Bugün 6 Mart’tı, ancak Roboski’de haftalık Perşembe basın açıklaması olacağı için erken 8 Mart kutlaması da bugün yapıldı.

8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü kutlaması Qilaban'da (Uludere) biraz hüzünlü çokça anlamlı idi. Kadın arkadaşların örgütlülüğünün Roboski'de adım adım gelişmesine şahit olmak müthiş bir duygu olsa gerek. Bugün kocaman yürekli fakat elleri Karadeniz kadar dalgalı genç bir Roboskili kadın 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde her hafta yaptığımız perşembe değerlendirmesini okudu.

Bugünün anlamı üzerine tarihi bir değerlendirme ile başlayan, daha sonra kadınların özel mülkiyetli yaşamda nasıl ikincil plana atılıp, nasıl metalaştırıldığına değinildi.

Hüzüne değinmek gerekirse. Kürt halkı için birarada yapılan halayların anlamı çok başka olur. Özellikle her dönem katliamlara maruz bırakılan Kürt halkı buna halaylarla cevap olmuştur. Mücadele bir moral motivasyon gerektirir. Bu halaya durma dayanışma kültürünün yanı sıra aynı zamanda moral motivasyon konusunda mücadele edene büyük kolaylık sağlar.

Roboski'den gelen genç arkadaşların bu durumu kavrayamadıkları için alandan bir an önce gitmek istediklerini görünce çok hüzünlendim. Çünkü orada olan biteni eğlence ve düğün gibi kavradıkları için yasları ile uyumlu olmadığını düşünerek ayrılmak istediler. Daha sonra mücadelelerini anlatmak üzere kürsüye çıktıklarında bu durum bir anda yok oluverdi.

Kaldığımız yerden basın açıklamasına dönersek, Roboskili kadınların mücadele ile nasıl adım adım özgürleştiğine değinildi ki ben de bu duruma şahit oluyorum. Annelerimiz hepimizin birkaç adım ilerisinde hep ve her zaman beni şaşırtıyorlar. Devrim aslında her zaman gözlerimizin önünde olur ve biz göremeyiz, işte ben uyanıp da adım adım kadın devriminin nasıl gerçekleştiğini görüyorum.

Biz geldiğimizde genç arkadaşlarımla sohbetlerimi hatırlıyorum. Özellikle erkek arkadaşlarla ki kendileri şimdi gülerek anımsıyorlar o günleri, kadın arkadaşların üzerinde büyük baskıları vardı. Hatta baskı oluştururken bunu farkında bile olmadan yapıyorlardı. Çünkü kendi durumlarını anlattığımızda, içerisine sokuldukları durumu anlıyorlardı.

Size bugün 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde okunan metinin serüvenini biraz anlatayım. Metin tartışması için kadın arkadaşlar bir araya geldiler, çerçeve üzerinde önce anlaşıldı, daha sonra herkes görev paylaşımı ile bir bölümü yazdı. Daha sonra bir araya gelinerek metnin nasıl bir araya getirileceği, düşüncenin sentezleneceği konusunda anlaşıldı. Daha sonra bir çok metnimizi Kürtçeye çeviren yine ailemizin bir parçası olan arkadaşımız Kürtçeye çevirdi. Bu metin Kürtçe akademik bir metine dönüştüğünden, bu sefer yerel dil çalışması yapıldı. Yani hazırladıkları yazı dili kendi kurguladıkları dili aştığından bu sefer asimile edilmiş olan dilleri üzerine yoğunlaşıldı.

Selma Irmak'ın güzel ve duygulu konuşmasının ardından konuşmasını yapmak üzere genç kadın arkadaşımızın adı anons edildi. Ben ise sadece kadının Roboski'deki devrimini seyre daldım. Genç arkadaşımızın sesi ara ara gidiyordu. Fakat güveni o kadar tamamdı ki sesi onu sonuna kadar taşıdı ve en son tüm dünyada mücadele veren kadınlar selamlanarak konuşma tamamlandı.

KÖYÜN ERKEKLERİ BİRAZ TEMKİNLİ İZLİYORLAR!

Tabii tüm bu güzelliklerde barış aktivisti Meral Geylani'nin çok büyük payı var. İnanmayan köye gelsin ve Meral ve diğer kadın arkadaşların mücadelesini izlesin. Bir de erkekler biraz buruk çünkü iktidarları sarsıldı. Bunun için biraz bu çalışmaları uzaktan ve ‘sonunda ne olacak’ diye izliyorlar.

Kadınlar sizin sırtınıza yüklenen birçok yükü paylaşmaya adaylar, bu sizi hiç korkutmasın, tam tersine, siz de size yüklenen anlamsız yüklerden kurtulduğunuzda kadınlarla birlikte özgürlüğünüze kavuşacaksınız.

Devrim dediğiniz şey kağıt sayfalarında olmaz. Bu şekilde yavaş yavaş yaşamı değiştirerek daha eşitlikçi, daha özgür, daha empati kurabileceğimiz bir yaşam kurarak oluşur. Bu durumdan korkmak yerine bu durumun bir parçası olarak köhnemiş benliğimizden kurtulmayı yeğlemeliyiz. Diğer türlüsü sadece akıntıya karşı kürek çekmektir.

Roboski'de kadınlar yeni yaşamı doğurmak için yola koyuldular, bizim Karadenizlilerin dediği gibi ‘hadi rast gele’.