, sivil siyasete engelsiz bir alan açmakla olur. Bu nedir? Gösteri ve yürüyüş yasasındaki Mussoloni partiküllerini ayıklamaktır. Çünkü sivil siyaset mitingi yapar. Sivil siyaset toplantı yapar. Bu nedir Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen yüzde 10 secim barajını kaldırmaktır. Sivil siyaset seçimlere girmek ve temsil edilmek ister. Yasal siyasal legal demokratik hakkını talep eden insanların terörist tanımlamasıyla zindanlarda çürütülmesine neden olan TMK’yı kaldırmaktır. Çünkü TMK ‘nın kapsamına girmeyecek bu ülkede hiçbir insan evladı yoktur. İnançların ve halkların kendi üzerlerindeki kendi kültürel kimliklerinin örgütlemelerinin önündeki prangaları kaldırılması gerekir. Çünkü, birçok halk ve başta Alevilik Ermenilik olmak üzere birçok inanç bu ülkenin bu Devletin resmi söyleminde halen küfür yerine kullanılıyor. Buna itiraz etmektir. Dolayısıyla tabi iki süreç şimdi başlıyor. Silahı bırak demek bu alanları temizlemek demektir. Bu alanlar tam demokratik bir yapıya ne zaman kavuşursa silah o zaman gayrı meşru olur”

Geri çekilme ile ilgili PKK’da sıkıntı var mı?

“Geri çekilmenin kendisi tartışılmıyor. KCK’yı oluşturan bütün yapılar sayın Öcalan’ın bu önermesini güçlendirmek ve hayata geçirmek noktasında tam bir uyum ve güçlü bir irade koyuyorlar. Tartışılan şey bunun güvenli sabotaja kapalı bir yöntemle ve ciddi bir ön hazırlıkla olmasıdır. Tahminime göre en fazla 8-10 gün içerisinde fiilen geri çekilme başlayacaktır.  Karayılan’ın orta kademede ikna sorunları yaşıyoruz diyerek ifade ettiği tartışmaların bir kısmına biz de katıldık. Oradaki bir tavrı ifade etmek istiyorum. Devletin çağrışım hafızalarında güçlü bir şekilde yer ettiği oyunlarından dolayı bir kısım güçlerin tedbiren kuzey sahasında (Türkiye’de) bırakma önerisi geldi. Karayılan ve KCK yürütme kurulunun diğer üyeleri bu öneriye şiddetle karşı çıktılar. Bu öneriyi ret ettiler. Orada söylenen bir şey beni çok etkiledi. ‘Devlet bize dönük her türlü psikolojik harbi , itibarsızlaştırmayı , kriminize etmeyi temel bir yöntem olarak hep kullanageldi. Ama halkla paylaşmasalar da bizim sözüne çok güvenilir insanlar olduğumuzu bilirler. Ve kendi içlerinde bunu asla tartışmazlar. Dolayısıyla biz sayın Öcalan’a ve Türkiye halklarına verdiğimiz sözü harfiyen yerine getireceğiz. Orada bir tek silahlı unsurumuz kalmayacak”

Geri çekildikten sonra ne yapacaklar?

“Yeni dönem ve sivil demokratik siyasetin demokratik bir kurtuluşun temel dinamiği de asıl olarak KCK kadroları olacağı için şimdiden muazzam bir eğitim çalışmaları sivil siyasete dönük pratik eksikliklerin tamamlanmasına dönük bir program geliştirmekle meşguller. Ve tabii ki Devletin sürece ilişkin vaat ettiklerini gözlemek ve takip eden adımları ona göre belirlemek noktasında duracaklar”

Hükümetin bir barış projesi olmadığı yönünde bölgede kuşkular var? Ne diyorsunuz?

“Halkın kuşkularına dönük en önemli teminat Kürt halkının Abdullah Öcalan’a duyduğu güvendir. Kuşkularının kaygılarının olması normaldir. Fakat gerek Öcalan’a kendi evlatlarına duyduğu güvenle sürece sonsuz ve etkili bir katılım göstermektedir”

Bir gün barış olursa barışın aktörü olarak hissedersiniz?

“Sinemaya ve yazarlığa döneceğim. Politik kimliğim ve aidiyetim hep devam edecek. Sivil siyaset alanı belki vekil olarak ikincil bir plana dönüşecek ama sosyalist bir sanatçı ve yazar olarak o pratiği daha fazla öne çıkartmayı düşünüyorum”

CHP’li vekil Emine Ülker Tarhan’ın  ‘Süreyya yaz oğlum’ diye bir söz kullanarak sizi uluslararası güçlerin maşası olmakla suçladı. Haluk Koç Türkçe'nizi çok kaba bulduğunu, Devlet Bahçeli de ağır ifadeler kullandı ne diyorsunuz?

“Ulusalcı CHP’liler  için bir tek niteleme kullanabilirim. Evlat olsalar sevilmezler. Solculuktan sosyal demokratlıktan vazgeçtim. İnsanlıktan bir arpa tanesi kadar nasipleri olmamış, evlat acısı, kardeş acısı bunlar için çok yabancı. Allahtan ki tabanları böyle düşünmüyor. Tabanlarının böyle düşünmediğini yüksek sesle söyleyen yöneticilerine bile tahammülü olmayan bir yapıdan başkaları için kardeşlik beklemek azrailden can beklemek gibi olur. CHP tabanına kardeşçe bir önerim var. Herhangi bir iç toplantılarında bunlara şöyle bir soru yöneltsinler. Hiçbir kağıda bakmadan sosyal demokrasi nedir, tarihi nerede başlar. Önemli ilkeleri nelerdir? Faşizmle nerede ayrılır. Hakkında on dakikalık bir konuşma yapmalarını istesinler. Bunlar hiçbiri kağıda bakmadan bir dediğini bir daha söylemeden on dakika konuşabilecek sosyal demokrat bir repertuara sahip değildir. Nefret suçu kapsamına giren herhangi bir konuda bir dediklerini bir daha tekrar etmeden aylarca konuşabilirler. Yaratıcılıkları nefret ve ırkçılıkla sınırlıdır. İhaleye fesat karıştıranlar söz konusu olduğunda hemen hükümetle tam bir mutabakat sergileyebiliyorlar. İhale hırsızlarına gösterdiği duyarlılığın binde birine yitip gidecek olan evlatlarımıza gösterselerdi belkide sosyal demokratlar iktidar alternatifi olabilirlerdi. Ya da ne zaman ihale hırsızlarına gösterdiği duyarlılığın binde birini yitiren evlatlara gösterselerdi iktidar olabilirlerdi. Bu halk evlatlarını hırsızlardan daha çok sever. Haluk Koç ince Türkçesiyle buna bir açıklama yapsa da duysak. MHP’ye  gelince Bursa’da 50 bin kişiyi toplamışken Bursa ormanlarındaki onlarca taş ocağının, ormanların  pek yakın bir gelecekte nasıl çölleştirildiğini keşke anlatsalardı. Kürdün evladının Türkün evladına yapacağı en vahim şey kuvvetlice sarılmaktır. Oysa, bu talan vatan toprağı diye uğruna kitleleri ayaklandırdığımız cenneti bir çöle dönüştürecektir. Hangisi milliyetçiliktir. Onu da MHP’nin tabanına bırakıyorum”