Ciddiyeti yıkacak olan şey karşı ciddiyet değil, şakadır.

Charlie Chaplin’in Büyük Diktatör filmi bunun en güzel örneğidir. Ortadoğu’da, örneğin İran’da, sokakta saçları açık bir kadın bu ciddiyete saldırı gibi görülürken bugün; Türkiye’de halka açık bir parkta birinin alkol içmesi dava konusu olabiliyor. Ya da Ortadoğu’nun başka bir yerinde başka örneklerle de çoğaltılabilir bu. Din adamlarının ve iktidarın el ele-kol kola girip bu ciddiyeti pekiştirdikleri bir coğrafya ne de olsa burası... Elbette ki Chaplin’in Büyük Diktatör’ü Hitler’in yapacaklarını engelleyemediği gibi bugün yapılacak sanat ve edebiyat da bu gücü bulamayacaktır ne yazık ki.

Hitler, adı ne zaman geçse kendi adıma söyleyeyim onu yaptığı katliamlarla değil de Büyük Diktatör’deki ciddiyeti yerle bir olan kişi olarak anımsarım. Tam da Hitlerin en az istediği şey ya da en çok korktuğu şey. O halde bu yönde, sanat ya da edebiyat kendini geliştirebilir.

Neden olmasın, en azından bu coğrafyadaki ciddiyetleri şaka yoluyla ciddiyetsizleştirebiliriz.

Eco’nun Gülün Adı romanı da ciddiyet ile gülmenin çetin mücadelesinin anlatıldığı bir kitaptır örneğin. Sırp prensin öldürülmesiyle başlayan Dünya Savaşı’nın ortasında, yeşil üniformasının içinde savaşın tüm disiplinini taşıyan, gözlerini kırpmadan insan öldürebilen ciddi asker ikonunu yerle bir eden bir şakadır Haşek’in Aslan Asker Şvayk’ı.

Örnekler çoğaltılabilir, ama amacımız bu değil.

Hayat belki de tragedyadır, kabul ediyorum, Yunan Tragedyaları’nda anlatıldığı gibi. Bununla baş etmenin yollarını sorgulayalım ya da sorgulamayalım demiyorum, bu beni aşar zaten ve de binlerce kitapta bununla ilgili uzunca söylev çekenleri de bulabileceğinizden hiç kuşkunuz olmasın. Belki de tam da bu yüzden buna gerek yok.

Ama kabul etmelisiniz ki iktidar koltuğunda oturanların en çok korktukları şey: Hatırlanmamak.

Ya da yüzyıllar önce Kâbe taşının yakınında bulunan Zemzem kuyusuna işeyen adamın hatırlanması gibi hatırlanmak.

İşte bu onların başına gelebilecek en korkunç bela olurdu.

Saygı ve ciddiyet arayan işeyen adamın bir şaka gibi algılanması, hatırlanması.

Ortadoğu burası, her ne kadar istemesek ya da karşı çıksak da, doğrusu bu.

İnsanların bir parça ekmek çaldığı için eli kesilen ve kısa bir şort giydiği için otobüste bir güzel dövülen büyük bir coğrafya.

“Elhamdülillah Müslüman’ım” diyenlerin çoğunlukta olduğu ülkeler diyarı.

Şakası olmayan ciddi insanların yaşadığı yer (En azından böyle gözükmek için hayatları pahasına mücadele ederler ihtişamlı koltuklarda oturanlar; hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, tecavüzlerini, hoşgörüsüzlüklerini saymıyorum bile).              

Belki de buraya katlanmanın tek yolu gülmek, tragedyayı unutup her şeyin bir şaka olduğunu varsaymak. Tıpkı öteki dünya inancı olanların bu hayatı geçici bir güzergâh olarak görmesi gibi, biz de bu coğrafyada yaşadığımızı bir şaka olarak görmeliyiz belki de.

Unutmayalım ki iktidarı elinde bulunduranların en çok istediği şey, hükmetmekten belki de çok daha fazlası, hatırlanmaksa eğer; bizi kurtaracak, düzeltiyorum, iktidarlarını yerle bir edecek olan tek güçtür belki de şaka.