Rüzgar Erkoçlar’a cinsiyet değiştirmesi için rapor veren Profesör Şahika Yüksel, Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a konuştu.

Arman röportajında, Prof. Yüksel'i "hekim, aynı zamanda feminist ve bu sorunu bir ‘insan hakları ihlali’ olarak değerlendiren" olarak tanıtırken, Rüzgar Erkoçlar dahil bir çok trans bireyin Şahika Yüksel’e gittiğini ve “Ameliyat olabilir” raporunu ondan aldığını belirtiyor.

'TRANSSEKSÜALİTE GENETİK, YAPISAL BİR DURUM'

Yüksel, Ayşe Arman'ın "Transseksüalite tercih mi? Hastalık mı? Doğuştan mı?" sorusuna şu cevabı verdi: "Transseksüalite bir durum. Tanıması, anlaması ve empati kurması kolay olmayan bir durum. Çünkü bedensel olarak bir kadının ya da erkeğin anatomisine sahipler. Ama kendilerini diğer cinsiyete ait hissediyorlar."

Transseksüaliteyi "Genetik, yapısal bir durum," olarak tanımlayan Yüksel, "Fakat şurası bir gerçek: Bizler dünyaya ‘kadın’, ‘erkek’ ya da ‘transseksüel’ olarak geliyoruz. Yani doğuştan," dedi.

Transseksüalitenin şu anki sınıflandırmada ‘cinsel kimlik gelişim bozukluğu’ tanımı altında durduğunu söyleyen Yüksel, "Fakat hastalık tanımları zaman zaman yeniden yapılır. Transseksüelliğin hastalık olarak değerlendirilmesine, dünyada çok ciddi itirazlar var. Şöyle deniyor: Bu bir ‘patoloji’ değil. Bu bir ‘akıl hastalığı’ değil. Olsa, kişinin düşünceleri ve davranışlarıyla ilgili bir zorluğun söz konusu olması gerekir. Burada, böyle bir şey yok. Hamilelik de bir hastalık değildir mesela, tıbbi bir durumdur. Transseksüalite de onun gibi tıbbi bir durum. Kesinlikle ‘ruhsal bir hastalık’ değil," derken, Transseksüaltenin bir tercih olamayacağını, "Herhangi bir insanın, 'Ben kadın olarak dünyaya geldim, şimdi de erkek olmak istiyorum' demesi mümkün değil," diye açıkladı.

'CİNSİYET DEĞİŞTİRMEK TIBBİ BİR İHTİYAÇ'

Yüksel durumu ayrıntılı olarak şu şekilde izah etti:

"Burada mesele, sadece dış görünüşünüzün kadın ya da erkek görünmesi değil. Girdiğiniz tuvaletin bile, erkek ya da kadın tuvaleti olması. Yani transseksüeller, hangi cinse ait hissediyorlarsa kendilerini, atıklarını bile o cinsin tuvaletine bırakmak istiyorlar. Namaz kılıyorlarsa, kadın ya da erkek pratiğine göre kılmak istiyorlar. Onların kendileri hakkında bir tereddütleri yok. Amaçları, estetik bir kaygı da değil, 'Daha ince görüneyim' değil, 'Memelerimi istemiyorum, âdet kanamalarım da dursun' değil. Cinsiyet değiştirmek onlar için tıbbi bir ihtiyaç. Haliyle bunun bir sağlık güvencesi içinde olması gerekiyor. Zorunluluk bu."

ERKEKLİK BİR ÜST MERTEBE

Yüksel, çoğunluğun Rüzgâr Erkoçlar’a sempatiyle baktığını belirttiği röportajında, "Çünkü bizim gibi toplumlarda, ‘erkeklik mertebesi’ne ‘yükselmek’, kadınlığı terk etmek daha anlaşılabilir ve olabilir bir şey. Ama erkekliği ‘bırakmak’ kadınlık gibi ‘aşağı’ bir mertebeye inmek anlaşılacak bir şey değil. O yüzden kadın olmuş translara bu kadar sempatiyle bakılmaz," dedi.

'RÜZGÂR’A SAYGI DUYMAK ZORUNDAYIZ'

Trans bireylerin, ameliyat olduktan sonra trans oldukları anlaşılacak diye bir korkuları olduğunu belirten Yüksel, "Toplum tarafından kabul edilmeyeceklerini düşünüyorlar. Geçmiş hayatlarını unutmak istiyorlar. Dolayısıyla bunu anlatanlar son derece az. Ve son derece kıymetli onların duyguları, bilgileri, yaşadıkları. Hele tanınan birinin, 'Ben buyum' diyebilmesi ona çok büyük bir sorumluluk yüklüyor. O yüzden Rüzgâr’ın yaptığı çok önemli ve değerli. Hepimiz Rüzgâr’a saygı duymak zorundayız," diye konuştu.

BİN KİŞİDE 6 KİŞİ TRANS

Transseksüelliğin Türkiye'de dünyadaki oranlar aynı olduğunu da söyleyen Yüksel, oranı "Bin kişide 6 kişi," diye belirtirken, Türkiye'deki transların bir bölümünün meselenin dini olarak nasıl algılandığını çok önemsidiğini aktardığı röportajında, "Çeşitli din hocalarıyla görüşüyorlar. Tek eşli olmak kaydıyla, Türkiye’de de bazı hocalar ameliyat onayı veriyormuş," dedi.