İstanbul Aksaray’da girdiği bir bakkalda dolaptaki suları devirdiği için kendisine saldıran esnafla kavga eden Kuveyt asıllı İrlanda vatandaşı Mohammed Fadel Dabbous, "Kuveyt Büyükelçisi bodyguard’ı olmamı istedi, reddettim. Hayatta hiç kimsenin hesabına çalışmam" dedi.

Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Dabbous, normal yaşamında sinirli bir adam olmadığını söyledi, "Bir sineği dahi incitmem. Hayvanları çok severim, 2 köpeğim var" ifadelerini kullandı.

İşte Habertürk'ten Kübra Par'ın o röportajı:

Başa dönelim. Kavganın çıktığı gün ne yapıyordunuz?

1 Ağustos Cumartesi günü saat 18.00 sıralarıydı. Sapanca, Bursa ve Yalova’ya 2-3 günlük bir tatile gitmeyi istiyordum. En iyi teklifi almak için Aksaray’daki seyahat acentelerini dolaşıyordum. Su almak için büfeye gittim. Buzdolabına yöneldim ama kapısı sıkışmıştı. Muhtemelen sıcak-soğuk farkından hava vakumu oluşmuş. Açmak için zorladım. Dolabı dengelemek için salladım, su şişeleri döküldü. Şaşkına döndüm, susuzluğumu falan unuttum. Özür dilemek ve verdiğim zararın parasını karşılamak için sahibiyle konuşmaya hazırdım. Ama adam elinde sopayla geldi. Neye uğradığımı şaşırdım. Kavgadan önce aranızda hiçbir konuşma geçmedi mi? Dilinizi bilmiyorum. Adam bağırmaya başladı. “Ne demek istiyorsun?” dedim. Sopayla üstüme geldi ve burnumun üzerine vurdu. Kargaşa çıktı. Etrafımı sardıklarını gördüğümde kavgadan kaçış olmadığını anladım. Bir adamın bana doğru hızla koştuğunu gördüm. Sanki Safa ile Merve’nin arasında koşan kendini adamış bir Müslüman gibiydi! (Gülüyor.) Dengim olmadığını gördüm ve onu saf dışı bıraktım. İri olanlara odaklandım. Aslında benden korkmuşlardı, bunu gözlerinde görebiliyordum. Hepsini yere serebilirdim ama üstüme bir şeyler fırlatıyorlardı. Sopalar, demir çubuklar, ocak... Hatta biri beni arkamdan bıçakladı. Bakın ben zalim biri değilim. Onurluca dövüşüyordum. Sadece bana doğru gelenlere vuruyordum. Yere düşen kimseye tekme atmadım. Bu dövüş etiğinde bir kuraldır, eğer birini yere devirirsen bırak nefes alsın. Kaçmadım. Yalvarmadım. “Neden vuruyorsunuz? Siz kimsiniz” dedim sadece.

Şaşkın mıydınız?

Korkmuyordum ama şoktaydım. Bana doğru kim saldırırsa ona vuruyordum. Çevredeki insanlar kavgayı bitirmek için arkamdan tutup beni bir otelin içine çekti. Sakinleşmemi söylediler. Cüzdanımın ve telefonumun olmadığını fark ettim. Ucunda İsviçre kartalı olan altın zincir kolyemi de boynumdan çekip almışlar. “Aranızda İngilizce konuşabilen var mı?” diye sordum. Anlamadılar. Dışarı çıkıp aynı yere gittim. “Dinleyin, sizinle kavga etmek istemiyorum. Sadece kolyemi ve eşyalarımı verin” dedim. Tekrar saldırdılar. O sırada çevrede namuslu insanlar da vardı.

“Adamdan ne istiyorsunuz? O bir turist, eşyalarını geri verin” dediler. Üçüncü kez çıktığımda Mustafa adında Iraklı bir adam bana yardım etti. “Polise gidelim” dedi, reddettim. Köşedeki dükkânına gittik. Koluma buz koyduk. Kafamın arkasından kanlar sızıyordu. Başım dönmeye başladı. Mustafa beni hastaneye götürdü. Hastanedekiler İngilizce bilmiyordu. İstanbul’daki İrlanda Konsolosu’nu aradım, çevirmen istedim ama ilgilenmedi.

‘15 KİŞİYE KARŞI BEN TEKTİM'

Sonra?

Durumun adli bir vaka olduğunu anladılar. Hastanede görevli polis geldi. Kolumu alçıya aldılar, kafama dikiş attılar, serum taktılar. Saat gecenin 3’ü oldu. Otele gidecektim ama polis bırakmadı, karakola gittik. İfademi almak istediler ama orada da İngilizce bilen yoktu. Beni polis aracına bindirip bir otele götürdüler. Niye oraya gittiğimizi anlayamamıştım. Meğer resepsiyoniste çevirmenlik yaptıracaklarmış! Tüm olayı anlattım. Bu sefer de olay mahalline gitmemiz gerektiğini söylediler. Aksaray’daki dükkânı gösterdim. Saat 04.00 oldu. Karakola geri döndük, bana çay ikram ettiler. Polis “Kendi güvenliğiniz için o bölgeden uzaklaşın ve pazartesi buraya tekrar uğrayın” dedi. Mustafa beni Aksaray’da bir apartmana yerleştirdi.

Niye Aksaray’dan uzaklaşmadınız?

Niye terk edeyim ki? Hiçbir şeyden korkmuyorum. Pazartesi karakola gittim, kavga ettiğim 2 adam da oradaydı. Karşı karşıya oturduk, bana bakıp gülüyorlardı. Elimle işaret ederek “Siz 15 kişiydiniz, ben tek kişiydim” dedim. O an gülmeyi bıraktılar. (Gülüyor.) Dükkân sahibi ifadesinde “Buzdolabını salladı. Beni dövmek için yanında bir kalabalıkla geldi” demiş. “Ne oluyor, siz ne saçmalıyorsunuz? Adam bana sopayla saldırdı, ben sadece kendimi savundum” dedim. Polis iletişim bilgilerimi alıp beni bıraktı.

Sonra?

Hemen İrlanda’ya geri dönmeye karar verdim. Bir şeyden kaçtığım yoktu ama kendi ülkemde daha iyi tedavi edilebileceğimi düşündüm. Acenteye gidip 8 Ağustos tarihli uçak biletimi 3’üne almak istedim ama kafam ve kolum bandajlı olduğu için bu halde seyahat edemeyeceğimi söylediler.

Kavganın görüntüleri ne zaman yayınlandı?

Perşembe gününe kadar Haseki Hastanesi’ne gitmeye devam ettim. Aksaray’da Şerife adında çok yardımsever bir eczacı kadın vardı. Perşembe sabahı aradı, “Meşhur oldun. Bütün televizyonlar seni gösteriyor” dedi. Çok şaşırdım, “Ben ne yaptım ki?” dedim. İnternetim olmadığı için bahsettiği videoyu izleyemedim. Ne olduğunun farkında değildim. Yolda giderken bütün insanlar beni işaret ediyordu, el sallıyordu. Sonra biri videoyu izletti. “Vay canına, bu benim” dedim! (Gülüyor.)

O an ne hissettiniz?

Çok şaşırdım ama olup biten hoşuma gitmedi. Her gün o videoyu seyrediyorum ve bu olay yüzünden hayal kırıklığı yaşıyorum. Yaşananlar çok talihsiz. O insanlara karşı nefret beslemiyorum. Türkler benim Müslüman kardeşlerim. Bu ülkeye karşı hiçbir kinim yok. Başka bir ülkede de başıma gelebilirdi.

Peki, normalde sinirli bir adam mısınız? Daha önce de böyle kavgalar ettiniz mi?

Hayır, bir sineği dahi incitmem. Hayvanları çok severim, 2 köpeğim var.

Olay günü sarhoş olduğunuzu iddia ettiler...

Hayır, ben Müslüman’ım, asla içki içmem. Kan testlerim raporlarda...

‘TELEFON TAMİRCİSİYİM’         

İrlanda’da hangi şehirde yaşıyorsunuz?

Belfast’tayım. Aslen Kuveytliyim. İrlanda’ya küçük yaşta göç ettim. 30 yıl oldu, orada büyüdüm yani.

Ne iş yapıyorsunuz?

Elektronik tamiri yaptığım küçük bir dükkânım var. Cep telefonu, bilgisayar vesaire tamir ediyorum. Sıradan normal bir insanım.

Profesyonel boksör değilsiniz yani?

Hayır, ben sadece antrenman yapıyorum. Çok çalışıyorum, limitlerimi zorluyorum. Kendimi spora adadım. İçki içmem, gece hayatım yoktur. Her gün dükkândan spor salonuna, spor salonundan eve... Böyle bir hayatım var.

‘KUVEYT BÜYÜKELÇİSİ KORUMASI OLMAMI İSTEDİ'

Kavga ettiğiniz kişilerle tekrar karşılaştınız mı?

Hayır ama Aksaray’a gittim, herkes beni tebrik etti, elimi sıktı.

Başınıza bir şey gelmesinden endişe ediyor musunuz?

Hayır, asla.

Herhangi bir iş teklifi aldınız mı?

Kuveyt Büyükelçisi bodyguard’ı olmamı istedi, reddettim. Hayatta hiç kimsenin hesabına çalışmam.