Ercan Jan Aktaş / Demokrat Haber

LGBTİ bireylerin her yıl düzenlediği Onur Haftası’nın 22.’sinde son güne gelindi. Aylarca önce bir grup LGBTİ aktivistinin yoğun çaba ve emeği ile başlayan süreç, bir haftalık etkinlikler ile devam etti. 23 Haziran günü başlayan etkinlikler devam ediyor.

Bu yılki etkinlikler geçmiş yıllara göre daha geniş bir alana dokundu. Çeşitli gündemlerle düzenlenen paneller, forumlar, film gösterimleri, atölyeler ile yoğun bir hafta geride bırakıldı.

Yarın, yani 29 Haziran Pazar günü haftanın finali, onur yürüyüşü olacak. Onur Yürüyüşü’nden bir gün önce Onur Haftası için yoğun bir çalışma içinde olan, hatta işin mutfağındaki yoğunluktan çıkıp da bir türlü salon etkinliklilerine katılamayan iki aktivist ile görüştük.

ZELİŞ DENİZ / ONUR HAFTASI GÖNÜLLÜSÜ

- Onur Haftası için nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız?

- Fon değil, aktivist organizasyonuna dayalı bir birliktelik sağladık. Asıl yapmak istediğimiz kişilerin kendi emekleri ve de çabaları ile içinde olacakları bir birliktelik kurmaktı. Bunu gerçekleştirdik. Muhalif politik duruşumuz, kimliğimiz ile bunu geçekleştirdik.

Onur Haftası gönüllüsü olmak, yapı gruplara aidiyetin dışında bir birliktelik halidir. Diğer yandan büyük oranda hemen hemen bütün LGBTİ örgütlerini de sürece katmaya çalıştık.

- Bir hafta içinde neler tartışıldı, temel gündemleriniz neler oldu?

- Bizler hayatımızı her alanda kesen konuları içerecek şekilde bir hafta örgütlemeye çalıştık. TEMAS bu yılki buluşmanın ana teması oldu. LGBTİ hareket yirmi yılı geride bırakmışken, Gezi Direnişi ile taraftar gruplarından devrimci müslümanlara, toplumsal muhalefetin özneleriyle hiç olmadığı kadar temas etti. Bütün hareketler için karşılıklı bir başkalaşımın yolunu açan bu temas, yirmi yıllık çabayla birleşince LGBTİ hareketin kolektif özgüvenini hiç olmadığı kadar yükseltti. Bu özgüven ile bu yılı örgütledik.

Bu yıl ilk kez engelli LGBTİ'ler üzerine bir panelimiz oldu. LGBTİ mahpuslara dair ilk kez bu sene etkinlik yaptık. Gene ilk defa ayı kadınlar üzerine bir etkinliğimiz oldu.

Filmler gösterildi, tiyatro performansları oldu. Paneller, forumlar, atölyeler ile dolu dolu bir haftayı geride bırakıyoruz. Kapalı mekanlardan çıkarak bugün de tam gün Maçka Parkı'nda forum, atölyeler yapıyoruz.

- Yarın büyük yürüyüş var, neler söylemek istersiniz?

- Yarın 12. yürüyüşümüz olacak. 50 kişi ile başladı. Geçen sene Gezi'nin de etkisi ile 50 bin kişi yürüdük. Bu yıl 80 bin kişi devletin uyguladığı şiddete, baskıya ve yok sayma politikalarına karşı yürümek istiyoruz.

ELİF AVCI / ONUR HAFTASI GÖNÜLLÜSÜ

- Bu yıl ki Onur Haftası çalışmaları nasıl başladı?

İlk önce Şubat ayı başında bir çağrı yaptık. Bu çalışmaya ilgi duyan bütün bireyleri toplantıya çağırdık. Her salı saat 19.00 da LAMBDA'da toplantılar aldık. Bu toplantılar sonunda gönüllülerden oluşan çalışma gurubu oluştu. Gurupta değişiklikler de oldu, giden, gelen, kalan... En sonunda kalanlar ile bu çalışmaları yaptık.

İNTERSEKS PANELİ BİR İLKTİ

- Bu yıl ki Onur Haftası'nda geçmiş yıllara göre farklı olarak neler vardı?

- İnterseks panelimiz oldu. Bu bizim için bir ilkti. Gene Mahpus LGBTİ’lere dair ilk kez bir etkinliğimiz oldu. Lolipoplarımızda da bu yıl İnterseks arkadaşları gördük. Kürtçe, Ermenice, Türkçe lolipoplarımız var. Yerel örgütler ile panel ve de forumlar yapıldı. Bunlar çok iyi geçti. Gezi'den sonra birçok yerel örgüt oluştu. İlişkilerimiz olsa da yeterli olmuyor. Bu buluşma ile daha yakından temas etme durumumuz oldu.

- Yarınki yürüyüş için neler söylemek istersin?

Yarınki yürüyüş önemli. Aylardır yoğun bir emek içindeyiz. Bu etkinliklerin gerçekleşmesi, yürüyüş için çok büyük çabalar gösterildi. Çok geniş ve de farklı kesimler ile ilişki, iletişim içinde bütün bunları yaptık.

Geçen sene "Katil devlet hesap verecek", "Demirören yıkılsın Tayyip altında kalsın", "Polis fuhuş yap onurlu yaşa" sloganlarımız ile yürüdük. Bu yıl gene aynı şekilde politik kimliğimiz ile sokakta olacağız. Kimi birey ve de guruplar bütün bunları görmezden gelerek haksız saldırılar içindeler. Biz bütün bunlara rağmen herkesi yarınki yürüyüşe çağırıyoruz. Diyoruz ki; KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER, YA HİÇ BİRİMİZ!