Ayda mı Mustafa mı derken aradan bir Ahmet Kaya tartışması çıktı. Zaten yaşarken de böyleydi. Varlığı da yokluğu da en çok tartışılanlardan birisiydi Ahmet Kaya. Kopyası bile bu kadar tartışılıyorsa varın hesap edin yaşadıklarını.

Bir süre önce de ölüp ölmediği tartışılıyordu yurdum topraklarında. Öyle ya ölümünden sonra bile birkaç kaseti çıkmıştı Ahmet Kaya’nın. Kaldı ki solcular ara sıra böyle şeyler yaparlardı. Öldü derlerdi ama ölmezlerdi. Yılmaz Güney’de bunlardan birisiydi.

Bir süredir medyayı ve özellikle de soysal medyayı “O Ses Türkiye” isimli yarışma programı meşgul ediyordu. Buna sebep olan ise tabi ki de Ahmet Kaya’ydı. Zira yarışmayı kazanan kişinin sesi Ahmet Kaya’ya çok benziyordu.

Oysa yurdum topraklarında konuşulup tartışılması gereken “O ses Türkiye” den ziyade “O sevk Türkiye” olmalıydı. Zira bu topraklar uzunca bir süredir sevkli günler yaşıyordu.

Aslına bakılırsa insanoğlunun yeryüzüne gelişi ile başlar sevkli günleri. Kaldı ki birçoğuna göre yeryüzüne gelişi de sevk ile olmuştur. Daha sonra da bir sevktir başlar. Hastaneye yatar sevk alır, hastaneden çıkar sevk alır, hastane değiştirir sevk alır. Bir hastaneden öteki hastaneye nakil ister sevk alır.

Okulda, evde, işte, güçte her yerde lazımdır sevk denilen şey. En çokta erkeklerde askerlik işlemleri yapılırken lazım olur sevk. Muayeneye gider sevk alır, kayıt olur sevk alır, görevliye gider, doktora gider, şubeye gider sevk alır. İzin istersin sevk isterler, izini koparırsın sevk isterler, izni uzatmak istersin sevk isterler. Hayatın her alanında vardır sevk.

Ama gelin görün ki sevk denilen şey son 10 yılda daha da bir farklılaştı hayatımızda. Eskiden aynı zamanda bir protesto şekliydi de sevk. İşçiler, emekçiler çalışma koşullarının iyileştirilmesi için sevk alıp işi yavaşlatırlardı. Oysa son yıllarda bir yıldırma aracına dönüştürüldü sevk. Bir baskı, bir korku aracı aracına dönüştürüldü. Barıştan, demokrasiden, özgürlükten, emekten, emekçiden yana kim bahsederse sevk alıyor.

Yazarsınız diyelim, kitap yazmaya karar verdiniz. Yok öyle yağma. Devletin önemli birimlerinin denetiminden geçmeden nasıl kitap yazmaya karar verirsiniz. Haliyle bu memleketin polisi, askeri, emniyet güçleri de gelir sizi mahkemeye sevk eder.

Gazetecisiniz diyelim, haber peşindesiniz. Yok öyle bir şey. İktidara danışmadan nasıl haber yapabilirsiniz. Haliyle bu memleketin polisi, askeri, emniyet güçleri de gelir sizi mahkemeye sevk eder.

Memlekette işler son yıllarda böyle görülüyor artık. Gazeteciler gözaltına alınıyor mahkemeye sevk ediliyor, avukatlar gözaltına alınıyor mahkemeye sevk ediliyor, sanatçılar gözaltına alınıyor mahkemeye sevk ediliyor ve daha sonra hepsi bir araya getirilip cezaevine sevk ediliyor.

Yurdum topraklarında ise konuşulup tartışılması gereken o kadar çok şey varken insanlar “O Ses Türkiye”yi konuşup duruyor. Aleviler inançlarını, Kürtler dillerini, emekçiler haklarını, kadınlar özgürlüğünü istiyor iktidar sadece sevk veriyor. Hastaneye sevk, karakola sevk, mahkemeye sevk, cezaevine sevk.

“O Ses” değil “O Sevk Türkiye”…