"Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir."

Che Guevara

***

OHAL koşullarında ve antidemokratik seçim yasasıyla, yargı bağımsızlığının kırıntısı bile kalmamış YSK ile seçime gidiliyor. Bu seçim ne erken, ne de baskın. Seçmen iradesini zorla gasp seçimi.

Venedik komisyonu kriterlerine göre OHAL koşullarında değil seçim, referandum dahi yapılamaz. Bu temel ilke bazı ülkelerin anayasalarına dahi girmiş durumda. Kaldı ki BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne ek Sirakuza ilkelerine göre gerek ulusalüstü hukuk açısından, gerekse iç hukuk açısından meşru bir OHAL de söz konusu değil. OHAL diye devam eden rejim keyfi bir sıkıyönetim rejimidir. Türkiye şu anda cezaevindeki nüfusun genel nüfusa oran artışı Rusya’dan sonra dünyada ikinci olan ülke. En çok gazetecinin ve öğrencinin tutuklu olduğu ülke. Savaş halinde dahi dokunulamayacak sert çekirdek hakların hepsinin askıya alındığı ülke. Dünyada en çok kayyumla yönetilen belediyelerin bulunduğu ülke. Muhalif basına kayyum atanan ülke. Avukatlara yönelik baskıda şampiyonluk yolunda finale yükselmiş ülke. Dünyada en çok milletvekilinin yargılandığı ve tutuklandığı ülke. Yolsuzluğun, taraf kayırmacılığın, şovenizmin, ortaçağ köktendinciliğinin tavan yaptığı bir ülke.

Bu koşullarda muhalefet partilerinin OHAL kalkmadıkça ve demokratik, hukukun temel ilkelerini gözeten bir seçim yasası değişikliği yapılmadıkça seçimde yokuz demeleri gerekirdi. Böyle anlamlı bir boykotla egemenin oyunları bozulabilirdi. Ne var ki muhalefet partileri bu tarihi çıkış fırsatını kaçırdılar. Politika üretememe becerisinde muhalefet partilerinin üstüne yok.

Şimdi artık yapılması gereken var güçle her geçen gün mitolojideki Prokrustes’e daha çok benzeyen egemene haddini bildirmek. Zifiri karanlıktan şafak vaktine erişmek. HDP de vakit geçirmeden milyonların gönlünde yer etmiş olan Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlemeli ve can havliyle, var gücüyle çalışmalı. Diğer çıkacak tüm adaylara en iyi alternatif Demirtaş’tır. Dinci ve ırkçı despotizme son vermek için, tüm engellere rağmen seçime artık mecburen kayıtsız kalınmamalı, yoğun gayret gösterilmelidir.

Başlıkta “Prokrustes’in iradeyi gasp seçimi” dedik. Yunan mitolojisinde, Prokrustes’in Poseidon’un oğlu olduğu söylenir. Gerçek adı boyun eğdiren anlamında Damastes yada Polyphemon’dur. Prokrustes onun lakabıdır ve metale döverek şekil verenlere verilen bir isimdir bu. Bir rivayete göre Prokrustes’in biri büyük diğeri ise küçük olmak üzere iki yatağı vardır. Kısa olan kurbanlarını büyük yatağa, uzun olanları da küçük yatağa yatırır. Böylelikle her kurbanının mutlaka yatağa uydurulması gerekir. Prokrustes’in yatağı tarih boyunca tek tip insan toplumu üretme projelerinin ve dogmatizmin sembolü olmuştur.

Tarih bu toplum mühendisliğinin acımasız örnekleriyle doludur. Hitler’i, Mussolini’yi, Peron’u, Franko’yu, Salazar’ı, Pinochet’yi hatırlayalım. AKP iktidarında yaşanan ve gelinen nokta da budur. Günümüzde ne acı ki Prokrustesler çoğalmıştır. Macaristan’da Orban, Filipinlerin küfürbaz devlet başkanı Duterte, Putin, Trump, Polonya’nın başındaki, Aliyev ve daha niceleri. Ve yerli Prokrustes.

24 Haziran’ı yerlisinden kurtulma günü yapmak için çalışalım…