Yeni Şafak yazarı Cem Küçük, Suriye tapelerini sızdıranlar kadar yayınlayan medya kuruluşlarının da bedel ödeyeceğini öne sürerek, “Yeni dönemde büyük tasfiye olacak” dedi. Küçük, ‘yeni dönemi’ de 27 Mart günü devreye konan ‘vatana ihanet projesi sonrası’ olarak tanımladı.

Bugünkü köşesinde casusluk faaliyetini üç ayaklı olarak niteleyen Küçük, bunları ‘dinlemek, sızdırmak ve redaksiyonsuz yayınlamak’ diye sıraladı.

PLANLAR, NAZLI ILICAK İLE YAPILMIŞ

Küçük, “Hariciye, TSK ve MİT’teki paralel çeteciler bu dinleme tezgahını kurdular. Ardından bu kayıtları paralel polis istihbaratçı imamlarına verdiler. O paralel polisler bu ham kayıtları aldı, kurguladı, montajladı, operasyonel hale getirdi ve internete sızdırdı. Bu arada aynı paralel polis şefleri paralel örgüt medyasının ve Nazlı Ilıcak gibi yasadışı ilişki kurdukları elemanlarının nasıl bu malzemeyi kullanacağını planladı ve o medya elemanlarına aktardı” diye yazdı.

İNGİLİZCE TERCÜMESİ YABANCI BASINA DAĞITILACAK

‘Anında kolpa taktiği’ denen yöntemle medyanın işe koyulduğunu yazan Cem Küçük, Fethullah Gülen Cemaati’ne bağlı emniyet görevlilerinin şu talimatı verdiğini iddia etti: “Medya organlarında bu dinlemeyi yapanlar kınanacak. Hemen failler bulunsun denecek ama ardında da içerik de önemli denilerek Hakan Fidan savaş suçlusu ilan edilecek, Türkiye de El Kaide’ye yardım eden ülke olarak pazarlanacak. Özellikle dünya medyasında ikinci bağlam vurgulanacak. Kaydın İngilizce tercümesi hemen yabancı basına dağıtılacak…”

‘BİR KANALIN DAHA LİSANSI İPTAL EDİLECEK’

Küçük, bu şekilde başlayan yayınlara örnek olarak da ulusal yayın lisansı iptal edildiği halde yayın yapan Kanaltürk’teki Mustafa Akyol konuşmasını gösterdi. Cem Küçük bir de ‘tiyo’ vererek, “Yine ulusal yayın lisans hakkı iptal edilmek üzere olan diğer bir paralel kanalda Fatih Karaca da resmen devlete meydan okuyordu” diye yazdı. Küçük’ün Bugün TV’yi işaret ettiği öne sürülüyor.

Artık denizin bittiğini iddia eden Cem Küçük, “Bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her türlü paralel yayın organının lisansını iptal etme hakkı vardır. Uluslararası hukuka da uygun bir tavırdır bu. Bu yayınlar basın özgürlüğü kapsamında değerlendirlemez” dedi.

‘DOĞAN, CİNER, DEMİRÖREN DE NASİBİNİ ALACAK’

Tepkisini sadece ‘paralel yapı’nın basın kuruluşlarıyla sınırlamayan Küçük, aynı denizin büyük sermaye medyası için de bittiğini söyledi.

“Demokratik ülkelerde de kendi devletine meydan okuyan marjinal yayın organları vardır. Fakat bunlar adı üstünde marjinaldir. Ne kadar satarsa satsın bunlar küçük ve orta boylu yapılardır. Büyük holding sahiplerinin medyasında böyle marjinaller olmaz” diye yazan Cem Küçük; Doğan, Ciner ve Demirören medya gruplarını işaret etti.

Küçük, marjinallere adres olaraksa Sözcü, Yurt, Cumhuriyet, Aydınlık, Yeniçağ, Sol gibi gazeteleri gösterdi.

AYŞENUR ASLAN’IN YANINA GİDECEKLER LİSTESİ

Yazarlara da işaret eden Cem Küçük, meşru sınırları aşarak devlete meydan okuyan yazarların ancak bu mecralarda kendilerine yer bulabileceğini söyledi ve ekledi: “Çok açık söylüyorum, 27 Mart’tan sonra bu bir Türkiye Cumhuriyeti kararıdır. AK Parti’yi de aşan bir olgudur artık bu.”

Cem Küçük şu ifadeleri kullandı: “Mesela Kadri Gürsel meşruiyet zeminini çoktan kaybetmiş ve meczuplaşmış bir isimdir. Sedat Ergin Erdoğan muhalifidir ama meşruiyet meselesini önemser. Oysa Ahmet Hakan artık çıldırmış biçimde paralel örgüt ağzıyla devlete saldırmaktadır. 2 milyon insana iyi beslenmeyen, kıllı tüylü orangutan demeye getiren o iğrenç yazıyı Cüneyt Özdemir’e tavsiye edecek kadar coşmuştur artık Ahmet Coşkun.

Nefret suçu ikilisinden Cüneyt Özdemir zaten çok önceden paralel yapının eline düşmüş ve meşruiyetini kaybetmişti. (…)

Erdoğan’ın sert muhalifi Melih Aşık hala meşru konumdayken daha yakın zaman kadar Başbakan’a yakın olmak için her yola giren Özdemir ve Aydıntaşbaş için dönem kapanmıştır. Çünkü gayrimeşru duruma düşmüşlerdir. Ayşenur Arslan şu an ne durumdaysa onlar da aynı yere gidecekler.” (diken.com)