34 Kürt köylüsünün TSK savaş uçaklarınca bombalandığı Roboski köyünden Halil Savda’nın başlattığı Barış yürüyüşündeyken, Meral Geylani ile barış yürüyüşü esnasında konuşmaya başladığımız ve yürüyüşü tamamladıktan sonra karar verip olgunlaştırdığımız, bir süre de olsa Roboski’de yaşama kararını hayata geçirdik.

Belki de bizim kararımız erken başlayan bir adalet nöbetidir. Şahit olduklarımızdan sonra ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi de görmüş olduk. Bizim amacımız elimizden geldiğince katliam yapılan bu bölgede, ailelerle yaşamı paylaşmak ve yaşanılan travmanın atlatılmasında bir nebze de olsa katkı sunmak.

Roboski katliamında başından itibaren devletin tavrı, “yapılan katliamı nasıl saklayabiliriz, nasıl görünmez kılarız, nasıl bu bölgeyi tecrit edip katliamı sumen altı ederiz” şeklindeydi. Devlet halen aynı tavrını sürdürmeye devam ediyor.

Van Fotoğrafçılar Kulübü, Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi ve Narphotos gruplarından bir proje kapsamında yaşları 8-14 olan Roboskî’li çocuklar ile 3 ay boyunca fotoğraf atölyesi çalışması yürütmek üzere gelen bir grup arkadaş da devlet zulmünden kendi paylarına düşeni aldı.

Daha önce benzeri bir çalışmayı Van’da yapmış olan; rehabilite çalışması için Roboski’ ye gelen arkadaşlar, öncelikle atölye çalışması için yer sorununu çözmek istediler. Bunun için küçük bir yeri olan Kadir Encü ile bağlantıya geçtiler. İlk görüşmelerden sonra anlaşmaya varıp 30 Aralık günü için mekanı kiraladılar.

Gülyazı karakolunda somutlaşan devlet, karakol komutanı Yalçın Köse ile dile gelip bildik devlet işgüzarlığının bir kere daha nasıl yapılacağını ortaya koydu. Engelli bir yurttaşının (Kadir Encü) maaşını kesmekle tehdit ederek, mekânın kiralanmasını önledi.

Evli ve iki çocuk babası olan Kadir Encü 12 yaşında mayına basmış, daha sonra da devlet  Kadir Encü’ye engelli maaşı bağlamış, aldığı bu kısıtlı maaşla zorla ailesini geçindirmekte.

Devlet, klasik oyununu şimdi Roboskili aileler için oynuyor. Katlettiği çocukları için önerdiği kan parası tutmayınca, çeşitli bahaneler ile birer ikişer Roboskililere saldırmaya başladı. Bir ucu hapishanelere dayanan, bir ucu çocuklarını servissiz bırakacak uygulamalardan bahsediyoruz…

Kadir Encü’yü devletin ne ile sınadığını görüyor musunuz, ya da ne ile terbiye etmeye çalıştığını?

Roboski katliamı için de ailelere aynı yöntemi uyguladı, fakat ne parayla ne de açlıkla, Roboskili ailelerin adalet arayışlarını engelleyemedi.

Burada aileler öncelikle Kadir Encü’ye tepki duyacaklardır, hatta kızıp öfkeleneceklerdir. "Bizim bunca canımız gitmişken sen neyin hesabını yapıyorsun?" diye hayıflanacaklardır. Oysa tepki duymaları gereken Kadir Encü değil, bu şantajı sürekli demoklesin kılıcı gibi elinde sallayan devletin kendisidir.

Roboski’ye gelip katliama maruz kalmış bölgede çocuklar üzerine rehabilite çalışması yapmak isteyen arkadaşlara da, tehditlerle mekanını geri almak zorunda bırakılan Kadir Encü’ye de saldırılmasının biricik nedeni katliamım yapıldığı bölgeyi tecrit altında tutmak ve görünmez kılmak. Bu yöntemi devlet Kürt halkına karşı yüzyıla varan bir süreçte sürekli kullanmıştır.

Bu söyleyeceğimi birçok kez söylemişimdir, yine de tekrarından kaçınmayarak belirtmek istiyorum. Eğer Kürdistan’da gerçekleşen saldırıları görünür kılabilirsek her şeyi değiştirebilir, geleceği kazanabiliriz.

Sistemin ‘yap yanına kar kalsın’ katliamlarının son bulmasını istiyorsak, kardeşçe eşit özgür bir birliktelik diyorsak, her kesim elinden gelen çalışmayı yaparak bu katliamların görünür kılınmasını sağlamalıdır.

Bizim erken başlatmış olduğumuz ‘Roboski için adalet nöbeti’ne katılmak için, tüm yukarıda ele aldığım saldırıların boşa çıkarılması için, 28 Aralık’ta, yani katliamın birinci yıl dönümünde herkesi Roboski’ye bekliyoruz…