Ş. Murat Özten / Demokrat Haber İsviçre

İsviçre’nin başkenti Bern’de Kanton Parlamentosu seçimleri başladı. Seçmenler geçtiğimiz günlerde oy pusulalarını postayla teslim aldılar. Seçim sistemi uyarınca oylamalar postayla ya da seçim sandıklarında yapılabiliyor.

Her seçimde olduğu gibi bu seçimlerde de Kanton Parlamentosu’na aday olan Türkiye kökenli politikacılar bulunuyor. Geçtiğimiz haftalarda Zürih ve Winterthur şehirlerinde yapılan seçimlerde sol partilerden toplam beş Türkiye kökenli adayın kazanması Bern’de de umutları arttırdı. Muammer Kurtulmuş (Yeşiller Partisi), Niyazi Erdem (Sosyaldemokrat Parti, SP) ve Ezgi Akyol (Alternatif Liste) 125 üyeden oluşan Zürih Şehir Meclisi’ne, Deniz Çetin (Sosyaldemokrat Parti, SP) ve Elif Kaylan (Sosyaldemokrat Parti, SP) 60 üyeden oluşan Winterthur Şehir Meclisi’ne seçildiler.

Bern’deki seçimlerde de çok sayıda Türkiye kökenli aday bulunuyor. Yeşiller Partisi’nden Haşim Sancar ve Sosyaldemokrat Parti’den Belinda Nazan Walpoth seçim kampanyalarında öne çıkan iki güçlü aday. Seçim programlarını ve hedeflerini öğrenmek amacıyla kendilerine başvurduk. Belinda Nazan Walpoth röportaj teklifimize olumlu yanıt vermekle birlikte yoğun seçim kampanyasında geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle hasta olduğunu bildirdi. Kendisiyle önümüzdeki günlerde bir röportaj gerçekleştireceğiz. Tecrübeli bir politikacı olan ve şu anda da Bern Kanton Parlamentosu’nda tek Türkiye kökenli milletvekili olarak görev yapan Haşim Sancar önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de Demokrat Haber’i kırmayarak sorularımızı yanıtladı:

Bern Kanton Parlamentosu'na tekrar adaysınız. Demokrat Haber okurları sizi bizimle yapmış olduğunuz röportajlardan tanıyor. Rica etsek kendinizi bir kez daha tanıtabilir misiniz?

İstanbul Yabancı Diller Yüksekokulu Fransızca Bölümü mezunuyum. 1982 yılından beri İsviçre’de yaşamaktayım. Bern Sosyal Hizmetler Uzmanlığı Yüksekokulu’nu bitirdikten sonra Aile Terapisi ve Sosyal Güvenlik alanlarında birer sertifika aldım. Kızılhaç’ın İşkence Tedavi Merkezi’nin ilk kurucuları arasındayım. Bu alanda 15 yıl fiili olarak sosyal danışma bölümünü yönettim. Sekiz yıldan beri engellileri bilgilendirme ve yardım kurumu olan Pro Infirmis’in Bern Şubesi’nde yönetici olarak çalışıyorum. Ayrıca Bern ve Çevresi Engelliler Konferansı’nın (BRB) yönetim kurulunda, Pro Infirmis’i temsil ediyorum. Kürtçe, Türkçe, Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerini biliyorum.

Parlamenter politikada 2005-2012 yılları arasında Grünes Bündnis’den (Yeşil Birlik) Bern Şehir Parlamentosu’nda, Yeşil Birlik ve Genç Alternatif’lerin Grup Eş Başkanlığı görevini üstlendim. Denetleme komisyonu üyeliği ve 2011’de başkanlığını yaptım. 2013‘ten bu yana Yeşiller Partisi’nden, Bern Kanton Parlamentosu milletvekilliği ve denetleme komisyonu görevinde bulunuyorum.

Seçilirseniz hangi çalışmaları yapmayı planlıyorsunuz? Hedefleriniz neler?

Şimdiye kadarki çalışma alanlarım şöyle sıralanabilir:

Göçmenlere eşit hakların sağlanması ve uyum projelerinin geliştirilmesi, yabancılara oy, seçme ve seçilme haklarının verilmesi, iltica haklarının korunması ve çalışma şartlarının kolaylaştırılması konularında çok sayıda yasa değişikliği girişimlerim oldu. Örneğin, Bern şehrinin bir Unesco projesi olan, Irkçılığa Karşı Şehirler koalisyonuna girmesi, benim önerdiğim yasa tasarısı sayesinde gerçekleşti. Bern Kantonu’ndaki göçmenlerin ilk işe girişlerinde bürokratik engellerin kaldırılması ve işlemlerin çabuklaştırılması için verdiğim yasa değişikliği parlamentondan geçti. Biraz de mesleki olarak konulara hakim olmamdan da kaynaklanıyor olsa gerek, sosyal adalet ve sosyal yardım konularında da birçok çabalarım bulunmakta. Temel hakların yasalar çerçevesinde herkese eşit uygulanması, eskiden beri mücadelesini verdiğim bir alan. Bu konu biraz da polis yasası ve uygulamaları ile ilgili. Bu alanı iyi gözetleyip, yasalara uygun olmayan davranış ve uygulamaları eleştirip, bu alandaki yasaların sertleştirilmesine karşı çıkıp, demokrasinin daha da güçlenmesi için temel hakları geliştiren girişimlerim de çalışma alanım içinde (örneğin değiştirilmesi öngörülen polis yasasına karşı).

Engelliler de toplumumuzun bir parçası ve toplumdaki kaynak ve olanaklardan yararlanabilmeliler (Örneğin iş pazarında onların da ise alınması). Maalesef yollarda, binalarda ve hayatın her alanında halen engelli insanların önünde bir sürü engel bulunmakta. İsviçre’nin engelliler hakları yasasına karşın bu engeller henüz aşılabilmiş değil. Bu nedenle engellilerin önündeki engellerin kaldırılması da çalışmalarımın önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Bir toplumun ne kadar dayanışmacı ve adaletli bir toplum olduğu, izlemiş olduğu vergi politikalarından anlaşılabilir. Vergi politikası, paylaşım ve dayanışmanın temel taşlarını oluşturur. Ne yazık ki, %12 fakir oranıyla zengin İsviçre, sosyal adalet konusunda olması gereken yerde değil. Adaletli bir vergi dağılımı ile kamuoyu hizmetlerinin geliştirilmesi (örneğin kreş) gerekiyor.

Toplumu tehdit eden ve her an bir faciaya yol açabilecek atom santrallerinin kapatılması, ekolojik ve geri dönüşümlü enerji kaynaklarının geliştirilmesi (su, güneş ve rüzgar enerjisi) gerekiyor. Bu doğrultuda ekolojik bir toplum yaratmak için çalışmalar ve çabalar içeresindeyiz.

25 Mart’ta Bern Kantonu’nunda yapılacak seçimlere tekrar adayım.

Gündeminizde başka neler var?

Bern Kanton Parlamentosu tüm direnişimize karşın büyük şirketlere 160 milyon franklık bir vergi indirimi paketini parlamentodan geçirdi. Büyük şirketlere yapılan bu vergi indirimi, eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda kısıtlamalarla gerçekleşti. Sosyal yardım bütçesinde sağ ve merkez partilerin de desteği ile yüzde 8 ile 30 (18-25 yaşları arasındaki gençler ve F oturumlu ilticacılar için) kısıtlamaya gidiliyor. Bu iki yasa, Parlamento’nun Mart 2018 oturumundaki ikici görüşmesinde de böyle geçerse, ki bu kesin görünmekte, Yeşiller ve SP olarak iki yasaya karşı da paralel olarak referanduma gitme kararı aldık. Her iki konu için paralel olarak 10 bin geçerli imza toplamamız gerekecek. Referanduma bazı kurum ve kuruluşlar da prensip olarak destek vereceklerini belirttiler.

Bu arada bir de katılaştırılmış, temel haklara darbe vuran, hakim kararı olmadan bir ay boyunca, şüphe olmaksızın polisin insanları takibe alabilmesine olanak tanıyan, daha bir çok olumsuz kanun maddesi içeren bir polis yasası da yine sağ ve merkez partilerin desteği ile parlamentodan geçirildi. Aslında bu yasaya karşı da referanduma gitmek gerekir. Ancak, hem referandumda kaybetme olasılığı büyük, hem de paralel ikiden fazla referandumu yürütmek kolay bir iş değil.

Tekrar seçilmem durumumda, şimdiye kadarki çizgimde çalışmalarıma devam edeceğim ve sizlerin de desteği ile temel haklar, göçmenlik ve sosyal konularda ileriye yönelik çalışmaların boyutlarını geliştirebiliriz (örneğin seçme, seçilebilme ve oy hakkı).

Türkiye kökenli seçmenlere bir mesajınız var mı?

Seçimlere katılma oranı maalesef sadece yüzde 30-32 (üçte birden de az). Bu çok düşük bir oran. Bu oran göz önünde tutulduğunda, her oyun ne kadar değerli olduğu görülmekte. Bu nedenle, oy hakkına sahip tüm çevrelerin ve kişilerin oylarını kullanmaları konusunda duyarlı olmaya çağırıyorum. Destek ve dayanışmanız için şimdiden teşekkürler.