M. Serdar Korucu / Agos

Türkiye’de az bilinen, gizli kalan, anlatılmayan hikayelerden biri 20’lerin öyküsü.

Devrimci 20 Ermeni gencinin öldürülmesine neden olacak süreç, Sosyalist Hınçak Partisi’nin 120 üyesinin 17 Eylül 1913’de Romanya’nın Köstence şehrinde yapılan 7. kongresinde, İttihat ve Terakki yöneticilerine suikast düzenlenmesi kararı alması ile başladı.

1914 Haziran’ında parti içinden alınan bir ihbar ile apar topar tutuklanan sanıkların büyük bölümü salıverildiler. 49’u hariç…

Uzun zaman beklediler yargılanmayı. Ama olmadı. Henüz mahkemeleri başlamadan ortaya çıkan Van İsyanı ve sonrasında fitili ateşlenen 24 Nisan 1915’teki Ermeni aydın ve toplum önderlerinin sürgünü ardından sıra onlara geldi.

Hınçak Partisi merkez komitesi üyesi Paramaz (Madteos Sarkisyan) ve “yoldaş”larının mahkemesi Divan-ı Harp’te görüldü.

Paramaz ve diğer 19 Hınçak Partisi üyesi “Özgür ve bağımsız bir Ermenistan kurma amacıyla silahlı eylemlerde bulunmak, yabancı devletleri Osmanlı'ya karşı kışkırtarak, devletin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehlikeli planlar yapıp, Osmanlı halklarından bir kısmının Osmanlı hâkimiyetinden ayrılıp kendi başına devletler yaratma amaçlı değişik yerlerde alenen ve gizli toplantılar gerçekleştirmek, basın-yayın yoluyla bu amaçların propagandasını yapmak ve kışkırtıcı çalışmalar örgütlemekle” suçlanıyordu.

Mahkeme başkanının “Ülkeyi parçalayıp, yok etmek niyetiyle bağımsız bir Ermenistan kurma amacına hizmet ettiğiniz doğru mudur?" sorusuna Paramaz şöyle yanıt veriyordu: “Siz ülkemizi bundan altı yüz yıl önce bizden koparmaya çalışıp, işgal ettiniz. Halkımızı sürekli olarak katliamlar yoluyla imha etmeye çalıştınız ve şimdi de tüm Osmanlı vatanını bir Türkiye'ye dönüştürme çabası içerisindesiniz. Ancak siz bunu yaparken suçlu görülmüyorsunuz da, aynı şeyi yapmaya kalkışıp, tarihsel hakkımızı yeniden elde etme amacı için çabaladığımız için biz mi suç işlemiş sayılıyoruz yani!”

Uzun süren tutukluluk 17 günlük mahkeme ile son bulmuştu. Hukuk kararını hızlıca vermişti bile. 27 Mayıs’ta yani Osmanlı Ermeni toplumu için alınan “Tehcir Kanunu” gününde devrimciler için de kalem kırılıyordu.

İnfazsa 15 Haziran’da gerçekleştirilecekti. Darağacına çıkartılan Paramaz, “Siz, sadece bizim vücudumuzu yok edebilirsiniz, fakat inandığımız fikirleri asla... Yarın Ermenilik, ülkenin Doğu'sunda özgür ve sosyalist Ermenistan'ı selamlayacaktır!” diye bağırıyordu.

İnfaz edilenler arasında bulunan İşçi Yervant ise “Ölüm her yerde aynıdır ama ne mutlu halkının kurtuluşu için şehit düşene” şarkısı ile hayata veda ediyordu.

Toplu infaz, yetkililerin talimatıyla fotoğraflandı… İdam sehpalarından indirilen 20’ler atlı yük arabasına üst üste yüklenerek mezarlığa gönderildi…

15-16 Haziran 1915’te Beyazıt'ta asılan Ermeni sosyalisti Paramaz ve 19 yoldaşı bu sene anıldı. Fakat bu anmanın önemi katılımcıları arasında Lübnan SDHP (Sosyal Demokrat Hınçak Partisi) Başkanı Aleksan Köşkeryan’ın da bulunmasıydı. Geçen yıl 24 Nisan’da Ermenistan’daki Soykırım Anıtı’na çelenk koyan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile de görüşen Köşkeryan’a göre Hınçak Konferansı’nda alınan kararlar gerçekleştirilse bugünkü Türkiye çok daha farklı bir tabloya sahip olurdu. Bu vesileyle kendisiyle dünü ve bugünü konuştuk.


1913 yılında Romanya’da yapılan Hınçak Konferansı’nda alınan karar uygulansa ne değişirdi?

Eğer Hınçaklar başarılı olsaydı ne soykırım olurdu, ne de 5 milyon insanın ölürdü. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na da girmeyebilirdi. Bu da bir olasılıktı.

Türkiye tarihini bu kadar derinden etkileyen bu olay sizce neden bu kadar uzun zamandır bilinmedi?

20’lerin idam edilmesinin Ermeni Soykırımı ile çok güçlü bir ilişkisi var. Daha yeni yeni bir şeyler konuşulmaya başlandı. Şimdi artık nispeten daha özgür bir hava var.

Bu vakayı şimdiye kadar Türkiye sosyalistlerinin gündeme getirmemiş olması şaşırtıcı değil mi?

Çok enteresan, belki bilmiyorlardı belki bilip de konuşmaktan korktular. Aslında Türkiye’de sosyalist hareket Hınçaklar ile başladı. Partimiz 1887’de İsviçre’deki Kafkas Ermenileri tarafından kuruldu. Rus sosyal demokratlarının görüşlerini alıp Ermenistan meselesi yani Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin haklarını eklediler.

GEÇ OLMASI HİÇ OLMASINDAN İYİDİR

Belgeleyebildiniz mi bu durumu?

İlk sosyalist parti olduğumuza dair kanıtlarımız var. Geçen sene 125. yıldönümünü kutlarken partinin arşivinden Osmanlıca yazılmış 1908 inkılabından sonraya tarihlenen belgeler bulduk. Biz bu topraklardaki ilk sosyalist partiyiz. Tarihçiler araştırırsa Osmanlı arşivinden de bu kağıtlar çıkar. Bizim yanımızda sadece kopyaları var. Belgelerin orijinali Türkiye’de. Ermenice bir söz var: Geç olması hiç olmasından iyidir.

“GELMESEM ÜÇ FİDANI TANIYAMAYACAKTIM”

İlk sosyalist parti olarak “Üç fidan”dan önce “20 fidan”ı kurban verdiniz aslında.

Gelmeseydim bizim 20’lerin konusu açılmasaydı ben de Türkiye’deki “üç fidan”ı tanımayacak, burada yaşananları bilmeyecektim. Geçmişte olanlar sebebiyle bir duvar gelişmiş iki taraf arasında. İnsan bilmediğinden korkar. Biz Türkiye’yi şimdiye kadar tanımıyorduk.

Tanımaya başladıktan sonra Türkiye - Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz? Türkiye’de bu soruya çoğunlukla milliyetçi Taşnaklar’dan yanıt alındı.

Bunun nedeni bizim propagandamızın zayıf olması. Bu nedenle de hep eleştiriliyoruz. Artık suskunluk vakti bitti. Son 98 yılda ilk Ermeni parti üyesi olarak Türkiye’de bulunuyorum ve ilk resmi olarak temasta bulunuyorum.

Sorunun çözümü için nasıl bir formül önerirsiniz?

Diasporadaki arkadaşlarla görüşümüz aynı. Türkiye Ermenistan’ı Karabağ meselesi nedeniyle blokaj altında tutuyor. Sınırın açılması gerekiyor. Soykırım meselesi bizim için bir hakikat. Türkiye bu gerçeği inkar ediyor, daha da öteye giderek bütün tarihi anıtlarımızın, yerleşim yerlerimizin adlarını değiştiriyor. Bu da bir soykırım.

2015’e doğru bu süreç hızlanacak mı? Diplomaside soykırımın kabulü için 100. yılda uluslararası baskı öngörülüyor.

Soykırım meselesi insanlığa karşı işlenmiş bir suç. Bunun zamanaşımı yok. Dün ne istiyorsak yarın da bunu isteyeceğiz. Soykırım gerçeğini Türkiye kabul etsin, özür dilesin ve maddi-manevi tazminat ödensin.

Türkiye perspektifinde en tartışmalı konu tazminat meselesi.

Barış, adalet üzerine inşa edilmeli. Yoksa bu bina yapılsa da çöker. Hukukçular oturup bu dosyayı konuşmalı. Önemli olan ilk adımların atılması.

Fakat Ankara, Yahudi Soykırımı’nda Almanya’nın ödediği gibi bir tazminat sürecine sıcak bakmıyor.

Sorun politika meselesi. 1948’de İnsan Hakları Beyannamesi kabul ediğinde, “soykırım” tanımını çıkarttılar. 1948’den sonra Yahudiler için milli bir devlet oluşturuldu, soykırım konvansiyonu ile Birleşik Devletler tarafından İsrail’e tazminat ödenmesine karar verildi. Ama mesele Ermeniler’e gelince dünyadaki ülkelerden sadece 25’i soykırımı tanıdı. Temelde politika ve büyük devletlerin çıkarları var. Önemli olansa bir gerçeğin var olması. Biz birbirimizle yaşayacağız. Ermenistan’ı, Suriye’yi, Gürcistan’ı olduğu yerden başka yere götürebilir misiniz? Ama bu beraber yaşam kardeşlik ve güven üzerine inşa edilmeli. Fakat bir yerde bu güven, soykırım nedeniyle kaybolmuş.

Kriz coğrafyalarından biri de Suriye. Lübnan, Suriye Ermenilerinin Ermenistan’ın ardından en çok göç ettiği ülkelerden. Hınçak Partisi yanı başındaki bu savaşa nasıl bakıyor?

Suriye meselesini barışçıl yollarla halletmek tarafındayız. Silahla hiçbir sorun çözülmez. Eninde sonunda bu sorun halledilecek ve yeni bir dönem yaşanacak. Suriye halkı demokratik yollarla ne isterse onun tarafındayız.

Ülkenize gelen soydaşlarınızla ilgili çalışmalarınız neler?

Lübnan’da Ermeni kilise, dernek ve partileri ile Suriyeli soydaşlarımıza yardım ediyoruz. Ermenistan’da partimiz tarafından açılan okulda 300’den fazla Suriye’den gelen Ermeni çocuğu, öğrenim yılı kaybetmemeleri için Suriye müfredatı ile ücretsiz olarak okuyor. Aynı şeyi biz Lübnan’da partimize ait olan okullarda da uyguladık.

Yardım elinizi sadece Ermenilere mi uzatıyorsunuz? Sonuçta Hınçak Partisi sosyalist ideoloji üzerine kurulu.

Biz yardımda ayrım gözetmiyoruz. Suriye’den gelen Ermeni de, Sünni de, Şii de, Arap da, Kürt de aynı. Sosyalist olduğumuz için bizim önceliğimiz insan hakları.