Yenişafak yazarı Hilal Kaplan'ın ardından Habertürk yazarı Nagehan Alçı'nın da 'PKK yandaşı olduğu' yönündeki eleştirilerinin hedefi olan Ece Temelkuran, sert konuştu: Gidiyorum, meydan sizindir bacılar! Hayrını görün."

radikal.com.tr

Uzun yıllar 'Kıyıdan' başlıklı köşesiyle Milliyet gazetesinde yazan ve 2010 yılı başında Habertürk'e transfer olan Ece Temelkuran, twitter aracılığıyla yaptığı açıklama ile Alçı ve Kaplan'a yanıt verdi. 

"Bugun Nagehan'cigim da beni pkk yandasi ilan etmis. Bu yalanlardan anladigim birileri benimle ilgili hukum kesti, tayfayi calistiriyor. Ama herkes rahatlayabilir: gidiyorum. Meydan sizindir bacilar! Hayrini gorun!" diyen Temelkuran, geçen hafta da Yenişafak gazetesi yazarı  Hilal Kaplan'a twitter üzerinden yanıt vermiş ve "Bu körler sağırlar birbirini ağırlar donemi geçer Hilal'im. Sonunda insan ararsın. mümine olup bu kadar hırslı olmak sana yakışmıyor" demişti.

İŞTE ECE TEMELKURAN'I KIZDIRAN O YAZI


'Vicdan' diye diye vicdansızlığı destekleyenler 

NAGEHAN ALÇI

Hilal Kaplan çok yerinde bir şey yaptı. 'Yeni Kandil Muhipleri' başlığı altında son dönemde hızlı bir dönüşle 'PKK yandaşlığı' pozisyonunu benimseyen iki isim, Ece Temelkuran ve Nuray Mert'in çok yakın geçmişteki tam zıt görüşlerini deşifre etti. Kendince yorumlarla değil, yazarların kendi yazılarından alıntılarla yaptı bunu üstelik. 

Bu yazarların PKK yandaşlığını yasadışı bir durum olarak gören bir kalem değil Hilal. İki yazarın benimsediği 'örgüt sempatizanlığı' pozisyonu, doğrudan şiddet övgüsü olmadıkça yasal sınırlar dahilinde ona göre. Bence de öyle. Dolayısıyla kimse Hilal'i başka türlü suçlayamaz.

Nuray Mert, Hilal'in yazısına edepli bir cevap verdi ve yararlı bir tartışma başladı. Ama... Konunun Ece Temelkuran ayağı biraz daha farklı gelişti maalesef. Hilal'in, Ece'nin kendi yazılarından alıntılarla, bundan çok kısa bir süre önce nasıl ulusalcı ve Kemalist çizgide yazılar yazarken, bugün sıkı bir Kürt milliyetçisi çizgisine geldiğini ortaya koymasına karşılık Ece bir duruş sergilemek ya da özeleştiri yapmak yerine Twitter'dan 'Hilalim' diyen, 'Mümine olup bu kadar hırslı olmak sana yakışmıyor' diye devam eden ve aslında hiçbir şey söylemeyen tuhaf bir mesaj gönderdi. Kısacası var olmayan samimiyet gösterileri ve saçma sapan İslamofobik sözlerle suyu bulandırmaya çalıştı. Kusura bakmasın ama kelimenin tam anlamıyla: Terbiyesizlik etti!

Hilal'in tamamen isabetli ve tutarlı yazılarına karşı tek laf edemeyeceği için bu yola başvurmuş olsa gerek. Çünkü manzara çok açık. Daha yakın zamana kadar 'Kürtler Türkiye'den defolup gitsin' diyen insanların sahneden bağırdığı faşizan bayrak mitinglerini büyük bir heyecanla destekleyen Ece, şimdi 'Kürdistan'da tek Türk kalmayacak' diyen Mustafa Karasu'ların, Cemil Bayık'ların tutkulu bir yandaşı haline geldi. Üstelik bunları 'solculuk' kisvesi altında yaptı. Hem de 'vicdan' kelimesini ağzından düşürmeyerek... Bu kadar vicdansızlığı desteklerken 'vicdan' kelimesine böylesine asılmak da ayrı bir maharet olsa gerek! 

Ama onun bu maharetini biz zaten biliyoruz. Hatırlarsınız, bundan önce de uzun yıllar 'Latin Amerika romantizmi' diye özetlenebilecek bir tavır ile 'vicdan' diye diye yüzlerce insanı katleden vicdansız Latin Amerika diktatörlerini alenen desteklemişti. Bana bir yazısında söylediği sözler üzerine o zaman ben de şöyle sormuştum kendisine:
'Sen değil misin kendi ülkesindeki muhaliflere sistematik olarak zulmeden diktatör Hugo Chavez'e övgüler düzen bir kitap yazan? 'Ağrının derinliği' kitabını ne kadar beğendiysem, totaliter bir diktatörü sırf 'solcu' olduğu için çılgınca alkışlayan o kitabını -kusura bakma- ahlak ve vicdan açısından o kadar zayıf buldum. Özgürlük ve demokrasi kriterleri açısından bakılınca hem o kitap hem de Fidel Castro gibi totaliter diktatörleri öven bir dizi yazın vicdansızlık değil mi?
 
Sırf o diktatörler 'solcu' olduğu için zulmü ve zalimi alkışlayan satırlarından ötürü -tüm içtenliğimle soruyorum- hiç utanmıyor musun? Anlıyorum. 'Devrim ve sosyalizm söz konusu ise gerisi teferruattır' mantığına sahipsin. E iyi de bunun Veli Küçük'lerin, Kemal Kerinçsiz'lerin 'Vatan ve devlet söz konusuysa gerisi teferruattır' faşist mantığından ne farkı var? Evet Ece, faşistlerin zihniyetinden ne farkın var? Yalnızca dış boyanız değişik, binalar ise hep aynı... Haksız mıyım? Vicdansız diktatörleri sırf 'solcu' oldukları için savunan sen vicdan, adalet, hakkaniyet gibi kelimeleri nasıl hiç çekinmeden ağzına alabilirsin? Faşizmin sol versiyonu bir zihniyete sahip olup, demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü gibi değerler adına nasıl konuşabilirsin Ece? Sen bu değerlere inanmıyorsun ki! Desteklediğin diktatörler ortada...' 

Bu sorular hala yanıtsız. Hilal Kaplan'ın haklı soruları da öyle. Ece cevap vermiyor, veremiyor, çünkü bu 'sol sosuna bulanmış faşizan fikirler'ini yine savunmaya kalkarsa işin içinden çıkamayacağını biliyor. Suyu bulandırması, 'hırslı mümine' gibi inanç üzerinden bel altı vurması bu yüzden...