Fransa’nın başkenti Paris’te Charlie Hebdo'nun basılıp 12 kişinin öldürülmesini değerlendiren yazar İhsan Eliaçık egemen İslam anlayışının bu tür katliamlar yapmayı kendisine hak gören bir ortam yarattığını söylüyor.

Evrensel gazetesinden Erdal İmrek'in sorularını yanıtlayan Eliaçık, "Türkiye ’de hükümetin de desteklediği din algısı, bu tür saldırıları bizim ülkemizde de kendisine hak gören insanları açığa çıkarır. Bugün Türkiye’deki ortalama bir cemaatte mevcut din anlayışıyla eğitilen bir genç 3 gömlek sonra IŞİD’cidir” dedi.

İslam’ın adaletli, eşitlikçi, barışçı mesajının Ebuzer’in ölümü, üç halifenin katledilmesi, Mekke, Medine’nin basılması, Kerbela’da Hazreti Hüseyin’in kafasının kesilip saraya gönderilmesiyle bittiğini söyleyen Eliaçık, “Ondan sonraki nedir; kanlı imparatorluklar tarihidir. Ele geçirme, işgal, fetih hareketleri. İslam’ın barışçıl ruhu peygamberden 50 yıl sonra bitmiştir” diyor.

Eliaçık'ın Evrensel'e verdiği röportaj şöyle:

DİNLE ALAY EDİLİYORSA ORADAN GİDERSİN, O KADAR!

Doğrudan sorayım; 12 yazar ve çizerin öldürüldüğü Charlie Hebdo saldırısıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bu eylemciler Müslümanlık adına hareket ediyor. 12 kişiyi öldürdükten sonra tekbir getiriyor ve ‘Müslümanların intikamını aldık’ diye bağırıyor. Dolaysıyla din kaygısıyla hareket ettikleri ortaya çıkıyor. Allah’la dalga geçildiğini ve buna karşı din kaygısıyla hareket ettiklerini söylüyor. Eğer öyleyse yaptıklarının dine uygun olması lazım. Dine uygun olması için de İslamiyet’te onun Allahı’yla, peygamberleriyle, diniyle alay edenlerin durumu nedir? Bu durumda Müslümanlar nasıl davranmalı? Bunun iyi bilinmesi gerek. Bu konuda ben cehalet, hırs ve taassup (Türkçe karşılığı: Bir düşünceye, inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünememe durumu, bağnazlık) içinde olduklarını düşünüyorum. Din adına hareket ediyorlar ama dinlerini bilmiyorlar. Ben Kur’an-ı Kerim’de alay konusunun geçtiği bütün bölümleri inceledim. Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık 42 yerde dinle, Allah’la, onun elçisiyle ve hükümleriyle alay etmek, dalga geçmek konusu ele alınır. Ve burada dinle alay edenlerin öldürülmeleri ya da cezalandırılmaları gerektiğine dair hiçbir hüküm yok. Mesela Elam Suresi 68. ayet, “Alay edenleri, eğlenceye alanları gördüğün zaman onların yanından uzaklaş, konuyu değiştirene kadar da onlarla oturma” diyor. Bu kadar. Bu neyi gerektirir; fikire fikirle, yazıya yazıyla karşılık vermeyi. En fazla mizah dergisinin önünde toplanıp yapılan alayların rencide edici olduğuna dair bir bildiri okunur.

Ama onlar 12 kişiyi İslam adına katlettiklerinden emin...

Bunun Allah’ın diniyle hiçbir alakası yoktur. Birisi alay ettiği zaman adam kafasına göre adalet icra ediyor. Sinirleniyor; ‘Bunu infaz etmem lazım’ diyor, gidip onu öldürüyor. Dindar olmak böyle bir şey değil.

İSLAMIN BARIŞÇIL MESAJI KERBELA’DA BİTMİŞTİR

Paris’teki katliamdan sonra, ‘Bu tür örgütleri, İslami şiddeti batı yarattı’ diyerek topu oraya atanlar da var...

Evet, ‘Batılılar geldi bizi işgal etti, onlar da Irak’ta 1 milyon kişiyi öldürdü, öfke dolu bir kuşak doğdu, batı İslam dünyasının örgütlerini terörize etti, onların şiddete baş vurmasına yol açtı, bu örgütleri onlar yarattı’ deniyor. Ama bana göre bunun ortaya çıkan tabloya etkisi yüzde 1 bile değildir. Yüzde 99’u içeridedir. Bu görüşlere sığınanların şuna cevap vermesi gerek; İslam’ın ilk 3 halifesini kim öldürdü? Batılılar mı yaptı bunu? Kerbela’yı kim yaptı? Batılılar mı? Mekke’yi, Medine’yi kim basıp ateşe verdi? İslam tarihi kan şiddet ve ayaklanmaları bastırmakla dolu. Sulh yoluyla el değiştiren bir tane iktidar yok İslam tarihinde. Hep kanlı darbe, kılıç. Sen bunu bir kere tesis edememişsin kardeşim. İslam tarihi bu açıdan kendisiyle yüzleşmesi gereken kanlı bir tarihtir. Peygamberin bütün mesajı Kerbela’da bitmiştir. İslam’ın adaletli, eşitlikçi, barışçı mesajı Kerbela’da toprağa gömülmüştür. Ebuzer’in ölümüyle, üç halifenin katledilmesiyle, Mekke, Medine’nin basılmasıyla, Kerbela’da peygamberin torunlarının toprağın altına gömülmesi, Hüseyin’in kafasının kesilip, saraya gönderilmesiyle bu iş bitti. Ondan sonraki nedir; kanlı imparatorluklar tarihidir. Emeviler, Abbasiler, Osmanlılar... Ele geçirme, işgal, fetih hareketleri. İslam’ın barışçıl ruhu peygamberden 50 yıl sonra bitmiştir. Dünyaya vereceğini vermiş, sonra bitmiş. Sonra, devlete, imparatorluğa, ele geçirme, fethetme biçiminde klasik bir iktidara dönüşmüş.

MEVCUT İSLAM KÜLTÜRÜ ÖLDÜRMEYİ, ÇALMAYI ÖNEMSEMEYİP, TESPİH ÇEKİP, ZİKİR YAPMAYI GÖKLERE ÇIKARIYOR

Türkiye İslamcı bir parti tarafından yönetiliyor. Tayyip Erdoğan ‘Affedersiniz bana Ermeni diyenler bile oldu’ diyor. Hükümet yetkilileri azınlıklara, Alevilere dair ayrımcı bir dil kullanıyor. Ya da Vahdet gazetesi yazarı Paris’teki saldırının ardından Türkiye’den bir karikatüristi hedef gösteren tweet atıyor. Hükümet yandaşı gazeteler, yazarlar birçok kere başka dinden ya da ateist olanı hedef gösteriyor. Sizin eleştirdiğiniz İslam anlayışı Türkiye’deki ortamdan da kendisine vazife çıkarabilir mi?

Evet olabilir. Şimdi zaten Paris’teki katliamı yapan iki kardeş Mağrib kökenli. Onların beslendiği kültürle Suriye’deki, Irak’taki, Suudi Arabistan’daki, Türkiye’deki veya İslam dünyasındaki herhangi bir ülkedeki birçok cemaatin beslendiği kültür aynı. Ben buna sorgulanmamış eski İslam kültürü diyorum. Sorgulanmamış, yüzleşilmemiş, eski İslam kültürü, ‘geleneğimiz böyle’ diye nesilden nesile aktarılıyor. ‘Önceki atalarımız böyle uygun gördü, önceki alimler böyle diyor. Onların kitaplarında böyle geçiyor’ diye sorgulanmaksızın nesilden nesile aktarılıyor. Bunları sorgulayanlar da yeni din icat etmekle, modernizmin etkisinde olmakla suçlanıyor. Bu eski İslam kültürü nerede başladı; Kerbela’dan sonra kanlı iç savaşlar başladı. Sırf 91 yıllık Emevi döneminde 40’a yakın ayaklanma var; hepsi kanla bastırıldı. Abbasiler döneminde yüzlerce, Osmanlı döneminde onlarca ayaklanma kanla bastırıldı. Sadece Yavuz Sultan Selim, 40 bin Alevi’yi kesti. İslam dünyasında huzurun ve barışın geldiği, kimsenin kimseyi öldürmediği, kimseye saldırmadığı, savaşın çıkmadığı, ayaklanmanın olmadığı ve onun kanla bastırılmadığı 10 sene yok kardeşim. Bu sorgulanmamış eski İslam kültürü; bütün bu savaş tarihi, ayaklanmalar, iç savaşlar tarihi içinde yoğrularak oluşmuş bir kültür. Bu kültür diyor ki; dine girmek için sünnet olacaksın; yani kesmek. Dine girdiğin zaman namaz kılmak için kırbaç vurulur. Bütün mezheplerde içtihat. Yani dini inançları ve ritüelleri uygulamak için kişiye baskı yapılabilir. Örtünmeye zorlanabilir, 7 yaşına geldiğinde çocuk namaz kılmıyorsa dövülür. Dinden çıkan öldürülür. Bunu da koymuşlar. Hepsi bu ortamda oluşmuştur. Adam öldürmeyi, çalmayı, iftira etmeyi önemsemeyen ama tespih çekmeyi, namaz kılmayı, zikir yapmayı göklere çıkaran bir kültür bu.

‘BU KÜLTÜR MÜSLÜMANLARIN İŞLEDİĞİ CİNAYETLER VE YEDİĞİ HALTLARI ÖRTBAS ETMEK İÇİN UYDURULDU’

Bu Emevi döneminde oluştu. Adam Kerbela Katliamını yapmış, 4 büyük dinin 4 büyük suçunu işlemiş; Öldürmek, çalmak, iftira atmak, halkı sürgün etmek. Bunların hepsini yapmış. Kelleler uçurulmuş, Hazreti Hüseyin’in kafası bedeninden ayrılıp, bedeni 3 gün boyunca özel bir atlı birlik tarafından çamurlar içinde çiğnenmiş. Kafası da saraya gönderilmiş. Şimdi bu adam bunu yapa yapa yeryüzündeki Müslümanlara nasıl halifelik iddiasında bulunacak. Bu adam halife olduğunu iddia ediyor. Halifeliğini dünyaya nasıl kabul ettirecek; burada bir dini söylem ve argüman lazım. O zaman demişler ki; ‘namaz kılanın günahı affolur. Cuma’ya gidenin haftalık günahı, günlük namaz kılanın günlük günahı, Hacca gidenin yıllık günahı, kurban kesenin yıllık günahı affolur. Yüz defa ‘Sübhanallahi ve bihamdihi’ dersen deniz köpüğü kadar günahın olsa affolur.’ Yani Kerbela’da işlediğin günahların, iç savaşlarda yaptığın katliamların, sürgünlerin, çalmaların hepsi affolur. Egemen İslam kültürü böyle oluşmuş. Bu, iç savaşlar boyunca ortaya çıkan, Müslümanların işlediği cinayetler ve yediği haltları örtbas etmek için uydurulmuş bir kültürdür. Biz buna sorgulanmamış eski İslam kültürü diyoruz.

YARIN TÜRKİYE’DE DE BİRİLERİ KENDİNDE BU HAKKI GÖRÜP İSLAM ADINA DERGİLERİ BASABİLİR

Türkiye’de egemen olan da bu kültür herhalde.

Evet budur. Bu kültür Türkiye’deki imam hatiplerde, ilahiyatlarda, Kur’an kursunda, muhafazakar cemaat ortamlarında okutuluyor. Bu şu demektir; Türkiye’deki ortalama bir cemaatte sorgulanmamış eski İslam kültürüyle yetişen bir genç 3 gömlek sonra IŞİD’cidir. Yarın Türkiye’de böyle bir ortamla karşılaştığı zaman içindeki ‘Kafirleri öldürme, kafirlerin kanını helal görme’ hortlayacaktır. Bu potansiyel Türkiye’de vardır. Muhafazakar hükümet, sorgulanmamış eski İslam kültürüyle yüzleşme olayına girmiş değil, bundan haberi bile yok. Adam ihale koşturmaktan, rant peşinde koşmaktan bunu nerede yapacak. Kendi içlerinde bunlarla yüzleşecek birileri de çıkmıyor. Yüzleşecek bir cesaret yok. Mürtedi (İslamı terk eden, dinden çıkan) öldürmek diye, adamı sünnet etmek, namaz kılmayanı kırbaçlamak, dinle alay edeni öldürmek diye bir şey yok. Siz bunları okumaya, okutmaya devam ederseniz, hükümet olarak bunu korumaya, kollamaya devam ederseniz o zaman burada da türeyecek bunlar. Aynen Paris’te olduğu gibi adam eline silahı alıp, İslam’a hakaret ettiğini düşündüğü bir dergiyi basıp, ‘Bunlar İslam düşmanı’ diye öldürebilir. Çünkü bu egemen din anlayışında kendine hak görüyor bunu. Hrant Dink’i öldürenler, Maraş’ta, Sivas’ta insanları yakanlar, öldürenler insanları ‘Haydi Allah için savaşıyoruz’ diye meydana sürenler kim? Hepsi bu kültürden beslenenler. Bunlara karşı kültürel panzehir lazım, yüzleşme lazım. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. İslam’ın Yenilikçileri 2-İslam Düşünce Tarihinde Yenilik Arayışları Kişiler, Fikirler, Akımlar diye her biri biner sayfa iki cilt kitap yazdım. Ben bunun entelektüel mücadelesini veriyorum. Bu yazdıklarım imam hatiplerdeki, ilahiyatlardaki, Kur’an kurslarındaki klasik egemen cemaat ortamlarındaki, sorgulanmamış eski İslam kültürünün panzehiridir. Bunların girdiği yerde o kültürün olması mümkün değil. Ama açıp okumuyorlar, cehalet içindeler. İktidara karşı çıktığımız için bizi düşman ilan ettiler. O iktidara karşı çıkıyor, Gezi’ye katıldı, bilmem ne deyip okumuyorlar, okutmuyorlar.

MÜSLÜMANLAR PARİS’TEKİ KATLİAMI AMASIZ, FAKATSIZ LANETLEMELİ

Siz egemen İslam kültürü için ‘dindar olmak böyle bir şey değil’ dediniz. Nedir peki dindar olmak?

Dindar olmak, dine bağlı olmak demek. Dinin kırmızı çizgilerini aşmamak, dinin kurallarına göre hareket etmek demek. Dinin en büyük kuralı da öldürmekle ilgilidir. Kur’an-ı Kerim der ki; “Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı yaşatan da bütün insanları yaşatmış gibidir.” Kur’an’da en büyük günah kan dökmek ve fesat çıkarmaktır. Bu ikisi çok büyük suçtur. 4 kitabın 4 büyük suçu vardır. Öldürmek, çalmak, yalan söyleyip iftira atmak, bir de halkı bir yerden bir yere sürmek. Bunlar Kur’an’da, İncil’de Tevrat’ta, Avesta’da, Budizm’de, Hinduizm’de, yeryüzünün bütün dinlerinde, modern insan hakları öğretilerinde suçtur. ‘Benim değerime hakaret ediyor’ diye kalkıp 12 kişiyi kurşuna dizip öldürüyorsunuz. Bu sadece o sivil insanları değil, İslam’ın kendisini, Allah’ın dinini katletmek anlamına geliyor. 12 kişiyi tarayıp öldürmek söz konusu olduğu için ‘amasız’ ve ‘fakatsız’ bu katliama tepki göstermek, lanetlemek gerekir.

ALLAH’A İNANMIYOR, ALAY EDİYOR DİYE KİMSE ÖLDÜRÜLEMEZ

Siz ‘Bu tür katliamların dinde yeri yok’ diyorsunuz. Fakat başka İslamcılar da ‘İslam’da bunun yeri var’ diyor...

Hayır kardeşim, yok. Bunlar Kur’an’a uygun değildir. Kur’an-ı Kerim’de Allah’a, ahirete inanmamanın herhangi bir cezası yoktur. Peygamberi eleştirmenin de herhangi bir cezası yok. Kur’an-ı Kerim Allah’a ve peygambere inanmayanlara, alay edenlere verilen cevaplara dair diyalog sahneleriyle doludur. Bunlar herhangi bir dünyevi cezaya çarptırılmazlar. Dünyevi ceza sadece insan haklarıyla ilgili konulardadır. Birisini öldürürse, iftira atarsa, emeğini çalarsa, birisini bir yerden bir yere sürgün ederse bunlara ceza vardır. Onun dışında ‘şuna inanmıyor, şunun değeriyle alay ediyor, bunun inancını küçümsüyor’ diye hiç kimseye ceza verilemez.

Fakat bütün dünyada bugün İslam denince akla gelen şiddet, kafa kesme, katliam ve şimdi Paris’te mizahçıların öldürülmesi. ‘Gerçek İslam budur işte’ diyenler de var...

Ben de İslam tefsiri yaptım, Kur’an-ı Kerim tefsiri yazdım kardeşim. Niye bizim söylediklerimizi görmezden geliyorsun. IŞİD varsa biz de varız. Niye ‘Gerçek İslam budur’ diye bizim söylediğimizi göstermiyorsun da ısrarla onu gösteriyorsun. Ateistlerin de bu hususta bize destek olup, ‘Bak kardeşim sizin kitabınızda da böyle yazıyormuş’ diye onlara anlatmaları lazım. Ama bazı ateistler bize düşmanca tutum sergileyip, ‘Kur’an-ı Kerim senin dediğin gibi değil, IŞİD’in dediği gibi. Sen dini ambalajlayıp güzel gösteriyorsun’ diyor. Buyur kelime olarak, tefsir olarak, cümleleri tek tek koyup Arapça bilgisi olarak analiz edelim. Ben söylüyorum işte bunun dinde yeri yok.

BU KATLİAMI KINAMAYANLAR MAHALLE PUTUNA TAPANLARDIR

Paris’teki katliamı ‘Dinle alay edenin sonu budur’ diye savunanlar olduğu gibi, hiç kınamayan, sessiz kalan ya da kınayan ama ‘Batı da Müslümanları dışlıyor’, ‘İslam’ın değerleriyle alay ediyor bu yüzden böyle şeyler yaşanıyor’ diyenlere ne diyorsunuz?

Bu fikir şundan kaynaklanıyor; İnsanlar Cenabı Hakka inandıklarını söylüyor ama hak ile hareket etmiyor. Aslında Cenabı Hakka inandıkları yok. Adama göre kendi mahallesi, kendi toprağı, kendi dindaşları, kendi ulusu, kendi partisi haktan daha önemli. Diyelim birine haksızlık yapılmış. Neye göre hareket edeceğiz; Haklı kimse ondan taraf olacağız. Haksız kimse ona karşı çıkacağız. Hak denen şeyi savunacağız. Şimdi burada 12 kişi öldürülmüş. Yaşama hakları ellerinden alınmış. Bu hakkı onların ellerinden alanların, katliamı yapanların karşısında durup, öldürülen 12 kişinin hakkını savunacağız. Ama bunu yaparsan, ‘Onlar Fransız, batılı, Hıristiyan, onlar öbür medeniyetten. Nasıl onların yanında yer alacağız’ deniyor. İyi de onların yaşama hakları ellerinden alındı. Bu hakkı onların elinden alanlar Müslüman. Yani burada mazlum Hıristiyan, zalim ise Müslüman. Mazlum batılı 12 fert, zulüm yapan Alahu ekber diye bağırıp, ‘Müslümanların intikamını aldık’ diyen, Müslümanlık adına hareket edenler. Fakat ne yazık ki insanlar haklının yanında yer almıyor. Yani mahalle putuna tapıyorlar. Kendi medeniyetinin putuna tapıyorlar. Onlardan birinin kanı dökülünce yüreği sızlamıyor. Yeryüzünün neresinde kan dökülüyor da senin için cız etmiyorsa zaten sen bana göre Müslüman olamazsın. Çünkü dökülen kanlar Allah’ın kullarının kanlarıdır. Dolayısıyla bu katliamın amasız, fakatsız, duyar duymaz lanetlenmesi gerekir. Ama cemaatla hareket edenler, bir tapınağa, camiye bağlı olanlar, içinde bulundukları medeniyeti, dini, tapınağı, toprağı, sınırları, ulusları aşarak; hak neredeyse ben oradayım diyemezler. Bunu ancak özgür ruhlu insanlar söyleyebilirler. Ve bu erdemin çok ileri düzeyidir.

CEHALET, TAASSUP VE HIRS...

Peki sizce ne olursa bu öldürmek, fethetmek ve bunu kendisine hak görmek üzerine kurulu algı yıkılır?

Bunu yapan kişilerin kurtuluş yolu, bu badireden kurtulmanın yolu kendi kitaplarına dönmeleridir. Ben Kur’an-ı Kerim’e inanmayan birine Kur’an’a uy diyemem. Ama bunlar dine göre hareket ettiklerini söylüyorlar. ‘Ben Müslüman’ım’ diyorlar. Kardeşim o zaman bu dinin bir kitabı var. Bu kitapsız bir din değil ki. Herkes kafasına göre adaleti sağlasın, dini yaysın diye bir yol çizilmemiş ki bize. Sen niye eline silah alıp da 12 kişiyi öldürüyorsun. Müslümanları kendi ana kitaplarına, abdest almadan dokunmadıkları, duvarlara astıkları kitaplarına çağırmaktan başka ve bu kitabın içinde yazan esasları insanlara göstermekten başka çaremiz yok.

Bu mümkün olacak mı sizce?

Biz bunları gösteriyoruz ama insanlar uymuyor. Uymuyorsa ne yapayım, ben bu görevimi yapmalıyım. En son Demokratik Özgürlükçü İslam diye kitap yazdım. 2003’te Adalet Devleti diye bir kitap yazdım. İslam devleti, değil adalet devleti dedim. Kur’an-ı Kerim bize ‘İslam devleti kurun’ falan demiyor. Bak işte çıktı şimdi Irak Şam İslam Devleti diyor adam. Ben o zaman söyledim. Dedim ki; Bu İslam devleti söylemi, diktatörlüğe gider. İslam devleti dediğin zaman, ibadetleri zorla yaptıran bir iktidar anlayışı ortaya çıkıyor. Namaz kılmayanı kırbaçlıyorlar. Zorla başörtüsü taktırıyorlar. İnanmayanları öteki görüyorlar. Çünkü İslam devleti, dini ritüelleri esas alan devlettir. İslam’da böyle bir şey yok. Olsa olsa bu adalet devleti olabilir. Evrensel insan haklarını, adam öldürmeyi, çalmayı, hırsızlığı, yolsuzluğu, iftira atmayı, birinin ötekine zarar vermesini engellemeye çalışan bir devlet olabilir en fazla. Hatta halk kendi kedine adaleti sağlıyorsa devlete de gerek yoktur. İnsanların kafalarının zihnen düzelmesi gerekiyor.

Bütün bu kan onlar dini anlamadıkları için mi dökülüyor?

Cehalet olunca, işin içine taassup ve hırs da girince, bu üçü birleşince adam okuduğu zaman da denileni anlamıyor. Mesela Kur’an-ı Kerim’de ‘inanmayanları nerede bulursanız öldürün’ yazdığı söyleniyor. Yok böyle bir şey kardeşim. Muhammed Suresi 4. ayet. Orada inanmayanları değil, ‘Sizinle savaşanları, sizi yok etmeyi, ülkenizi işgal etmek isteyeni, nerede bulursanız etkisiz hale getirin’ diyor. Devamında da ‘onları bağlayın, bir yerde esir tutun, insanları öldürmesine, zarar vermesine engel olun, savaş bitince de bir daha zarar vermeyeceklerine, bir yeri işgal etmeyeceklerine, adam öldürmeyeceklerine söz verirlerse fidye karşılığı yani tazminat alarak, yaptıklarını ödettirerek yahut da onu da almadan serbest bırakın’ diyor. Şimdi burada köle yapmak yok, cariye yapmak yok, öldürmek hele hele hiç yok. Yani bunu anlamak çok mu zor? Ama adamda öldürme niyeti, yok etme isteği, taassup var ya; oradaki ifadeyi ‘öldürmek’ olarak anlıyor. Öldürün demiyor kardeşim, diyemez. Eğer Kur’an-ı Kerim ‘öldürün’ diyorsa ben o kitabı bırakırım, elimden atarım ya. Dinde bunların yeri yok. İnsanlar dinlerini bilmiyor. Anlayışsız, bilinçsiz, üstelik de ihtiras, hırs ve taassupla dolu. Bu adamlara İncil’i ver, Marx’ın kitabını ver, karınca öldürmeyi dahi caiz görmeyen Buda’nın kitabını ver, onlardan da katliam çıkarır.

Hiç böyle bir ihtirası ya da sizin ifadenizle taassubu olmayan, asla eline silah alıp Allah’a inanmıyor ya da dini değerlerle alay ediyor diye birini öldürmeyi aklının ucundan geçirmeyen milyonlarca Müslüman, Paris’teki bu katliamı kınıyormuş gibi görünmüyor. Bu katliamı hak gören bir algı var sanki.

Evet var. İşte onlara bunun böyle olmadığını göstermemiz gerek. İşte bu yüzden ben bunu yapmaya çalışıyorum. Ama adam cehaletinden dinlemiyor. Ama onlar dinlemese bile en azından onlar gibi olma potansiyeli olan insanlara mani olabiliriz. Onların zihnini değiştirebiliriz. ‘Ben bunu yapamam, kimseye böyle bir ceza vermeye hakkım yok’ dedirtebiliriz.