Hıristiyan inancı ve kültürünü anlatmayı hedefleyen ilk kanal SAT-7 Türk, yaklaşık 3 aydır Türksat 4A uydusu üzerinden yayın yapıyor. Genel Yayın Yönetmenliği’ni 2007 yılında Malatya’da üç Hıristiyan’ın öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamından sağ kurtulan Gökhan Talas’ın üstlendiği kanalın Genel Müdürü ise oyuncu ve yapımcı Melih Ekener.

Ekener, “misyoner kanal” eleştirisini sadece Müslümanlardan değil, geleneksel kiliselerden de aldıklarını söylüyor, “Yayınlarımızı izlediklerinde fikirleri değişiyor” diyor. Melih Ekener, 1915’ten Zirve Yayınevi katliamına, Hristiyanların hedef alındığı saldırılar içinse “bağışlama” mesajı veriyor: “Hristiyanlar yaşananları bağışlamış durumdalar. Yargıç Tanrı’nın kendisidir.”

Ekener, Radikal için Sedar Korucu'nun sorularını yanıtladı

Uzun zamandır SAT 7 Türk internet üzerinden yayın yapıyordu. Türksat’a geçme fikri nasıl doğdu?

Biz bu projeye 2006’da başladık. 2011’e kadar da programlar üretiyorduk. 2011 sonlarında başlayan internet yayınlarımız aslında bize yetiyordu. Ancak ulaşmak istediğimiz kesimin bir bölümü Anadolu’da yaşıyor. Orada kotalı internet kullananlardan şikayetler gelmeye başladı. Bize bunun üzerine RTÜK’ten yayın lisansı aldık. 1 Ocak’ta başlattığımız test yayınların ardından 14 Şubat’ta Türksat 4A uydusuna geçtik.

Amacınızın Hıristiyan inancı ve kültürünü anlatmak olduğunu söylüyorsunuz. Türkiye ’deki Hristiyanlar kendi cemaatleri dışındaki Hristiyanların kültürünü ne kadar tanıyor?

Bu yolla öğrenecekler. Mesela “Neden farklı tarihlerde Paskalya kutlanıyor?” gibi sorular var. Bunların yanıtını kaynaklarıyla vereceğiz, böyle bir köprü oluşturacağız. Farklılıkların üstünü çizmeden birlikteliklerini aktaracağız. Geride kalanlar sadece tarihsel ve ırksal farklılıklar.

Bu “tarihsel” ve “ırksal” diye nitelediğiniz farklılıklar nedeniyle cemaatler yüzlerce yıl kendi içlerine kapanmadılar mı? Bu çizgiler kalın değil mi?

Birbirlerini itiyor pozisyonundalar ama tüm bu yaşananlar bilmemekten kaynaklanıyor. Her kilise kendi paradigmasını yaratıyor. Farklı gibi görünse de inanç birliği var.

Bu birliği SAT-7 Türk içinde sağlayabildiniz mi? Hıristiyan toplumlarla iletişiminiz nasıl?

Hepsini ziyaret etmeye, görüşlerini almaya çalışıyoruz. Bu süreç yaklaşık iki yıldır devam ediyor.

“GELENEKSEL KİLİSELER DE 'MİSYONER KANALI' OLARAK GÖRÜYORDU”

Size karşı önyargıları olan kesimler var mıydı?

Elbette. Başta geleneksel kiliseler bize “misyoner kanalı” gibi bakıyordu. Şimdi neler yayınladığımızı görüyorlar. Bu yolla herkesten manevi destek almaya çalışıyoruz.

Bazı Hıristiyanlar tarafından “misyoner kanalı” olarak görülmek çelişki değil mi?

Orası kesin. İsa Mesih “Bütün ulusları yetiştirin” diyor. Bu tüm Hristiyanların görevidir. Ne yazık ki Türkiye’de genel olarak kötü bir “misyoner” algısı var. Çoğu kişinin zihninde, gençleri kandırıp hatta para verip Hıristiyan yapmaya çalışan bir grup varmış gibi bir algı oluşmuş. Biz bunu kırmaya çalışıyoruz.

Tam da bu algı yüzünden 2007’de Zirve Yayınevi hedef olmadı mı? Bu katliam sizin kolları sıvadığınız projenizi nasıl etkilemişti?

Orada katledilenler kardeşlerimiz, tanıdığımız insanlardı. Etkilenmemek mümkün değil. Ancak bu bizim için şaşırtıcı değil. Çünkü bir Hıristiyan olarak yaşananlara baktığınızda İsa Mesih’in de başına bunlar gelmiş. O dönem en aşağılayıcı yönteme maruz kalıyor, çarmıha geriliyor. Yani bizlerin de bunu yaşaması normal. Hristiyanlar 2 bin yıldır zaten hor görülmüş, gizli gizli ibadetlerini gerçekleştirmişler.

“ANADOLU, HIRİSTİYANLIĞIN DA YAHUDİLİĞİN DE BEŞİĞİ”

İlk Hıristiyanların sıkıntı yaşadıkları bu topraklarda var olma çabası zor değil mi?

Hristiyanlığın hac merkezleri bu topraklarda. Sadece Hristiyanlığın da değil, Yahudilik için de bu topraklar önemli. Geçen gün bir belgesel üzerinde çalışırken sadece Eski Ahit’teki yerlere bile baktığımızda tüm Türkiye’yi işaretlediğimizi gördük. Anadolu Hristiyanlığın da Yahudiliğin de beşiği. Hepimizin atası İbrahim, Harran’da yaşamış. Bütün kültürler için bu topraklar çok değerli. Fakat sanki üstü örtülmüş durumda.

Bu örtüyü kaldırabilecek misiniz?

Ülkemizi Batı’ya anlatıp din turizmini canlandırmaya çalışacağız. Yedi kilise burada ama bu çok az turizm şirketi tarafından kullanılıyor. İspanya’da “James’in Yolu”na bir milyon kişi giderek hacı olduğuna inanıyor. Pavlus’un üç seyahatinin rotasıya Anadolu’dan geçiyor. Tarsus’lu Pavlus, Antakya’dan başlar, Ankara , Yozgat, Konya, Efes’e kadar gitmiş, tüm bu bölgelerde kiliseler kurmuş. Buralar gerçek hacı yerleri.

İstanbul’un da din turizminde önemli bir yeri yok mu?

Tabii ki var. İstanbul eskiden hac mekanıymış. 20 küsür yer varmış. İnsanlar İstanbul’da hacı olup dönerlermiş. Bu kadar değere sahip olsak da bunları anlatabilmemiz gerek.

Anlatabilmek kadar korumak da gerekmez mi? Yok olan eserler, tarihi misyonunun dışına çıkartılarak kullanılan kutsal mekanlarla din turizmi çekilebilir mi?

Önemli olan varlıklarını sürdürebilmeleri. Evet, Anadolu’da da, İstanbul’da da hac mekanlarına baktığımızda bazıları camiye çevrilmiş ya da yok olmuş. Bazılarının yerlerinde otoparklar bulunuyor ama biz onların varlıklarını biliyoruz. Bunu da önce kendi halkımıza ardından dışarıya anlatmak istiyoruz.

Bu topraklarda 100 yıl önce soykırımların, katliamların hedefi olan Hristiyanlarda yaşananların izleri yok mu?

100 yıl önce nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Hristiyanlara yönelik yanlış siyasetler, yanlış politikalar sonucu bunlar yaşandı. Türkiye bugün Hıristiyan nüfus oranıyla Afganistan ile yarışıyor. Tabi ki bin yıllık padişahlıktan çıkmış bu topraklardaki Cumhuriyet’te de bazı arızalar bulunuyor. Fakat inancımızda bağışlamak var. En önemlisi bu.

Karşı taraf bağışlanacak bir hata yapmadığına inanıyorsa?

Yine de Hristiyanlar yaşananları bağışlamış durumdalar. Yargıç Tanrı’nın kendisidir. “Öcü ben alacağım” der. Bu bizim inancımızın ana noktası.

Bu topraklarda Hıristiyan olmak, zor olanı seçmek demek. Siz nasıl Hıristiyan oldunuz? Ne tür baskılar gördünüz?

1981’den beri Hristiyanlığı yaşamaya çalışıyorum. Öyle çok şey gördüm ki! Gençliğimde ilk olarak anneme “Ben Budist oldum” dediğimde “Aman o adam gibi şişmanlama” diyordu. Babamsa “Ben Satanist oldum” dediğimde “Kedi kesersen iki elim yakamda olur” dedi. Bir gün ikisine birden Hıristiyan olduğumu söyledim. Az kalsın evlatlıktan reddedeceklerdi! Aradaki fark bu. Bugünse bendeki değişimi gördükleri için mutlular. Çünkü tüm hayatım, yaşam şeklim değişti. Babam bugün 84 yaşındaki bir Bektaşi olarak ilgiyle kanalımızı izliyor.

Peki ya dış baskılar?

Son 15-20 yıldır baskılar azalmaya başladı. İyiye doğru gidiyor. 4-5 yıldır çok büyük sorunlar, eziyetler gördüğümüzü söyleyemeyiz. Galiba insanlar yavaş yavaş alıştı. Aslında bu ilişki bizim genlerimizde var. Eskiden aynı mahallelerde yaşar birbirimizin bayramlarını kutlardık. Biz Paskalya’larına ortak olur, onlar iftar sofralarına gelirdi.

Bugün iyiye gidildiği konusunda “iyimserlik” eleştirisi alıyor musunuz?

Herkes bize “Korumanız var mı?” diye soruyor. Yok. Yaptığımız gizli saklı bir şey yok. Devlet onaylıyız. Bize saldıracak bir neden yok. Müslümanlara göre zaten “ehl-i kitap ” kategorisindeyiz. Kötü bir şey de yapmıyoruz. Niye saldırılsın ki?

Ama Türkiye kötü bir şeyler yapmayan insanların nasıl katledildiğine son dönemde de şahit olmadı mı?

Siyasi dalgalanmalar oluyor. Bu süreçte en sessiz toplum olarak Hristiyanlar hedef gösteriliyor. Tabi ki bunları gördük yaşadık.

2004-2005’te Türkiye, AB gündemine sahipti. Herkes ülkedeki ilerlemeyi konuşuyordu. Ama karanlık dönem bunun hemen sonrasında geldi.

Tekrar olmaz diye bir şey yok. Her zaman böyle şeyler olabilir, bekliyoruz. Ama şu an sessiz sakin durumdayız.

Sosyal medyada kanalınızın Pazar ayinlerini yayınlamasıyla ilgili bir eleştiri vardı. “İnananların kiliseye gelmek yerine sucuklu yumurta ile ayin izlemelerinden” korkmuyor musunuz?

Müslümanlardaki “Camiye gelmiyorsun” eleştirisi Hristiyanlarda da var. Kimse gelmeyecek diye düşünülüyor. Halbuki bizim bu yayını yapma amacımız Anadolu’nun pek çok yerinde kilise ya da cemaat bulamayanlara bir katılım sağlayabilmek, Müslümanlar için de kilisenin içini gösterebilmek. “Çarpılırız” diye gidilmeyen kilisenin içinde kara ayinlerin yapılmadığını anlatmak istiyoruz.