Zulüm bazen acılı yüreğime kahkahayla gülmektir.

Ülkenin vatandaşlarının yarısının, diğer yarısının yaşadığı acılar için sevinebildiği bir zaman diliminde yaşamış olmaktan utanıyorum.

İnsanların sadece insan olmaktan kaynaklı duyguları içerisinde, birbirini yok edebilecek kadar öfke ve kinin var olabileceğine inanmamış biriydim. Bugün ise bu konuda şüpheler içinde olduğumu söyleyebilecek durumdayım.

Sosyal medya denilen yazılı sanal dünya içerisinde okuduklarım benim insan olmaktan kaynaklı duygularımı haddinden fazla incittiğini söylemek abartı olmayacak kadar açık. Benim gibi incinen ve üzülen insanların varlığını görmek ise teselli kıvamında…

Ölümlerden mutlu olduğunu açıklayanlardan zafer sarhoşluğu içerisinde sevinçlerini nasıl tarif edeceklerini şaşırmışların yazdıkları insanlık dışı yorumlar kadar, içeriği, ölümler karşısında duydukları mutluluklarını anlatan yazıları okuyunca insan olmanın utancı ve hüznünü yaşadım.

Neredeyse bir yüz yıl birlikte yaşamış, benzer acıları paylaşmış, birlikte çalışmış, birbiriyle aileler kurmuş, komşu olmuş insanların, çok kısa sürede, birbirini yok edebilecek kadar düşmanlaşabilmesi, birinin, diğerinin acımasızca yok edilmesini seyredebilmesi ve hatta bundan zevk alabilmesi insana ait bir duygu olmamalı.

Bir hayvanın ölümünü seyrederken bile içi bir tuhaf olan, üzülen, ağlayan insan, bir başka insanın ölümüne sevinebilir mi? Ya da nasıl sevinir?

Derbi maçını kazanmış takımın taraftarı edasıyla, neredeyse sokaklara çıkıp sevinç gösterilerinde bulunacak kadar sevinebilmek ölümlere…

İnsanlık bitti de bizim haberimiz mi yok?

Hatta mevcut ölümler yetmiyor, yenileri daha fazlasıyla talep ediliyor. Bir etnik kimliğin tamamının yok edilmesi talep edilebiliyor.

Bu öfke ve kini pompalayan medya savaş çığırtkanlığı yapıyor. Daha fazla kin,daha fazla öfke için tüm yeteneklerini manşetten taşıyorlar. Öldürülenlerin fotoğrafları dolaştırılıyor sosyal medyada, altında sevinç çığlıkları eşliğinde.

Yayınlanan fotoğraflarda yaşanan/yaşatılan vahşet çok açık biçimde görünüyor. Tamamıyla yanmış, parçalanmış, vücudunun yarısı olmayan vücutlar. Normal bir ölüm ve öldürme olmadığı açık. Savaş fotoğraflarında bile görmediğimiz manzaralar.

Böylesi iğrençleştirilmiş fotoğrafların altında sevinç yazıları…

Ölmüş insanları “leş” olarak tanımlama…

Öldürmeyi “itlaf” olarak belirleme…

Ölenleri, öldürülenleri insan yerine koymamak için hayvan ölüsü gibi niteleyerek aşağılamanın insani yeri/yanı var mı?

Bu nitelemeleri yapanlar, bunu yapma hakkını nereden aldınız?

Bu nasıl bir nefret ve kin!

Nasıl ve ne zaman bu hale geldik/getirildik?

Yaşadığımız coğrafya, üzerine bastığımız topraklar sadece sizin değil. Bu topraklar, üzerinde yüz yıllardır yaşayan, o toprakları işleyen, o topraklar için kanlarını döken ve öldükten sonra o toprakların altında huzurla yatanlarındır. Kimlikleri, dini, dili ne olursa olsun, yüz yıllardır bu topraklarda var olanlarındır.

Hiçbir kimliğin bir diğerini bu topraklardan kovma hakkı yoktur. Öldürme hakkı yoktur. Yok etme hakkı yoktur. Herhangi bir şekilde, herhangi bir konuda engelleme hakkı yoktur. Bu topraklarda yaşayan herkes kimlik farkı olmadan aynı haklara sahiptir/sahip olmalıdır.

Hiç kimsenin, gurubun veya partinin, insanları birbirine düşürme, insanları birbirine düşman etme, insanları birbirine kin ve nefretle doldurma hakkı da yoktur. Bu tür uygulamalar hem yasalarımızda hem evrensel yasalarda suçtur.

Yasaları hiçe sayarak, insanları yargılamadan, adli süreç yaşanmadan suçlamak, suçlu ilan etmek, düşman olarak ilan etmek ve bu şekilde suçladıkları insanlara karşı diğer insanları kışkırtarak düşmanlığı körüklemek de suçtur.

Yasaları bir tarafa koysak bile, insanları birbirine düşman ederek ölümlere neden olmak, insanları öldürmelere sevinir hale getirmek İnsanlık suçudur.

Hangi çıkarlar adına yapılıyor?

Hangi çıkar, insan ölümlerinden, insanlığın ölümünden daha değerlidir ki bu yoldan vazgeçmiyorlar, destekliyorlar, devam ediyorlar.

Ölümlere sevinenler, bilin ki ölümlerine sevindiğiniz insanların da anne ve babaları, eş ve çocukları, öldüğünde ağlayanları, üzülüp yüreğini dağlayanları, ağıt yakanları var.

Onların da anne ve babaları, eş ve çocukları gözyaşı döküp ağlar.

Onların da ölürken canları yanar.

Ölümün mutlak olduğu dünyada ölüme sevinmek kadar aptalca başka ne var?

Ölümlere sevinenler, bilin ki sizin için de er veya geç ölüm var…