Mehmet Göcekli / Demokrat Haber

22 Mayıs 2013 günü Ankara’da önemli bir siyasi cinayet işlendi. Kahramanmaraşlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Medet Önlü ofisinde öldürüldü.

Çeçen kökenli Medet Önlü Kafkas diasporasının mücadelesinde yer aldığı için Rusya’nın ve Rusya yanlısı Çeçenistan hükümetinin hedefinde olan bir isimdi. Ancak Medet Önlü son yıllarda, Çeçenlerin Suriye gibi bölgelerde cihadcı grupların insan kaynağı haline getirilmesine de karşı çıkıyordu. Bu tutumu da hem Türkiye’nin, hem radikal İslamcı grupların Suriye politikalarıyla çelişiyordu. Böylece ölümünden herkesin mutlu olacağı, birçok kesimin politikalarına çomak sokan bir figür haline gelmişti.

Medet Önlü aynı zamanda birçok Ak Partili milletvekilinin dostu, gazeteci Ahmet Hakan’ın okul arkadaşı, muhafazakar camianın yakından tanıdığı ve sevdiği bir isimdi. Ancak öldürülmesinin ardından bu kesimler güçlü bir adalet arayışına girişmediler.

“Ak Parti - Gülen Grubu Koalisyonu” bozulunca zaman zaman bu kesimler cinayeti birbirlerinin üzerine yıkma çabasına girişseler de gerçeğin üzerindeki perdeyi kaldıracak ciddi bir girişime rastlanmadı. İslami kesim kendi camialarına yakın siyasi bir liderin katledilmesine sessiz kaldı.

Demokrat Haber olarak Medet Önlü cinayeti dava dosyasına bakan Avukat Erdal Doğan ve “Medet Önlü İçin Adalet Komisyonu”ndan Kuban Kural ile gelişmeleri konuştuk.

Anlatılanları dinleyince çarpıcı ayrıntılar ve bilgilerle karşılaştık. Kuban Kural, “Bu cinayette tetiği kim çekerse çeksin faillerini yakalamadığı sürece hükümet zan altındadır. Hatta bir numaralı faildir” diyor.

Medet Önlü, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te üç Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesinden 4 ay sonra öldürülmüştü. Paris cinayetinin MİT tarafından Ömer Güney’e işletildiği Ak Parti - Gülen Grubu Koalisyonu bozulunca servis edilen ses kasetleriyle ortaya çıkmıştı.

Son dönemde çıkarılan yeni MİT yasası ile MİT’e yeni operasyon yetkileri verilmesi, yasada MİT görevlilerini denetimden ve yargılamadan koruyan maddelerin yer alması dikkat çekiciydi. Söyleşiyi tüm bunları dikkate alarak okumakta fayda var…

Medet Önlü kimdi, siyasi düşüncesi neydi?

Kuban Kural: Gençliğinden beri Kafkas diasporasının içinde, derneklerin çevresinde büyümüş, Çeçen olması hasebiyle 90’lı yıllarda Çeçenistan’da savaşın başlamasıyla beraber bu mücadelenin içinde olmuş bir isim.

Aynı zamanda İslami hassasiyetleri de olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 4-5 nesildir burada yaşayan ailesi Maraş Göksunlu. Kendisi Ankara’da yaşıyor(du).

90'lardan sonra daha görünür olmaya başladığını söyleyebiliriz. Bunun sebebi, Çeçen bağımsızlık mücadelesinin özellikle insan hakları alanında, sığınmacılar meselesinde ve siyasi arenada aktif bir destekçisi olmasıdır. Bu çabaları sebebiyle Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin Türkiye fahri başkonsolosluğu görevine getirilmesi mücadeleye daha aktif katkı sunmasına da sebep olmuştur.

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, 1990’larda SSCB yıkıldıktan sonra bağımsızlığını ilan ediyor. Dudayev’in devlet başkanı olduğu zamanlar, birkaç ülkenin de tanıdığı, kendi sınırları içinde ilişkilerini düzenleyen bir Cumhuriyet. Tabii Rusya’nın çok ağır bir bombardımanı altında kaldı, sonra Rusya ile anlaşma yapıldı ve Çeçen İçkerya Cumhuriyeti olarak kabul edildi, Hasavyurt anlaşması ile.

Medet Önlü de bu cumhuriyetin Türkiye’deki fahri başkonsolosuydu. Türkiye bu cumhuriyeti tanımasa bile Çeçenlerden Türkiye’ye gelen sığınmacıların sorunlarıyla ilgilenen ve bu konuda devlet nezdinde muhatap olan kişiydi.

Hatta Çeçenlerle ilgili konularda basının da otorite olarak kabul ettiği ve başvurduğu bir kişiydi. Aynı zamanda bu konunun Çeçenistan’ın bağımsızlığı çerçevesinde kalmasını çok önemsiyordu. Daha radikal söylemlerden uzak durulmasını önemserdi.

99 sonrasında Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’ne yönelik Rusya tarafından ciddi bir işgal gerçekleşti ve devlet kurumları dağıtıldı. Devlet başkanları ve komutanları öldürüldü ve mücadele dağlara taşındı. Aslan Maşadov ardından ise Sadullayev devlet başkanı oldular. Bir kısım devlet yöneticileri de diasporadaydı. Özellikle Londra’daki Ahmet Zakayev önemli bir Çeçen siyasetçi olarak Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’ni savunan figürlerden, hala yaşıyor kendisi.

Dağdaki mücadelede farklı kırılmalar yaşandı zamanla. Kafkasya Emirliği diye bir yapı da oluştu. İdeolojik olarak daha radikal ve yayılmacı bir grup olduklarını söyleyebiliriz. Medet Önlü bu sancılı süreçlerde herkesle arasını iyi tutmakla birlikte Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’ni savundu ve onun temsilciliğini üstlendi. Onu kamuoyunda duyurdu.

Kafkas diasporasının Adigeler, Abhazlar gibi Çeçen olmayan yapılarıyla birlikte hareket etmeye de önem gösterdi. Kafkasya’ya daha geniş bakabilen birisiydi. Çeçen olup diğer Kafkasyalı etnik gruplarla diasporada siyasi ilişki geliştiren belki de tek kişiydi, bu özelliği ile de oldukça kilit bir roldeydi.

Rusya’nın güdümünde kurulan Kadirov hükümetinin Türkiye’de zemin bulmasını engelleyen isimlerin de başında geliyordu. Savaştan kaçan Çeçenlerin dünyanın çeşitli yerlerindeki savaşlara sürülmesine de karşı çıkan birisiydi. Suriye’deki gibi kirli savaşlara Çeçenlerin müdahil olmasına ve Uluslar arası kirli ilişkiler içerisinde araçsallaştırılmalarına karşı çıkıyordu.

Medet Önlü’nün duruşundan memnun olmayan kesimleri sıralayacak olursak… Kadirov hükümeti, Rusya, fikir ayrılığı olan Çeçen gruplar vb…

Kuban Kural: Çeçen radikal islamcı gruplarla fikir ayrılığı olsa da çatışmıyorlardı, Medet Önlü herkes tarafından saygı duyulan birisiydi. Fikir ayrılıklarını geride tutarak herkesin yardımına koştuğu için her kesim tarafından sevilir ve saygı duyulurdu. Elimizde kesin bir veri olduğu için demiyorum ama bence farklı görüşlerden Çeçen grupların Medet Önlü ile problemi yoktu.

Ama mesela Suriye’deki radikal islamcı grupların arasında kanlı bir iktidar mücadelesi var. IŞİD ve El Nusra bile birbirleriyle çatışma halinde?

Kuban Kural: Bahsettiğiniz çatışan güçlerin hiçbirisi Suriyeli değil, dışarıdan gelmiş gruplar, Suriyeli olanlar birbirlerine pek bulaşmıyorlar. Çeçenistan’da da aynı şekilde, Rusya'ya karşı mücadele yürüten grupların neredeyse hepsi Çeçen, yani yerli. Bu sebeple aralarında fikir ayrılıkları olsa da bir çatışmadan kaçınıyorlar, hele de Medet Önlü gibi mücadelesini sivil alanda tutmuş, eline silah almamış bir kişiye karşı böyle bir saldırıda bulunacaklarını düşünmek oldukça zor.

Türkiye ile olan duruma gelirsek, 90’lı yıllarda Türkiye Çeçen mücadelesine destek vermişti, çünkü Rusya ile Türkiye arasında çekişme vardı.

Şimdi gelinen noktada ise Türkiye Rusya ile ilişkilerini geliştiriyor ve Çeçen sorunu bir kenara atılmış durumda. Hatta Türkiye’de birçok politik cinayet işlendi biliyorsunuz Rusya tarafından, bunların hiç birinin üzerine gidilmedi, hiç birisi aydınlatılmadı. Türkiye’nin politikasını aslında burada da net bir şekilde görüyoruz. Türkiye ve Rusya arasındaki çıkar ilişkileri, özellikle devlet nezdinde Çeçenleri yok saymayı, yok edilmelerine ortak olunmasını, en hafif ifade ile göz yumulmasını gerektiriyor artık. Burada devletin pozisyonunun ne kadar iki yüzlü ve kirli olduğunu görmek mümkün. Kafkasya’nın neresinde olursa olsun özgürlüğü önceleyen bir politikaya Türkiye’nin ciddi bir rezervi, hatta karşıtlığı söz konusu artık. Bu son cinayet de bunun göstergesi.

“OLAYIN AYDINLATILMAMASI TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ŞÜPHELERİ ARTIRIYOR”

Ayrıca burada Suriye konusunu atlamamak lazım, Suriye'deki savaşa Çeçenlerin katılmaları konusundaki en önemli engellerden birisiydi Medet Önlü. Suriye'deki savaşa Türkiye Cumhuriyeti devletinin nasıl yaklaştığını biliyoruz. 15 aydır olayın aydınlatılmaması Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerindeki şüpheleri her geçen gün artırıyor.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı politik bir figür, hatta İslami hassasiyetleri olan, İslami STK’lar ile hukuku olan bir figür, Ankara’da, meclise çok yakın bir mesafede gündüz vakti öldürülüyor ve katilleri hala sokaktalar.

Azmettirici olduğu bilinen kişi çekti gitti yurtdışına, yakalanmadı. Politik olarak hükümete yakın hiçbir irade bu konuda hiçbir cümle kurmuş değil bugüne kadar.

Medet Önlü’nün Çeçenistan dışındaki savaşlara Çeçenlerin sürülmesine engel olduğu bir gerçek. Türkiye’nin yol vermesi olmadan böyle bir cinayetin işlenmesi mümkün değil. Velev ki işlendi diyelim faillerinin yakalanmaması mümkün değil. Bu yüzden ilk muhatabımız ne Kadirov hükümeti, ne de Rusya’dır; Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Bu cinayet aynı zamanda Türkiye’deki sadece Çeçenlerin değil, Kafkas diasporası içerisinde olup sivil siyasi faaliyet yürüten kişilerin de ne kadar güvende olduğunun bir göstergesidir.

“SURİYE’DE ÇEÇENLERİN NASIL KULLANILDIĞINA BAKMAK LAZIM”

Medet Önlü ne zaman, nerede, nasıl ve kimler tarafından öldürüldü?

Erdal Doğan: Medet Önlü’nün eşi Leyla Eser Önlü Cumhuriyet savcılığına iki sayfalık bir dilekçe sundu. Dilekçedeki şu ifadeler çok önemli:

“Özellikle son dönemlerde Suriye savaşında Çeçenlerin piyon olarak kullanılmalarına karşı çıkan ve Çeçenlerin kendi bağımsızlık mücadelelerinde rol almalarını savunan eşim, Amerika'daki Boston saldırısı olayına da iki Çeçen gencin adının karıştırılmasına bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada büyük tepki göstermişti.

Devletlerin âli menfaatlerinin insanların yaşama haklarından üstün olamayacağını savunmakla beraber eşimin bu muhalif tutumu ve açık sözlülüğünün birden çok devletin âli menfaatine ters düştüğünden, eşimin öldürülmesinin perde arkasında ve faillerin yakalanmaması ve olayın aydınlatılmamasında bu türden bir nedenin var olduğunu düşünmekteyim.”

Bu cinayetin neden 15 aydır çözülmediğinin, faillerinin neden yakalanmadığının açıklaması bunlar aslında. 6 failden beşi TC vatandaşı üstelik.

Biz bu cinayetin en azından iki yıldır planlandığını düşünüyoruz. Bunun için özellikle son iki yıldır Suriye’de olanlara ve Çeçenlerin nasıl kullanıldığına bakmak bile yeterli. Türkiye’nin burada kafa kese kese ilerleyen cihatçılara yönelik siyasi yaklaşımına, onlara yönelik müsamahakar haline ve yardım ettiğine dair doğrudan kendilerinden gelen beyanlarına da bakmak lazım.

Cinayetin aydınlatılmaması ve faillerin yakalanmaması için birçok örtbas girişimi daha dosyayı ele alır almaz göze çarpıyor. Adli kolluk raporundan da çok rahatlıkla anlayabilmektesiniz ki failler aslında cinayeti 21 Mayıs 2013’te işlemeyi düşünüyorlar. Çünkü 21 Mayıs günü Çerkes Soykırımı’nın yıldönümü. Amaç cinayetin organizatörünün ve faillerinin Rusya olduğu yönünde algı oluşturmak. Ama cinayetin işleneceği büroda koşullar müsait olmadığı için o gün yapamıyorlar. Çünkü o gün Medet Önlü’nün zaman zaman gönüllü korumalığını yapan kişi de büroda. O gün gerçekleştiremeyince bir gün sonra yani 22 Mayıs 2013’te Medet Önlü’nün yalnız olduğu akşam üzeri gelip cinayeti gerçekleştiriyorlar.

Polis fezlekesi olarak adlandırılan raporda şunu da görüyoruz ki cinayeti işleyen failler aylar öncesinden olay yeri keşfi, tespiti yapıyorlar, öncesinden Medet Önlü ile bağ kurup güven ilişkisi yaratmaya çabalıyorlar. Bu kişilerin kendilerini başka isimlerle ve ilişkilerle tanıttıklarını Medet Önlü’nün Çeçence tuttuğu günlük ajandasından anlamaktayız.

Eşi Leyla Eser Önlü fahri konsolos olan eşinin sürekli takip altında olduğunu, ailecek de takip altında olduklarını belirtiyor. Hem yerli hem yabancı istihbarat tarafından takip edildiğinin altını çiziyor. Çeşitli suçlardan sabıka kayıtları olan bu kişilerin istihbaratçıların takibi altında olan Medet Önlü’nün etrafında bulunmaları Türkiye Devleti’nin istihbarat birimlerinden habersiz olamaz.

Bu nedenle tüm bu süreç içinde Medet Önlü’nün MİT’in takibinde olup olmadığını savcılığa sorduk, takibindeyse MİT’e ne gibi bilgi ve bulgusu olduğunun sorulmasını talep ettik.

Medet Önlü’nün katledildiği çalışma ofisinin yanında bulunan iş yeri kamerasındaki kayıtlarda şahısların kimlikleri ve eşgalleri çok net görülüyor. Olayın üzerinden çok kısa zaman geçtikten sonra tüm zanlıların hem kimliklerinin hem de birbiriyle olan irtibatlarının kesin olarak tespit edilmiş olmasına rağmen neden hemen yakalanmadıklarını ve ayrıca İstanbul’da oturan zanlıların neden İstanbul polisiyle koordineli çalışılarak halen yakalanmadığını sorduk savcılığa.

Cinayeti işleyen Murat Aluç, 1967 doğumlu, TC vatandaşı, başka sabıka kayıtları da var. Ona yardımcı olan Ömer Peltek 1990 doğumlu ve TC vatandaşı. Şu ana kadar halen yakalanmış değiller ve halen İstanbul polisi ile koordineli çalışılmıyor. Bu kişiler 15 aydır gıyabi tutuklama kararı ile aranıyor ve hiçbir şey yok ortada.

Öte yandan cinayetin işleniş tarihi 22 Mayıs 2013, azmettirici olduğu düşünülen Rizvan Ezbulatov’un Türkiye’den çıkışı ise 24 Mayıs 2013. Çıkış durumları, kimlikleri, HTS kayıtları (HTS kaydı ile kimin kimi nereden, ne zaman aradığı ve ne kadar süre konuştuğu öğrenilebiliyor. Telefon görüşmesi sırasında hattın kullandığı baz istasyonu ile nereden arandığı da öğrenilebiliyor) kimlerle bağlantılı olduğu hemen tespit edilmiş ama bu kişinin de çıkışına izin verilmiş gibi, elini kolunu sallayarak ülkeden çıkış yapmış. Hakkında şu anda Kırmızı Bülten ile arama kararı var.

“İSTANBUL POLİSİ BİR ŞEY YAPMIYOR”

Devletin bazı birimleri yol mu veriyor?

Erdal Doğan: Artık bazı birimler mi, siyasi irade mi bilmiyoruz, bu kişilerin yakalanmaması konusunda özel bir çabanın olduğu izlenimi var. İstihbarat ve kolluk koordineli çalışmadığı gibi az önce belirttiğim gibi kolluk bile kendi arasında koordineli değil. Tabiatıyla bu koordineyi sağlayacak en yetkili kişi soruşturmanın adli amiri olan savcılık makamıdır. Baştan itibaren bakıldığında görevini yapan veya yapmak isteyen bazı görevliler dışında tüm bu süreçte ağır bir görev ihmali olduğu görülmekte.

Failler hakkındaki bilgileriniz neler?

Erdal Doğan: Rizvan Ezbulatov, Medet Önlü ile bir şekilde bağ kuruyor, ama politik bir bağ olduğuna dair bir şey yok. Medet Önlü ticari işler yapan bir insan ve oradan da bağ kurmuş olabilirler… Önlü’nün çevresi çok geniş ve kendisini o bölgeden geldim diye tanıtan herhangi biri ile bağ kurup onlara yardım etmiş olabilir.

“ÇEÇEN MÜLTECİLER SURİYE’DE SAVAŞA GÖNDERİLİYOR”

Sizce bu siyasi bir cinayet mi?

Erdal Doğan: Bu çok açık bir siyasi cinayet, 15 aydır faillerinin yakalanmamasının başka bir açıklaması yok. Suriye ile ilgili Medet Önlü’nün konumuna bakmak bile onun birçok kesimin hedefi olması için yeterli. Çeçenlerin devletler tarafından kriminal eylemlerde kullanılmasına karşı olan bir insan. Türkiye’nin Suriye politikasına tamamen ters bir duruşu var. Medet Önlü’nün bu politikalara ters düşmesiyle ciddi biçimde hedefe yerleştirilmesi arasında doğrudan bir bağ olduğu en somut iz olarak görülüyor.

Türkiye’de 3 yerde Çeçen mülteci kampları var. Burada mülteci sıfatı verilmeyen, rehin gibi tutulan sığınmacı Çeçen topluluklar var. Bu husus, Medet Önlü ve milli davasına sahip çıkan insanlar için rahatsızlık veriyor. Normalde bu kişilerin normal hayatlarına dönmeleri için ikamet ve çalışma izni verirsiniz ya da mülteci statüsüne sokar geldikleri bölgelerdeki sorunların çözümü için devlet olarak bir şeyler yaparsınız. Oysa bu tür girişimlerin olmadığını görüyorsunuz. Ve bu kamplardan insanların Suriye’ye cihadçı olarak götürülüp savaştırıldığı yönünde bilgiler var. Suriye’de savaşan çok fazla Çeçen olduğu bilgisi artık herkesin malumu. Savaşmaya gidenler de orada komutanlık düzeyinde görevler üstleniyorlar. Onlara ailelerinize biz bakarız garantisi verildiği belirtiliyor. Gitmeyenlere ise kaçıp geldikleri Rusya’ya tekrar gönderilecekleri tehdidinin yapıldığı söyleniyor. Bu bilgiler yeni olmayan, o camiaya yakın herkesin bildiği bilgiler.

Buna karşı çıkan ve o çevrelerde etki ve gücü olan bir insanın Türkiye dahil birçok devletin öfkesini üzerine çekeceği de ortada.

“ULUSLARARASI GÜÇLERİN POLİTİKALARINA TEK BAŞINA SET OLUŞTURAN BİR İNSANDI”

Peki Medet Önlü kimin tekerine çomak soktu? Suriye konusunda açıklamaları var mıydı?

Kuban Kural: Basın, Boston saldırılarından sonra, olayın Çeçenlerle ilişkilendirilmesi üzerine ona sorular sormuş kendisi de bu konudaki görüşlerini net bir şekilde ortaya koymuştu. Kendisine soru sorulunca cevaplamayacak karakterde bir insan değildi ama Suriye'ye gönderilen Çeçenler ile ilgili soru sorulduğunu sanmıyorum. Suriye'deki savaşa bu kadar angaje olmuş bir hükümet ve onun yancısı konumundaki basın, Medet Önlü bu savaşa Çeçenlerin sürülmesine karşıyken alacağı cevapları bile bile bu soruları neden sorsun? Ama biz buraya Çeçenistan’dan yaralı olarak gelen komutanlar üzerinde etkisi olduğunu ve Suriye’ye Çeçenlerin götürülmesi konusunda engel olduğunu biliyoruz, zaten eşi Leyla Hanım da bunları açıkladı net bir şekilde. Çeçenistan’dan zor şartlarda gelen mültecilerin, komutanların tamamıyla bağ kuran ve onların üzerinde etkisi olan bir insan.

Medet Önlü bu politikaya destek veren bir insan olsaydı çok daha fazla insan Suriye’ye cihatçı olarak gidebilirdi. Bu anlamda birçok konuda set oluşturan bir insan. Hem Türkiye’nin, hem Rusya’nın, hem uluslararası güçlerin politikalarına tek başına kendi halkının çıkarları önceliğinde karşı çıkabilen ve etkili de olabilen biri.

Şu an fiili olarak olmayan Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin fahri konsolosuydu. Belli prosedürleri hala zor durumda olsa da devam ettirmeye çalışan bir devletin temsilcisiydi. Hem tam bir ciddiyet içinde siyasi ve bürokratik süreçlerine dahil oluyordu Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin hem de özellikle Türkiye'deki sığınmacılar ile ilgileniyordu.

İslami STK’ların bir kısmı Suriye’ye savaşçı gönderilmesi sürecine yakınen dahil oldular. Hatta Suriye savaşı çıkmadan önce de Yalova'daki kamptan Çeçen savaşına insan gönderildiği söyleniyordu. Suriye savaşı başladığı andan itibaren bu STK'ların gerek kamptaki Çeçenler gerekse evlerde yaşam mücadelesi veren Çeçenler üzerinde etkide bulunup, savaşa yönlendirdikleri biliniyor.

“İSLAMİ KESİM VİCDANİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ HÜKÜMET POLİTİKALARINA REHİN VERMİŞ”

İslami kesim cinayetten sonra ne yaptı?

Kuban Kural: İslami kesim Medet Önlü cinayetinin ardından gazetelere ağladı ama hiçbiri bunun takibini yapmadı, hesabını sormadı. Yaklaşık 10 yıl Çeçenistan savaşı üzerinden kendisini mobilize etmiş koskoca bir kesim cinayetin hemen ardından birkaç köşe yazısı ile konuyu gündeme getirip ağlama seanslarında bulundular. Her şey ortada iken bir STK ya da bir yayın kuruluşu bu cinayetin üzerine gitmedi, aydınlatılması için girişimde bulunmadı. Hatta bazı STK'lar ve basın yayın kuruluşları cinayetin hesabını sormayı bırakın olayı manipüle edici çıkışlarda bulundular. Bu utanç vesikası bu kesime yeter de artar.

Şu anda maalesef İslami kesim fikri ve vicdani özgürlüğünü hükümet politikalarına rehin vermiş bir kesim. Hem de neredeyse tüm STK'ları ve basın yayın organları ile birlikte.

Erdal Doğan: Soruşturma dosyasında Medet Önlü’nün resmi olmayan, fiili koruması olan polis memurunun da bu anlatılanlara dair çok önemli tanıklıkları var. Yine soruşturmanın ilk aşamasında önemli bir araştırma görevi yürütmüş adli polis amiri Hamza Bayındır önemli çalışmalar yürütmüş ama hemen sonrasında görevden alınıp çok pasif bir göreve veriliyor.

Yine soruşturma 28 Şubat ve Kenan Evrenlerin yargılanması dosyalarından bilinen savcı Kemal Çetin’den alınıp bugünlerde ismi çoğu kez Fethullah Gülen soruşturması ile kamuoyu gündemine yansıyan Savcı Serdar Coşkun’a verilmiş durumda. Bu gibi dosyalarda soruşturma ekibinin değiştirilmesi, hem savcılığın ve adli kolluk kuvvetlerin uyumlu çalışmasını engellemekte hem de dosyanın ilerlemesini.

Sizce cinayeti kim işlemiş olabilir?

Erdal Doğan: Böyle siyasi cinayetler işlenirken çoğu zaman tek bir sebebi olmaz, birçok sebebi olur. Birçok güç bir araya gelip beraber de hareket edebilir. Hedef seçilen kişi birçok kesimin hedefi de olabilir. Mesela burada Medet Önlü’nün milli davasının sivil siyaset güzergahındaki ısrarı ve ülküsü hem Kadirov hükümetini, hem Rusya’yı hem de Türkiye’yi eş zamanda rahatsız etmiş olabilir. Cinayeti bir veya iki taraf işbirliği ile işlemiş olabilir ama diğeri de buna göz yumar ya da yol verir. Türkiye’nin adli ve siyasi mercilerinin üzerine düşen tüm bu yorumlarımızı boşa çıkarmak için bir an önce failleri yakalaması ve sorumluluğu üzerinden atmasıdır. Belki o zaman bu değerlendirmeleri kuşkulu hale sokabilir. Aksi halde failler yakalanmadıkça bu çıkarımların doğruluğu ciddi biçimde varlığını korur…

MİT’in cinayette rolü olabilir mi?

Erdal Doğan: MİT’in şu aşamada ne şekilde bir rolü olduğunu söylemek zor. Fakat Çeçen politikası bir devlet politikası ise bu konudaki tüm ciddi gelişmelerden MİT’in ve diğer istihbarat örgütlerinin habersiz olduğunu söylemek kolay değil.

Özellikle son MİT yasası ile birlikte düşünüldüğünde farz edelim ki MİT’in bu cinayette çok somut bir rolü ortaya çıktı. Şimdi siz kalkıp hemen o sorumlu kişi veya kişileri savcılık soruşturmasına dahil ettiremiyorsunuz, önce Başbakan’ın o kişi veya kişilerle ilgili soruşturma izni vermesi gerek. Yani bu hususta önemli yasal engeller oluşturuldu.

“FAİLLERİNİ YAKALAMADIĞI SÜRECE HÜKÜMET ZAN ALTINDA”

Kuban Kural: Devletin içinde de birçok klik var ve bunların bir rolü olabilir, ama devletin içindeki klik savaşları bizi hiç ilgilendirmiyor. Ankara’nın ortasında, hava aydınlıkken bir cinayet işleniyor, failleri hemen tespit ediliyor ve hiçbir şey yapılmıyor. Ben burada ekmek çalsam evime gidemeden yakalanırım.

Aradan geçen 15 ayda islami kamuoyu ve dernekler hiçbir şey yapmadı. Sosyal medyada sahte hesaplarla olayı birbirlerine yıkıp siyasi polemik konusu yaptılar. Kimi diyor ki “cemaat yaptı”, kimi diyor ki “hükümet var arkasında”. Bu cinayette tetiği kim çekerse çeksin faillerini yakalamadığı sürece hükümet zan altındadır. Hatta bir numaralı failidir cinayetin.

Erdal Doğan: Tetiği çeken kişi Türk vatandaşı, fail olarak geçen 6 kişiden 5’i Türkiyeli, Rizvan Ezbulatov’da ise Rusya pasaportu var etnik kökeni farklı olabilir.

Tetiği çeken, yardım yataklık eden, arabayı kullanan Türkiye vatandaşı olan Murat Aluç ile Ömer Peltek’in 15 aydır neden yakalanamadıklarına dair hiçbir bilgi olmadığı gibi, çok ciddi bir çaba da yok.

“İNSANLARIN ÖLDÜRÜLMEMESİ İÇİN CİNAYETİN AYDINLATILMASI LAZIM”

Peki bu dava neden önemli?

Kuban Kural: Medet Önlü Kafkas diasporasının bir üyesi ve politik bir karakterdi. Biz bunu sadece bu olaya özgü değerlendirmiyoruz. Bu ülkede Kafkas diasporası içerisinde olup sivil siyasi mücadele yürüten bireylerin ciddi tehdit altında olduğunu gösteriyor bu cinayet.

Son yıllarda Kafkas diasporası içerisinde siyasi bir mobilizasyon var. Kafkas diasporası haklarını arayıp hukuklarına sahip çıkmaya başladı. Bu hem Rusya’yı hem de dolaylı veya dolaysız Türkiye’yi rahatsız ediyor.

Sadece diasporaya da endekslememek lazım bu konuyu, TC vatandaşı olan her birey ya da her kurum için geçerli bu. Benzer cinayetlerin bundan sonra olmaması için, sokaklarda Hrant Dink gibi, Medet Önlü gibi insanların öldürülmemesi için bu cinayetlerin aydınlatılması şart.

Cinayetin 21 Mayıs gibi sembolik bir güne denk getirilmesi bir perdeleme ihtimali olabileceğini de gösteriyor bize. Yani hedefe Rusya'yı yerleştiren bir güç kendisini aklıyor da olabilir kamu nezdinde. Ancak her şartta, 21 Mayıs’ta cinayetin gerçekleştirilme girişiminin diaspora üzerinde etkileri olacaktı. Bizler bu davanın takipçileri olarak bu tehditlere ve cinayetlere boyun eğmeyeceğimizi ilan etmiş oluyoruz bir bakıma. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve benzer faili meçhullerin olmaması açısından bizim için bu cinayetin aydınlanması çok önemli.

Tayyip Erdoğan başbakanken “faili meçhullere bu ülkede biz son verdik" dedi ancak Medet Önlü cinayetinden 4 ay önce Paris’te de siyasi cinayetler olmuştu. 3 Kürt kadın MİT tarafından yönlendirilen Ömer Güney tarafından öldürüldü, üstelik de Kürtlerle barış görüşmeleri yürütülürken. Hükümet acaba derin operasyonlarla siyaset alanını dizayn mı etmeye çalışıyordu sizce?

Kuban Kural: Cinayeti kim işlerse işlesin Rusya’nın bu durumdan çok memnun olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yok. Ama şu anda Suriye meselesi çok daha sıcak bir mesele. Elimizde kesin doneler yok, birileri yol verdi, birileri de takibini yapmadı ve cinayet ortada şu anda.

Paris cinayetleriyle ilgili şöyle bir benzerlik var, o zaman da cinayetin adresi için birçok spekülasyon yapıldı, bunda da. İHH (İnsani Yardım Vakfı) Başkanı Av. Bülent Yıldırım durumu gidip İsrail’e bağladı mesela. İslami duyarlılıkları olan insanlar için bu cinayeti Rusya’ya, İngiltere’ye, İsrail’e bağlamak çok tutacak ve rahatlatıcı bir şey. İslami STK’ların çoğu bu meseleyi aralarında konuşuyorlar. Bunların arasında hükümetin sorumluluğunu gündeme getiren dernekler de var ama maalesef çok az ve malum sesleri çıkamıyor. Ayrıca Çeçenistan sürecini yakından takip edenler bu konuda STK’ların hükümetle olan angajmanlarının çok yeni olmadığını bilirler.

Erdal Doğan: Paris cinayetlerinden, iktidar sahibi güçlerin iç çatışmaları sayesinde bilgi elde edebildik. Hrant Dink cinayeti ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinde de ancak devletteki iktidar savaşları sayesinde, cinayetin büyüklüğü ve sorumlulukları nedeniyle nasıl arkasında kenetlendiklerine dair bilgi sahibi olabildik.

Yeni MİT yasası ile MİT artık istihbarat almaktan öte operasyonel bir güç olmak üzere kendini yeniden yasal olarak yapılandırdı. Bu yasa çıkarılmadan önce MİT görevlilerin barış süreci görüşmelerinde yer almak, sorumlu tutulmamak, daha rahat hareket alanı sahibi olabilmek için bu yasaya ihtiyacı varmış gibi sunuldu. Halbuki yasayı bir bütün olarak düşündüğünüzde hiç alakası yok. Bu yasa ile görev korumasından çok operasyonel yetkiler için sorumsuzluk ve hesap vermeyen bir alan yaratıldı MİT’e. Bir bakıma KGB ve CIA yasaları gibi. Dinleme yetkileri de MİT’e bağlandı. Soruşturma yetkisi de Başbakan’da artık. Adli soruşturma da izinle olabiliyor.

Devletin çıkarlarını tehlikeye atan herkese “operasyonel” yetkilerini kullanabilecek bir istihbarat kurumu ile karşı karşıyayız ve sorumluluğu sorgulanmayacak.

Türkiye’de 4 tane istihbarat var, bunlardan herhangi birinin bu cinayetle ilgili bilgisinin olmaması mümkün olamaz. Böyle bir ortamda cinayeti önleyemeyen tüm o kurumları kapatsanız ne kaybı olur Türkiye’nin, belki kaybı olmaz ama harcanan vergilerden dolayı kazancı olur. Sürekli takip altında olan Medet Önlü’nün cinayetinin önlenmemesi de bu bakımdan bir hukuk ve idari skandaldır.

Bir de cinayet bölgesinden elde edilen yeni kamera görüntüleri var. Görüntüler ne anlatıyor?

Erdal Doğan: Bu görüntüleri soruşturma dosyasından almak biraz zaman aldı. Görüntülerde yer aklan Murat Aluç ve Ömer Peltek dışında, kırmızı bültenle aranan Rizvan Ezbulatov’un da bu kişilerle hem İstanbul’da hem de Ankara’da buluşmalarına dair görüntülerinin olduğunu tahmin ediyoruz. Çeşitli kurum veya istihbarat birimlerinde var olduğunu düşündüğümüz bu görüntülerin de dosyaya intikali önemli.

“KAFKAS DÜNYASI ARTIK MİLLİ DAVASININ KULLANILMASINI İSTEMİYOR”

Medet Önlü’nün kişiliği ve yapmak istedikleri açısından bakıldığında cinayetin çok önemi olduğu ortada.

Kafkas dünyasının bu cinayetin aydınlatılması çabası artık kendi üyelerinin kriminal olaylarda kullanılmaması ve milli davalarının gölgelenmemesini amaçlıyor. O yüzden bu cinayet içindeki devlet görevlilerinin ihmal ve kastlarıyla bu davanın karartılmaması çok önem arz ediyor.

Kuban Kural: Medet Önlü İçin Adalet Komisyonu, ailesinin de desteğiyle hatta yeğeni ve çocuklarının, katılımıyla oluşturuldu. Biz Kafkasya Forumu olarak direk içerisindeyiz komitenin ancak birçok diaspora kurumu da destek oluyor. Medet Önlü hepimizin sayıp sevdiği bir biriydi. Kafkas diasporasının politik figürlerinin bu ülkede kendini güvende hissedip sivil siyasi mücadelelerini rahatlıkla sürdürebilmesi için de bu dava sonuçlanana kadar takipçisi olacağız.

Medet Önlü'yü öldürmenin bir bedeli var ve kim tetiği çektiyse kim azmettirdiyse, kim yol verdi kim ortak olduysa bunu ödemeleri gerekiyor ve ödeyecekler. Özellikle islami kesime de ve Türkiye'nin demokrat aydınlarına ve STK'larına da sesleniyoruz. Bu davaya sahip çıkmayan bundan sonra olacak cinayetlerin de önünü açmış olur. Bu ülkenin vatandaşı olarak bu ülkedeki her faili meçhul hepimizi ilgilendiriyor, bu anlamda kamuoyundan da destek bekliyoruz.

Erdal Doğan: Bu cinayet hiç işlenmeyebilirdi. Devletin aylarca önce planlanan cinayetten Medet Önlü’yü koruması lazımdı. Bu kadar istihbarat örgütüyle devlet her şeyden haberdardır. Devleti devlet olarak ayakta tutan hukuktur. O hukukun da devlete yüklediği sorumluluk Medet Önlü’yü hedefleyen bu organize güçlerden O’nu korumaktı. Bunu gerçekleştirmediği ortada. Şu an ki sorumluluğu ise failleri bir an önce yakalayarak davanın açılmasını sağlamak.

Kuban Kural: Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da işlenen ve farklı zamanlarda 6 Çeçen sığınmacının hayatını kaybettiği cinayetlerin takibi yapılsaydı, Kafkas diasporasına yapılan tehditler soruşturulsaydı bu cinayet işlenemezdi.