Sefa Feza Arslan / Demokrat Haber


Ergun Babahan'ın Twitter aracılığı ile yazdıkları ile başlayan, cemaat tarafından Today's Zaman gazetesindeki işine son verilmesi ile devam eden ve Babahan'ın Gülen'den özür dilemesi ile sonuçlanan olaylar zinciri hem Türkiye'yi anlamak, hem de Twitter'i anlamak için adeta bir laboratuvar hizmeti görüyor...

 

Öncelikle, lamı cimi yok, bugüne kadar iktidarı birçok konuda desteklemiş, cemaatin etkinliklerine katılmış, halihazırda iktidara yakın Star gazetesinde yazan bir kişi, bu krize neden olan “Bu kupa Amerika'ya girsin” twitini atabiliyorsa – Babahan'ın üslubunun kabalığı bir yana - bunun tek bir açıklaması vardır... Babahan, samimi olarak cemaat tarafından Fenerbahçe'ye bir operasyon yapıldığını/yapılabileceğini düşünmektedir. Bunun doğru olduğuna ilişkin öylesine güçlü bir kanaati vardır ki, bir kriz anında bu zihniyetini dışa vurmaktan kendini alıkoyamamaktadır.

 

Sosyalist Ahmet Şık “Dokunan Yanar” dediğinde, onu utanmazca suçlamaya çalışan zihniyetin, kendileri ile esasında aynı cenahta olan Star gazetesi yazarının aynı suçlamayı yapması karşısında paniğe kapılması ve adeta Babahan'ın lincini istemesi çok şey anlatıyor...

 

Dolayısı ile tıpkı, MİT krizinde, bazılarının yaptığı gibi kimse üç maymunu oynamaya kalkmasın. Artık net olan bir şey varsa, o da şudur: Bütün bu yaşananlardan sonra, cemaatin örgütlerinin “hizmet” gibi söylemleriyle ikna olabilmek, cemaatin demokrasiyi geliştirmeye çalışan bir sivil toplum örgütü olduğunu ileri sürebilmek için ya cemaatçi olmak lazımdır, ya da doğrudan cemaatle ortak işler yapıyor olmak veya cemaatin hegemonyasına teslim olmak...

 

Nitekim, cemaatin bu “hizmet” söylemine artık cemaatçi olmayan AKP'liler bile inanmamaktadır. Artık, herkes şuna inanmaktadır ki cemaat, yargıda ve poliste, AKP'lileri bile rahatsız edecek, MİT krizine neden olabilecek, Fenerbahçe ile uğraşabilecek operasyonel güce sahiptir ve en kötü bir demokraside dahi bu kabul edilemez bir durumdur.

 

Nitekim, Babahan krizinin sonu da, cemaatin insanlar üzerinde yarattığı korkuyu gözler önüne sermiştir. Bu kadar sert bir ifade ile doğrudan cemaati hedef alan Babahan, söylediklerinin üslubundan dolayı değil, içeriğinden dolayı özür dilemiş, bir başka deyişle, söylediklerini tamamen reddetmiştir. Oysa ki üslubu için özür dileyip, hissiyatının nedenlerini açıklasaydı kendisini bu utanç verici duruma düşürmezdi.

 

Tabi ki, esasında bu da, cemaatin insanlar üzerinde yarattığı korkuyu göstermektedir. Anlaşılan, Babahan cemaatin ve kışkırtıcıların yapabileceklerinden korkmaktadır. Ama söz bir kez ağızdan çıkmıştır. Babahan ne kadar özür dilese de, yaşananlar aslında Ahmet Şık'ın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

 

BABAHAN'A KARŞI BİLE ALEVİFOBİ KUSMAK

Babahan'ın cemaat tarafından işine son verilmesi bazı kraldan çok kralcıları kesmedi. Star'daki işine de son verilmesi için yaygara koparırken yine o Alevifobik zihniyetlerini ele verdiler. Alevifobik bir bulvar gazetesinin Alevifobik yazarı Babahan'ın twittinde Amerika yerine, Hacıbektaş olsaydı nasıl da linç edileceğini, hemen işine son verileceğini falan yazdı. Benzer zihniyetteki bir diğeri, Babahan'ın, söylediklerini bir “mezhep”e söyleseydi, ülkeden kaçacağını iddia etti. El insaf! Herkes biliyor ki Alevilerin ne poliste, ne askerde, ne de - sizin gibi Alevifobiklerin iddia ettiklerinin aksine - yargıda bir gücü ve etkinliği var. O halde, hangi akla hizmet böyle bir karşılaştırma yapıyorsunuz? Bu ne iflah olmaz bir Alevi düşmanlığıdır ki, Babahan'ı Star gazetesinden attırmaya çalışırken bile Alevifobinizi kusuyorsunuz?

 

Babahan krizi vesilesi ile Twitter üzerine de düşünmek gerek. Twitter, Babahan krizinin gösterdiği gibi, zihniyetleri, hissiyatları anlamak için müthiş bir mecra... Zira, yazı gibi değil, insanlar yazarken bin kez düşünüyor. Oysa, Twitter'da hakiki hissiyatın dökülüvermesi işten bile değil. Twitter, dil sürçmeleri ile, silinen twitleriyle çok şey anlatıyor. Meramımızı birkaç örnek ile anlatalım.

 

Zaman gazetesi ve Aksiyon dergisi yazarı Bülent Korucu, yargılanan askerlerden biri ile ilgili şöyle bir twit atıyor. Böylesine homofobik bir zihniyet, bırakalım anti-militarizmi, demokrat olabilir mi:

 

“Fevzi Türkeri, kazıklı voyvodaya özendiğini inkar etmiş. E be birader o zaman 'voyvoda eşcinseldi' cevabından niye alınıyorsun”

 

Düzeyin böylesine pes doğrusu! Hadi, cemaatin yazarının düzeyi ancak bu kadar olur diyelim, peki demokrat olduğu düşünülen Hilal Kaplan'ın, 1 Mayıs tartışmasına ilişkin attığı twite ne diyelim?

 

"'1 Mayıs'ta katliamı sol yaptı' bakış açısından hareketle Maraş'ta da sağcı/ülkücü ve solcu/aleviler yaptı deyip geçebiliriz. Bu mudur?”

 

Mevzu başka ama dil sürçüyor, Maraş katliamından bahseden biri “Maraş'ta da sağcı/ülkücü ve solcu/aleviler yaptı” gibi bir cümle nasıl yazabilir? Zalim ile mağduru bu kadar birbirine karıştıran birine demokrat diyebilir miyiz?

 

Kıssadan hisse, twit deyip geçmeyelim. Bir twit, ne sonuçlar doğuruyor, ne zihniyetleri, ne bilgisizlikleri gözler önüne seriyor...