JİNDA ZEKİOĞLU / ANF

Rusya'nın tarihsel intikamı Kırım'da mı can buldu? Batı, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı kullanıyor mu? Rusya, Ukrayna'dan vazgeçebilir mi? Kırım'da şimdi neler olacak?

Kuzeye dönen dünya rotasında son gündemi Gazeteci Fehim Taştekin ile konuştuk.

-Ukrayna ve Rusya ile başlayalım. Bizim gündemimize son bir kaç ayda girdi. Rusya-Ukrayna ve arasında sıkışmış Kırım'ı bu duruma getiren sebebin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Rusya açısından başlayacak olursak, 1989-90'daki dağılma sürecinde kendi hinterlandına yapılmış bir müdahalenin uzantılarıdır bütün bu sendromlar. Rusya kendine geldiği sürece eski coğrafyasıyla yeniden bağlarını güçlendirmeye başladı. Fakat batı da hiçbir zaman bu coğrafyada Rusya'yı yalnız bırakmadı. Dikkat ederseniz güller devrimi ile Gürcistan'da, turuncu devrimle Ukrayna'da, yine Orta Asya'da Kırgızistan'da sarı devrimle, Rusya'yı kuşatan bir takım operasyonlar söz konusuydu. Elbette bunların iç dinamikleri var. Yönetsel sorunlar var. Toplumun iktidar ile yüzleşmesi gibi bir süreç de var. Fakat bu süreçler kendi haline bırakılmıyor. Yani sürekli dışarıdan bir takım müdahaleler söz konusu. Bu dinamikleri asla gözardı etmeden değerlendirmelerde bulunmamız gerekiyor. Şüphesiz ki bu coğrafyalarda Sovyetler'den kalma toplumun eski kafalı olarak gördüğü daha diktatöryal eğilimlere sahip kişiler vardı. Bunlarla bir hesaplaşma kaçınılmaz ve doğal. Bu hesaplaşmalarda bir manipülasyonun devreye girdiğini, Rusya'nın kendi nüfus alanlarında yeni bir konsept oluşturma, batı yanlısı yeni bir yönetim kuşağı oluşturma girişimleri oldu.

-Rusya'nın bilinçaltının dışa vurumunu mu yaşıyor dünya şu anda?

Rusya kendi iç bütünlüğünü, özellikle Kafkasya'da, Çeçenistan'da sağladıktan sonra, dış cephede meydana gelen gelişmelere de yanıt verme ihtiyacı duydu. Bu kendisine olan güveninin, uluslararası itibarını yeniden kazanma isteğinin bir sonucu. Balkanlar'da bir çözülme olduğunda Rusya aslında oraya müdahale edememenin ezikliğini yaşadı. Slavları koruyamadı. Bu Rusya açısından ciddi bir prestij kaybıydı. Kosova bunun son örneği oldu. 2008'de Rusya, Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesini önleyemedi. Bunu kendi nüfus alanlarına bir müdahale olarak gördü. Fakat o zaman şunu da söyledi; "Bu bir örnektir. Bunun yansımaları olacaktır." Yani bir intikam, uyarısını yaptı. Bu intikamını da 2008'de Osetya'ya, saldırı olduğunda yaptı. Rusya saldırmadı. Saldırıyı ilk yapan Gürcistan'dı. Defacto bağımsız olan Osetya'ya saldırdığında aslında ilk vurduğu yer de Sinval'de, Rus Barış Gücü Karargahı'ydı. Rus Barış Gücü, Gürcistan'ın, Osetya'nın, Rusya'nın ortaklaşa imzaladığı bir anlaşma çerçevesinde oluşturulmuş bir yapı. Bir işgal gücü değil. Orada askerlerin ölmesi Rusya'ya büyük bir bahane sundu. Ayrıca, Rusya daha öncesinden Osetya'nın dünyaya açılabileceği yegane pasaport Rus pasaportu olduğu için, bunu da nüfus alanını genişletmede kendisi bir tercih olarak da benimsediği için herkese Rus pasaportu verdiğinden "Benim Rus vatandaşlarıma saldırı oldu. Ben bunları korumakla yükümlüyüm" dedi. Güney Osetya'da yaşayanlar, Kuzey Osetya ile birlikte olmak istedikleri için Rusya'nın bir parçası olmak istiyorlar. Daha önce iki kez referandum düzenlendi ve Rusya'ya katılma yönünde %90'ların üzerinde "Evet" sonuçları çıktı. Ama Rusya bunu kabuk etmedi. Yani ilhakı gerçekleştirmedi. Bunu da uluslararası tepkiler nedeniyle yapmadığını düşünüyorum.

-Rusya'nın intikamına gelecek olursak?

Rusya, 2008'in yani Kosova'nını intikamını Abhazya ve Güney Osetya'yı bağımsız devlet olarak tanıyarak aldı ve batıya şunu söyledi; "Gürcistan üzerinden bana operasyon yapmaya kalkışırsanız, karşılığı bu olur!" demek istedi. Dediğini de yaptı. Kosova örneğini de gösterdi; "Siz Kosova'yı tek taraflı, BM kararı olmadan tanıdınız, ben de Abhazya ve Güney Osetya'yı tanıyorum" dedi ve yaptı. Bu batı için bir ders olması gerekirken, hiç bu dersi almamış gibi bu sefer Ukrayna'da, ikinci kez Rusya'yla birlikte çalışan bir devlet başkanına operasyon yaptı. Putin'in kendisi de, Victor Yanukoviç'in halk isyanını hak ettiğini düşünüyor. Bu enteresan! Yani yönetmediğini, gasp ettiğini, hatta en son konuşmasında "Halkı sağdılar" dedi. Ağır bir ifade kullandı ve yöneticileri suçladı. Burada, iç dengeleri biraz bilmek lazım.

-Tam da bu noktada kişisel tespitlerinize gelecek olursak, tüm bunlar son günlerde yaşananlar açısından nasıl değerlendirilmeli? Taraflar kimdi? Talepleri nelerdi? Şu son 1-2 ayda neler oldu, neler değişti?

Burada meseleyi tetikleyen şey, kuşkusuz Yanukoviç'e karşı doğal bir muhalefet koalisyonu var. Bu koalisyon ağırlıklı olarak Ukraynalılar'dan oluşuyor. Yanukoviç'in ana beslendiği damar ise, Doğu illeri, Kırım gibi Rusların ağırlıklı olduğu yerler. Ülke doğal olarak her daim siyaseten ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta Rusya'ya yüzünü dönmüş, Rusça konuşan, Rus olmasa da Rusça konuşanlar... Diğer tarafta, batıyla entegrasyonuu savunan, Ukraynaca konuşan kitleler. Birisi AB'den yana, diğeri Rusya'dan yana. Ama Yanukoviç iktidara geldiği zaman. AB ile birlikte çalışmayı tercih etti. Ama AB ise ortaklık anlaşmasını imzalamak için belli şartlar ileri sürdü ve bunlardan bir tanesi de muhalif lider Yulia Timoşenko 'nun serbest kalmasıydı. Timoşenko dosyası aslında kirli bir dosyadır. Kimse Timoşenko'nun pür-i pak bir siyasetçi olduğunu söyleyemez. Bir oligardır. Geçmişi temiz değildir. Batı yanlısı olduğu için de el üstünde tutulması gereken bir siyasetçi olduğu kabul edilemez. Nitekim, Timoşenko'nun serbest kalmasına Yanukoviç karşı çıktı. Bu nedenle de AB ortaklık anlaşmasını imzalamadı. Karşılıklı bir restleşmenin ardından "Rusya'yla birlikte Gümrük Birliği projesinde yer alabilirim" deyip, yüzünü Moskova'ya döndü. Karşılığında da 15 milyar dolarlık çok ihtiyacı olan bir ekonomik yardım paketi aldı. Bu doğalgazda indirimi içeriyor. Bu tahvil alımını içeriyor. Gösteriler alabildiğine devam etti ve sonunda Yanukoviç belli tavizler verdi göstericilerle uzlaşmak için. Tutuklu göstericileri serbest bıraktı. Olmadı. Gösteriler devam etti. Akabinde, AB'nin arabuluculuğunda Yanukoviç çok önemli tavizler veren bir anlaşmaya imza attı. Yetkilerinin kısıtlanması, 2004 anayasasına geri dönülmesi, yeni ulusal bir hükümet kurulması, erken seçime gidilmesi gibi bir anlaşmayı imzaladı. BM de bu anlaşmadan ötürü tebriklerini iletti. Fakat ertesi gün darbe yaptılar. Ve Yanukoviç bu anlaşmaya rağmen, devrildi. Milliyetçiler, neofaşistler, orantısız bir şekilde iktidarda güç sahibi oldular ve yaptıkları ilk iş, daha çok Ruslar'dan oluşan Berkut denilen polis birimini tamamen feshettiler. Rusça ve diğer dillerde anadil eğitimi veren dil yasasını iptal ettiler. Ruslar da, "Bize karşı faşistler darbe yapıyor" diyerek, Doğu illerinde ayaklandılar. Kırım da ha keza. Yönetimleri ele geçirdiler. Rusya'ya davet çıkardılar. Rusya'nın da Kırım'da zaten çok sayıda askeri var. Kiev ile yaptığı anlaşma -Karadeniz filosunun orada kalmasını öngören anlaşma- yaklaşık 25 bin asker bulundurma hakkı veriyor. Rus askerleri, orada durumu kontrol etti. Hiçbir zaman kendi üniformalarını kullanmadılar, yerel güçleri organize ettiler. Sonuç itibariyle referandum yapıldı ve referandumda ezici çoğunluğun "Evet" demesiyle, Rusya'ya ilhak gerçekleşti.

KIRIM'DA PATRON RUSYA

-Arada kalan Kırım için tüm bunlar ne ifade ediyor?

Kırım, Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu'ndan Rusya'ya geçtiğinden beri hem Karadeniz hakimiyeti, hem de Akdeniz'e açılan bir üssün kontrol merkezi olması açısından kritik önem arz ediyor. Rusya, hiçbir zaman Kırım'ı, gözden çıkarmadı. Kruşçev'in Kırım'ı 1954'te, hediye eder gibi Ukrayna'ya bağlaması Rusya içerisinde çok büyük tartışmalara neden oldu. Sovyetler dağılırken de burayı geri alamadı. Bunun bir kuyruk acısı var. Orayı fiilen kontrol ediyor. Kırım'da patron Rusya, her zaman böyleydi. Burası Çariçe'nin en önem verdiği yerlerden birisi. Daha doğrusu Rusya'nın dünya sahnesine bir güç olarak çıkmasında kilometre taşı olarak sayılabilecek bir yerdir Kırım.

-Bir yazınızda, Rusya'nın AB ve ABD ilişkileri arasında bir tahterevalli görevini üstlendiğini yazmıştınız. Bu süreçte önemli gelişmeler oldu. Rusya'nın G-8 üyeliği askıya alındı. Peki, Ukrayna'nın Rusya için önemi nedir?

Ukrayna, Rusya için de, batı için de aslında aynı şeyi ifade ediyor. Bir tampon bölgedir. Rusya ile Avrupa'nın karşılaştığı yerdir. Bu alanda böylesi güç mücadelesi mutlak bir hakimiyete dönüşmeden, sürekli gel-gitlerin yaşandığı, tahterevalli oyunların oynandığı, bir defans bölgesine dönüştü. Şimdi, buranın NATO toprağı olması Rusya açısından tehlikeli. Aslında şöyle bir görüş de var. Buranın NATO toprağı olması NATO için de tehlikeli. Çünkü o zaman NATO ile Avrupa direk karşı karşıya kalıyor. Aynı şey Gürcistan için de geçerli. Ukrayna aynı zamanda Rusya için Batı'ya açılan koridor. Gürcistan da Asya ve Doğu'ya açılan koridor. Ve iki güç, bu iki noktada karşı karşıya geliyorlar her zaman. Bu iki bölge gerilimini toprağa indiriyor.

-Peki Rusya, niçin Gürcistan'ı tamamen bloke etmiyor?

Çünkü, Amerika da Rusya da, böyle büyük güçler tampon bölgeler isterler. O nedenle ağır yaptırımlar uygulamazlar. Defansif bölge olarak kullanırlar. Tabi bu bir teori, ben de bunu dikkate alıyorum.

RUSYA KIRIM TATARLARI KONUSUNDA ÇOK STRATEJİK DAVRANDI

-Aynısı Ukrayna için de geçerli diyebiliriz o halde? Öte yandan Ukrayna için Rusya sırt çevirilecek bir karakter mi? Bu Ukrayna için kolay bir tercih mi?

Rusya bir güçtür. Tehdittir. Ezici bir güçtür. Hegemon bir yapıdır ve tarihsel olarak bu coğrafyalarda onun varlığı büyük acılara yol açmıştır. Her iki milliyetçi kanadın da söylemi bu. Haliyle, Osmanlı gibi, Rusya'yı da büyük bir emperyal tehdit olarak görüyorlar. Öte yandan Rusya'nın toprak değil ama Rus nüfusun yoğun olduğu yerleri elde etmek dolayısıyla Rus nüfusunu kazanmak gibi bir arzusu var. Zira Rusya'nın en büyük iç tehditi azalan Rus nüfusu.

-Kırım'ın Rusya'ya ilhakının ardından askeri üslere saldırılar gerçekleşti. Kırım'daki bu çatışmalı süreç durulmaya mı geçti? Yoksa yükselir mi?

O bölgede militarizmin köklerini görüyoruz yavaş yavaş artıyor ve filizleniyor. Bu bir potansiyel olarak yeni bir Çeçenyalaşma riskini beraberinde getirebilir. Buna yönelik tehditler elbette var. Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu, Rusya'ya karşı cihad ilan etmek isteyen Tatarların olduğunu kendisi söyledi. Son  10 yıl içerisinde belki Kırım'da Tatarlar içerisinde İslamcı militarizmin giderek taban bulduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan bir kısmı şiddete karşı. Ama şiddete meyili olanlar da var. Bir provakasyonla bunu kullanmak isteyenler çıkabilir. Suriye'deki hesaplaşmayı, Kırım'da bir cephe açarak büyütmek isteyenler çıkabilir. Fakat Rusya duruma son derece hakim. Böylesi bir tehdite müsaade etmemek için boşlukları dolduruyorlar. Rusya, sadece polisiye tedbirler değil gayet mantıklı adımlar da attı.

-Nasıl adımlar onlar?

Henüz referandum yapılmadan önce Kırım Parlamentosu, Tatarlar için bir takım haklar sundu. "Tatarca resmi dil olacak, mecliste %20 Tatar kotası olacak, yerel yönetimlerde söz sahibi olacaklar, özel okullarını açacaklar, 1944'te sürülmüş Tatarların geri dönmesi teşvik edilecek. Onlara konut yardımı, yasal yardım yapılacak..." gibi bir kararname yayınladılar. Şimdi bu haklar Tatarların onlarca yıldır Ukrayna'dan almaya çalıştığı ama alamadığı haklardı. Ukrayna'nın vermediğini Rusya verdi Kırım'a. Bu da Rusya'nın önemli bir manevrası. Putin de Tatarların her türlü hakkının korunacağını dile getirdi. Bu adımlar, Tatarların Rusya'ya karşı öfke duymasını da büyük ölçüde engelliyor.

-Batının tüm bu yaşananlara tepkisini nasıl değerlendiriyorsun?

Batı burada herhangi ciddi bir eyleme girişmek niyetinde değil. Ukrayna için batı savaşmayacaktır. Kırım için keza öyle. Tabi Rusya meseleyi Kırım ile sınırlı tutuyor şuanda. Bu aslında uluslararası aktörlerin zihinlerinde çözdüğü bir mesele. Kırım'ı eninde sonunda Ruslar, alacaktı. Türkiye'nin de burada yapacağı bir şey yok. Tatarların talepleri ile ilgili ciddi adımlar atılırsa, Türkiye Kırım'la ilgili meseleyi büyütmek istemez. Çünkü önceliği Tatarların oradan vatandaşlık haklarına kavuşması.