CHP Milletvekili Şafak Pavey CNN Türk'ten Özgen Aydos'un sorularını yanıtladı. Pavey, geçirdiği kazayı ve sonrasını, Agos gazetesinin kendisi için anlam ve önemini; Afgan kadını Sitare'nin kendi hayatı üzerindeki 'kelebek etkisini' anlattı...

Kazayı sormayacağımı söylemiştim ama bu kaza sizin için her şeyin bittiği nokta mı oldu yoksa her şey şimdi mi başlıyor dediniz?

Kaza benim için bir dönem noktasıydı elbette ancak bununla değerlerim değişmedi. Sadece düşlerimi revize ettim. Tekrar ayağa kalkabilmek yaşıtlarımı yakalayabilmek mücadele etmem gerekti. Elbette bu bütün bu yolculukta mizah benim çok yakın bir arkadaşım oldu. Çünkü belki her şeyi kaybedebilirsiniz ama kendinizle dalga geçme ve mizah yapabilme yeteneği aslında en iyi ilaçlardan bir tanesi. Hayatınızda düşüş noktalarınız olur. Bir kaza geçirirsiniz başınıza bir felaket gelir. Ben düştüğüm yerden kalkıp yeni bir yolculuğa çıkma ve tekrar ayağa kalkabilme savaşını verdim. Önce yapamayacağım şeyleri tespit ettim. Değiştiremeyeceğim şeyler için sükûnet diledim. Başka hayatlar için değiştirebileceğim şeyler için ise cesaret dileyerek yola çıktım.

Başka hayatlar için değiştirebileceğim şeyler dediniz, Birleşmiş Milletler'de görev almanız da bu yüzden miydi?

Kendim için verdiğim mücadeleden aslında şunu öğrendim; Bir başkasının hayatındaki çözümleri bulmaya çalışırken aslında kendi yaralarınızı da sarıyorsunuz. O yüzden bana bir içinde yer aldığım için çok mutlu olduğum bana birçok şey öğreten, dünyayı da bir seyyah gözüyle gösteren Birleşmiş Milletler 'de ki hem Mülteciler Komiserliği'ndeki hem de İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ndeki görevlerim çok yardımcı oldu. Ben başka insanların cesaretlerinden etkilendim.

Başka kadınların başka dirençli kadınların hikâyeleri her zaman ışık tuttu. Mesela  İran'da  her gün ruj sürdükleri için içeri atılacaklarını bilen hatta bazen cam parçaları konulur mendillerin üstüne ve dudakları sildirilir, sokakta ahlak polisi tarafından bunu bilerek sokağa rujlarını sürerek sokağa çıkan ve hapislere bu yüzden düşen ve ertesi gün salıverildiklerinde yine rujlarını süren İranlı kadınların sessiz direnişi beni çok etkilemiştir.

Bunca işten ve bunca farklı hayat hikâyelerine ortak olduktan sonra aynanın karşısına geçip, ''Ya Şafak çok yoruldun, biraz dinlen artık'' demiyor musunuz?

Ben en çok yorulduğumu önyargılarla savaşırken hissediyorum. Her gittiğiniz yerde insanlarla eşit olarak yemek yemek özgürlüğüne sahip olduğunuzu içgüdüleriniz size söylüyor ama insanlar sizi görmek istemiyor. Bunun mücadelesini veriyorsunuz. Bakışları görmemezliğe geliyorsunuz. Bunu milyonlarca insan yaşıyor. Fiziksel engellerle baş edebiliyorsunuz, kendinize konulmuş duvarları fiziksel olarak aşmaya çalışabiliyorsunuz ama ön yargıları değiştirmek çok güç oluyor. Yorulabiliyorsunuz ama birçok insanın evrensel olarak bu mücadelede yer aldığını bilmek size güç veriyor.

Tüm bu koşturmacanıza bir de milletvekilliği eklendi. Neden Cumhuriyet Halk Partisi'ni tercih ettiniz?

Ben gerçekten sağlıklı bir demokrasinin gerçekten muhalefetinin güçlü olduğu bir yerden geçtiğine inanıyorum. Ayrıca sosyal demokrasinin evi olmayan herhangi başka bir yer benim evim olamaz. Evrensel sosyal demokrasi çıtalarına bakmamız yeterli o yüzden de elbette ana muhalefetin çok değerli bir yer olduğunu düşünüyorum mücadele etmek için. Ekonomiye bakışlarımız farklı olabilir bunu anlarım ama ben muhalefetiyle de iktidarıyla da toplumumuzun daha çağdaş daha iyi bir noktaya gitmesi konusunda uzlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Farklı programlarımız olabilir ama bu toplum için daha iyi bir noktaya daha çağdaş daha dünyada etkin bir yere gitmesi için ortak hareket edebileceğimiz ortak bir meselemiz olduğunu düşünüyorum. Bunun için buradayım.

Türkiye'de kadın olarak siyaset yapmak zor mu? Meclisin içine girdiğinizde erkekleştiğinizi düşünüyor musunuz?

Ben erkek hâkimiyeti olan birçok yerde çalıştım. Oysa 1920'lerde yapılan reformlar şuanda kazanımları üzerine hiç konuşulmayan dönemin kazanımları aslında bizi şuanda Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyada ismimizi duyurmamıza en büyük nedendir. Türkiye nasıl model olabilir mesela sekülarizm, demokrasi ve İslam dinini ortak bir yerde buluşturmasıyla Türkiye modelinden bahsedebiliriz. Demek ki bir tanesi olmayınca Türkiye model olamıyor. Onun için de kadın hakları mücadelesi çok önemlidir. Ama ben kadın olarak siyaset yapmaktan öte şöyle bir noktayı ideal olarak koyduğumuzu ümit etmek isterim; Kadın ve erkek kotalarından bahsetmeyeceğimiz ve bunun zaten doğal olarak kültürün içinde oluştuğu bir siyasi ortam yakalamak.

Türkiye'de çıkan bir Ermeni gazetesinin, Agos'un ilk Türk köşe yazarısınız? Bu süreç nasıl başladı?

19 yaşında kaza geçirdiğimde de tekrar hayatımı toparlama aşamasında Agos yeni doğmuştu. Hrant da bana dedi ki gel sana da meşgale olsun. Aslında Agos'ta yazmaktan çok Hrant'ın benim üstadım olması önemliydi. Her Çarşamba günü yazımı yetiştirme telaşına düşerdim. Agos kendimi düşünmekten beni kurtardı ve ayakta daha güçlü durmamı sağladı.

Dünyanın en güçlü kadın siyasetçilerinden biri olan Hillary Clinton'un elinden dünyanın en cesur kadını ödülünü aldığınız. Neler hissettiniz?

Aslında bence ödüller sadece size değil temsil ettiğiniz konulara da veriliyor. O yüzden ödül bana çocuk hakları, kadın hakları,  engelli hakları konularında doğru bir yolda gittiğimizi hatırlattı. Ayrıca ben dünyadaki en zor şeyin  sıradan bir kadın olarak önyargılarla savaşmak olduğunu düşünüyorum. O günde söylediğim gibi ben o ödülü ülkemde her gün hiçbir korunması olmayan sıradan bir kadın olarak ayakta kalmaya çalışan ve her gün her dakika her saniye ön yargılarla savaşmak durumunda olan Türkiye'nin cesur kadınları için aldım.

Sizin hayatınıza kelebek etkisi yapan biri oldu mu?

Bir Afgan kadını olan Sitare oldu. Sitare ben İran'da çalışırken akrabalarının kollarında tıp merkezine getirilmişti. Kendi geleneklerine göre kendisi değil erkek akrabaları konuşuyordu. Sonra uzun bir tedavi süreci başladı ve süreçte dost olduk. Bacakları ve kolları olmadan doğmuştu. Çok küçük yaşlarda Sovyet savaşından ailesiyle beraber İran'a kaçmışlardı. Sitare bütün bunlardan kaçmıştı ama gelenekten kaçamamıştı. 13 yaşında kendisinden çok büyük yaşta birisiyle üçüncü karısı olarak evlendirilmişti. Biz tanıştığımızda 13 senedir bir yatak odasından ilk defa çıkıyordu. Orada bir cinsel obje olarak kullanılmıştı. Birçok şeyi beraber aştık ve 1,5 sene sonra onu gelenekten kurtarıp bir insan hakları savunucusu olma yoluna girdi. Sitare başka ülkelere gitmeyi ederek oldukça hassas bir seviyede olan insan haklarının gerçekten keskin bıçak olduğu Afganistan'a dönmeyi seçti. Orada diğer küçük kızlarına çocuk gelin olmaktan başka hayatların olabileceğini anlatıyor. Ben hayatımda Sitare'nin bana tuttuğu ışık kadar başkalarına ışık tutarsam ne mutlu bana.