Ünlü yazar Vedat Türkali, Taraf aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, süre giden çatışmaların Türkiye’ye büyük acılar yaşattığına ve büyük kayıplar verdirdiğine dikkat çekerek sorunun çözümü yönünde irade koymasını istedi. Ünlü yazarın mektubu şöyle:

“Sayın Başbakan,

Bugünkü gazetelerde yitirdiğiniz anneniz için gözü yaşlı resimlerinizi görünce size ikinci bir mektup yazma isteği duydum. Birinci mektubumun elinize varıp varmadığını bilmiyorum. 91 yaşındaki bir yazarın, o günlerdeki çağrınıza yanıt olarak gönderdiği mektupla ilgili, Başbakanlığınızın herhangi bir bürosundan, alındığını bildiren bir işlem bile duyurulmadı. Şimdi 93 yaşındayım, ikinci mektubumu yazıyorum. Çünkü ülkemizin acıları sürüyor; siz bugün o acıları en keskin biçimde önleyecek yetkiye, yeteneğe sahip konumdasınız.

Karayılan’ın mektubuna ne diyeceksiniz

Önce size başsağlığı dilerim Sayın Başbakan! Evet, ‘Küllü nefsün zaikatül mevt’. Anneniz doğal sonuca vardı; sizin bugün yaşadığınız acı da doğal. Ancak güçlü bir yetkiyle yönetimini üstelendiğiniz bu ülke, bu gün hiç de doğal olmayan acılarla kıvranıyor. Tıpkı iki yıl öncesi gibi. Dağlarda, kırsalda kentlerde öldürülen nice gençlerimiz, insanlarımız özellikle yoksul yığınlarımızın umarsız acılara batmasına neden oluyor. Ne denli örtbas edilse de en sonunda herkes görecektir ki, bu işin çözümsüz kalmasının baş sorumlusu siz sayılacaksınız Sayın Başbakan. Nasıl ki ülkenin bu tarihsel temel sorununun sizin çabanızla çözülmesi durumunda, en büyük onur payının size düşeceğini kimse yadsıyamayacak, ört bas edemeyecekse. Bunun da ne denli tarihsel, yüce bir onur olacağını size belirtmeyi gereksiz sayarım. Önemli bir ‘celadet’ göstererek MİT sorumlularını PKK’yla, onun kurucusu, önderi Heval Öcalan’la görüşmek için sizin görevlendirdiğinizi açıkladınız. Yapılan iş de doğruydu, olayı üstlenmeniz de. Ancak o attığınız önemli adımda diretemediniz; sonraki davranışlarınızla çok gerilere düştünüz. Politik kötü niyetle suçlanmanız doğaldır.

Taraf’ta iki tam sayfa çıkan gerilla önderi Sayın Karayılan’ın mektubunda net biçimde açıkladığı gerçek olgulara karşı ne diyebileceğinizi, bir Türkiye vatandaşı, yazarı olarak gerçekten merak ediyorum.

Görüşmelerde fırsat kaçırıldı

Ben kaçırdığınıza inandığım önemli bir fırsattan söz edeceğim Sayın Başbakan. O gizli görüşmelerde uygun anlaşmalara varıldığına inandırılan Heval Öcalan, sizden kamuoyu önünde çok basit birkaç açık sözle bu varılan noktayı açıklamanız durumunda, Kandil’deki Kürt gerillalarını beş gün içinde ülkeden çıkarıp bu kanlı savaşı bitireceğini söyledi. Yani size yukarıda sözünü ettiğimiz benzersiz bir tarihsel onur fırsatı sundu. Heval Öcalan’ın bunu yapabilecek durumda bir önder olduğunu muhalif güçleri de içinde, tüm Kürdistan biliyor. Size uzatılan bu eşine az rastlanır ‘iyilik’ önerisini, yalnız reddetmekle kalmadınız, elinize ip geçerse onu asacağınızı muştuladınız. Bu inanılmaz tutumunuz İslam Peygamberi’nin ünlü sözünü akla getiriyor: ‘İtteki şerri men apsente ileyhi.’ Biliyorsunuzdur, hadistir, bu. İslam Peygamberi’nin sözü ‘iyilik ettiklerinizin kötülüğünden sakınınız’ diyor. Lütfen söyler misiniz bu anlaşılmaz tutumunuz size ne kazandırdı? Bırakalım sizin kişisel kaybınızı, Türkiye bugün eskisini aratacak kan batağına düştü. Anti demokratik tutumlar, işlemler, karşılıklı saldırılar, öldürüşmelerle ülkemiz karanlık bir boşluğa çekiliyor. Ne derseniz deyin Sayın Başbakan, tarih bunu sizin döneminize yazacaktır. Siz de bilirsiniz ki, devlet yönetmek en azından insancıl bir sorumluluğun bilincinde olmayı gerektirir.

Bu iş Kandil’e bayrak asmakla olmaz

Jean Paul Sartre’ın sokaklarda gençlerin yasadışı yürüyüşlere katılmasının polisçe düzenlenen yasal dosyasını De Gaulle’in önüne koyarlar. İmzalarsa tutuklayacaklardır. De Gaulle, ben ‘Mösyö Sartre, Dr. Gaulle döneminde tutuklandı’ dedirtemem deyip imzayı reddetmiştir. Sizse en azından kanlı bir dönemin yeniden başlamasına duyarsız kalmakla suçlanacaksınız Sayın Başbakan. Yazık etmediniz mi? Lütfen inanınız ki, ben size, sizinle ilgili politik olaylara ön yargı ile bakmıyorum. Ben politikacı değil yazarım. Giderek bir empati yaklaşımı içinde olma çabasındayım. Sizi akıl almaz ters davranışa iten temel neden karşınızdaki muhalif kimi güçlerin kullandığı politik araçları ellerinden alma derdine düşmenizdir. Zeka mahzunu bakışlı bir politik önderin halka dağıtmaya kalkıştığı iki metrelik idam sehpası urganına özenmekle çok şey yitirdiniz. Aynı muhterem size bugün de Kandil’e bayrak asmayı önerdi. Ne güzel değindiniz; iş bayrakla olsaydı ülkenin her yanına bayrak asılı. Ama biliyor musunuz, Hazretin bu önerisi bende istekler uyandırdı! Keşke bu yaşta sağlık engellerim olmasaydı, hazretin bu uyarısına koşarak uyar, Kandil’e çıkardım. Doğal ki savaş değil Türkiyeli yazar olarak bayrak dikmeye giderdim Kandil’e. Elimde silah değil yazı makinem olurdu, oradaki çocuklarımızı yakından tanımaya çalışırdım. Doğru politik çizgi, apaçık gerici bir siyasal örgütlenmeye onların savundukları çirkinlikleri yineleyerek değil, halka gerçek doğruları açıklayarak karşı çıkmakla çizilir. ‘Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber’ der Akif. Lütfen o sözü anlayalım. Bir toprakta bir kavme işkence ediliyor, varlığı yadsınıyor, yok edilmeye çalışılıyorsa, oradaki yöneticiler İslam Peygamberi’nin lanetini üstüne çekiyor demektir. Siz de şu anda bağışlayın beni, tüm İslamcı savlarınıza karşın bu konumda bulunuyorsunuz Sayın Başbakan. İki yıldır Kürtlerle ilgili yayınları okuyorum. Serinkanlılıkla değerlendirmeye çalışıyorum. Cezaevlerinde yapılanlara yürekler dayanmaz. Yüz yılı aşkın zamandır bu politikayı yürütüyor bu devlet. Bugün de boşu boşuna, salt, kimi fanilerin devlette emredici olma tutkuları için kan revan durumda halklar birbirine kırdırılıyor. Sayın Karayılan’ın mektubunda çok ibret verici bir Kürtçe uyarı vardı! ‘Dewlet bi ker be ji xwe le meke!’ ‘Devlet eşek de olsa binme!’ demekmiş. Yazık ki bizim politikacılarımızın temel tutkusu devlete binmek! Bizim çevrelerde de yaygın bir söz vardır: ‘Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür!’

Siz at üstünde değilsiniz. Düşmenizi değil sizden sadece, kanlı kardeş savaşını durdurmanızı diliyorum, bu sizin elinizde Sayın Başbakan.

Saygıyla,

Başarı Dileklerimle...

Vedat Türkali”