Cumhuriyet gazetesinden Selin OngunHDP Mardin millevekili Mithat Sancar'la gündeme dair konuştu.

Nusaybin'de yaşananlara dikkat çekmek için açlık grevine başlayan ve polisin sıktığı tazyikli su ve gaz bombası nedeniyle hastaneye kaldırılarak devamında grevi noktalayan Sancar'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

İLK AÇLIK GREVİ 

İlk defa açlık grevine giren Sancar, "Açlık grevlerine çok özel şartlarda başvurulabileceğini düşündüm hep. Nusaybin’de yaşananlar felaket noktasındaydı, amacımız yaşananlara dikkat çekebilmekti. Ekmek, su, hastane yok, hastan can çekişiyor, cenazeni kaldıramıyorsun, hayat donmuş. Öyle ki evinin önünde bir kurşunla öldürülüyorsun. Ve kamuoyunda neredeyse yaprak kıpırdamıyor" dedi. 

ÇÖZÜM SÜRECİ'NİN BİTMESİNİN ASIL NEDENİ SURİYE'DEKİ GELİŞMELER

"Çözüm süreçleri idealizmle değil gerçekçilikle açıklanır" diyen Sancar, süreci başlatan ve bitiren gerçekler hakkında şöyle konuştu: 

"Çözüm sürecinin başlamasının da bitmesinin de asıl nedeni, Suriye’deki gelişmelerdi. Süreç başarıyla yürüseydi, işin aslında varacağı yer Türkiye-Suriye- Irak üçgenindeki sınırların fiili olarak belirsizleştiği bir tür konfederal ilişki sistemiydi. Bu, uzun ve zahmetli bir yoldu. 2012’ye dönelim, Suriye’deki iç savaşın alevlendiği o günlerde, herkesin bildiği sırlardan biri de o dönemde Öcalan’ın Erdoğan’a yazdığı mektuptu.

Öcalan o mektupta Suriye’deki gelişmelerin bölgeye yayılma ihtimaline, Türkiye’deki savaşın devam etmesi halinde Suriye benzeri bir ortamın Türkiye’de de yaşanabileceğine dikkat çekiyordu. Erdoğan’a “Eğer masaya oturmazsak sen de gidersin ben de giderim” demişti bir nevi. Meselenin gerçekçilik kısmındaki bir halka buydu. Dolayısıyla iki tarafın, her birinin kendi argümanı aslında onları çözüm sürecinde buluşturdu. Erdoğan Esad’ın kısa sürede yıkılabileceğini, Mısır’da olduğu gibi Suriye’de de Müslüman Kardeşler iktidarı ile Ortadoğu’da kendi hâkimiyetinde bir eksen kurabileceğini hesapladı. Başkanlık sistemi de bununla ilgiliydi. Tüm sembol ve yetkileri ile başkan olursa bu hattı kurabileceğini düşünüyordu. Türkiye’de Kürtlerle çatışma bu hesapları zorlaştırıyordu. İçeride çatışmasız bir ortam hem seçim hesapları açısından hem de Suriye politikası açısından daha uygundu." 

TAHİR ELÇİ'NİN SON FOTOĞRAFI, HRANT'I AKLIMA GETİRDİ

Tahir Elçi’nin Sur içindeki o son resmine bakarken, Hrant Dink'in aklına geldiğini belirten Sancar, "Hrant geldi aklıma o an. Bir başlık koymak gerekirse: Güvercinler ve güvercin kasapları... Tahir’in katline uzanan gelişmeler zinciri de Hrant cinayetine çok benziyor. Bir televizyon programındaki sözleri bahane edilerek hedef gösterildi, insafsız bir linç kampanyasına maruz kaldı, hükümet yanlısı medya bu kampanyayı büyük bir iştahla yürüttü, hükümet berbat bir sinizmle bunlara yol ve cesaret verdi" şeklinde konuştu. 

Sancar, Elçi cinayetinin fail veya faillerine dair de "Tetiği kimlerin çektiğini şu an net bir şekilde söyleme imkânı yok. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Savaş politikaları, kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı dil ve bunların yarattığı kin ve nefret ortamı, bu cinayetin asıl sebebidir. Katiller, gıdalarını ve cesaretlerini buradan aldılar" dedi. 

ER YA DA GEÇ ÇÖZÜM MASASI KURULACAK

'Çözüm süreci' masasının er ya da geç kurulacağının da altını çizen Sancar, "Mesele, masanın kurulacağı zeminin az tahrip olması. Sokağa çıkma yasakları, özel timler ve bunların sonuçları, bu zemini tahrip ediyor, Tahir’in katledilmesi bu tahribatı artırdı. Bu yıkıcı ve kıyıcı akışı durdurmak da güçlü bir barış ve demokrasi mücadelesine bağlı" şeklinde konuştu.