Astral bir seyahatte gayya kuyularına doğru akıyor, şimdiki zamanın hikayesi...

Amma velakin mişli geçmiş zaman üzerinden...

Ve yeryüzüne düşmemeye çırpınan kar taneleri kadar olan ömrümüzde, önünde sonunda toprak ananın kimseyi geri çevirmediği şefkatli koynuna doğru usulca sokuluyoruz...

Öyleyse, varsın kısa olsun ömrü hayatımız, bunu bildiğimizdendir ki; başımızda taşırız sikke-i seng-i mezarımızı, bu giden son nefesse havadan, bu da son taksim olsun nevadan, deyip başlıyoruz;

Yaşanan dekadansta, fütüristik kabusumuz; hem kurban hem katil olmakmış!

Dumura uğramış, efkâr-ı umumiye!

Her Türk asker ama tüm insanlar bebek doğarmış!

Bebekten bir katil yaratan karanlık sorgulanmadan, hiçbir şey yapılmazmış...

Ölüm sıradanlaşırken, yaşam ötelenirmiş...

Ayrık otu gibi her çıktığı yerden sökülseler de, en çok acı çekenler, en iyi şifacılar olurmuş...

Derinlemesine hastalıklı bir toplumda hiçbir pişmanlık göstermeden sağalma olmazmış...

Mileli selase, eksik bakiyemizmiş...

Her eksilen bakiyemiz, net hata ve noksanımızmış...

Ve olanlar olmuş!

Hönkürmüş zat-ı şahane;

Gerçek İslam, bu değilmiş!

Asrı saadetten medet ummaksa, beyhude bir çırpınışmış...

Heyhat!

Geçmiş müsveddeler temize çekilmezse, açıkta yapılan kusurun tenhada özürü olmazmış...

Kendini allame sanarmış müstebit, lakin yenildiğini görmezmiş! Halbuki zorbalık, yenildiği anı bilirmiş...

Karinesi ameliymiş kişinin, lafa bakılmazmış...

Muktedir kubura düştükçe, boğazına kadar boka battığından başı dik görülürmüş...

Bu son meclisi mebusan, müesses nizam federallerinin aile fotoğrafıymış!

Mevzu bahis cinnetse taamüden iştirak halinde marazi bir teferruatmış, yaşatılan...

Epik söylenceli, kevaşe bir retorik!

İktidarın goygoycu avanesine bakılırsa; çıitilene çitilene tüm zihinler bembeyaz, akpak pirupak olacakmış...

En büyük başgan bijim başganmış!

Güya yaşanılan ve dahi yaşatılacak yıllar, annus mirabilismiş!

Bu memleket hep vermiş!

Varını yoğunu, eşini aşını evladını, hayalini hayatını...

Lakin hiçbir şey zevatı muhteremlerin iştahına yetişemiyormuş!

Sonunda çanak çömlek patlamış...

Zarf güzel, mazruf boşmuş!

Tek başına bir anlam ifade etmeyen ama cürüm içinde her anlama gelen efradını cami, ağyarını mani olmuş!

Esrik düşlerin sağanağında!

Gökten 3elma düşmüş...

Hep sana hepsi sana!

Bize düşen mi?

Hep öteki taraf olmakmış!

Bundan gayrı gerisi de lafügüzafmış.