Gazeteci yazar Ahmet Hakan Hürriyet’teki köşesinde Başbakan’a sordu:

SİZ O KADININ DA BAŞBAKANI DEĞİL MİSİNİZ?

2010’un Aralık ayı...

Gazetelerden bir haber:

“Eylem yapan beş haftalık hamile E.Ö., polisin attığı tekmeler sonucu bebeğini düşürdü.”

*

E.Ö.’nün avukatı Zeliha Kabataş, (bak burada bir Kabataş var... Bak bir de Z harfi var... Alooo Fatih...) yaptığı açıklamada şöyle dedi:

“Beş hafta beş günlük hamile olan müvekkilim, yaşanan olaylarda aldığı darbeler neticesinde meydana gelen kanama nedeniyle arkadaşlarının yardımıyla Taksim İlkyardım Hastanesi’ne kaldırıldı. Ultrasonla yapılan incelemede bebeğin kalbinin durduğu tespit edildi. Müvekkilim kürtaj işlemine maruz kaldı. Aldığı darbeler sonucunda hem kendisi yaralanmış, hem de gebeliğini istemdışı sonlandırmak zorunda kalmıştır.”

*

Kabataş’taki başörtülü kadına yaptığı en az 88 konuşmayla sahip çıkan Başbakan Erdoğan’a soruyorum:

- Polis tekmeleriyle bebeğini kaybeden E.Ö. adlı kadının yaşadığı dram için neden ağzınızdan tek bir kelime bile çıkmadı?

- Siz sadece Kabataş’taki başörtülü Z.D.’nin mi başbakanısınız?

- Polis tekmesiyle bebeğini kaybeden başı açık E.Ö.’nün başbakanı değil misiniz?

- Sizin bir kadının hakkını savunmanız için o kadının ille de başörtülü mü olması gerekiyor?

Hep aynı şeyler

AK Partili bir arkadaş mesaj atmış:

“Hep aynı şeyleri yazıyorsun.”

*

Şu mesajla karşılık verdim kendisine:

“Günde 40 kez kürsülerinden paralel diyenlerin yönettiği bir ülkenin köşe yazarı hep aynı şeyleri yazmasın da ne yapsın?”

Safmışız

11 yıllık “Cemaat/AK Parti” koalisyonu, “çok çirkin bir boşanma” ile tamama erdi.

*

İktidar yetkililerine soruluyor:

“Nasıl oldu da 11 yıl boyunca bu yol arkadaşlığınızı sürdürebildiniz? 11 yıl... Dile kolay.”

*

Cevap veriyorlar:

“Safmışız.”

*

İyi de...

11 yıl boyunca “haşhaş çeken, inlerinde planlar yapan süper tehlikeli paralel bir yapı” tarafından kandırılacak kadar saf insanlarsanız...

Bundan sonra başka yapılar tarafından kandırılmayacağınızın garantisi ne?

*

Bu denli safsanız...

Bugün günde en az üç kez kürsülerden gayet bilmiş bir şekilde attığınız nutuklara neden inanalım ki?

- Ya yine kandırılıyorsanız?

- Ya yine oyuna getiriliyorsanız?

- Ya yine saflığınızın kurbanı oluyorsanız?

- Ya yine uyanık geçinirken ayakta uyutuluyorsanız?

Sarıgül’den korkmak

BİR yandan...

“Kadir Abi çok rahat... En az 20 puan fark atar... Sarıgül mü? Onun alacağı oy yüzde 30’u geçmez... Kadir Abi havada karada denizde götürür... Sarıgül avucunu yalar...” diyeceksiniz.

*

Bir yandan da...

Sarıgül haberlerini engellemek için, Sarıgül’ü stüdyolarda zora sokma amaçlı kumpaslar tertiplemek için, Sarıgül aleyhine manşetler atmak için yanıp tutuşacaksınız.

*

Ne iş?

CHP de kendine bir paralel bulmalı AK Parti’nin başına ne gelirse gelsin...

Suçlu hazır:

Paraleller!

*

CHP de kendine böyle bir “suçlu” bulmalı.

*

“Az kalsın Sarıyer’de seçime giremiyordunuz, yuh beceriksizler” falan dendiğinde...

Atılıp hemen karşılık vermeliler:

“Biz yapmadık paraleller yaptı.”

*

Şu CHP, gerçekten uyanık bir parti değil.

Kapı kapı dolaşıp oy isteme dönemi bitti BAŞBAKAN Erdoğan AK Partililere sesleniyor:

“Kapı kapı dolaşıp oy isteyin.”

*

İddia ediyorum:

Bunun hiçbir faydası olmaz.

Çünkü...

Türkiye’de kapı kapı dolaşarak oy isteme dönemi sona ermiştir.

*

Neden mi sona ermiştir:

Şunlardan dolayı:

- Cepheleştirerek düşmanlaştırmaya zirve yaptırıldığından... Bazı kapılardan “Vay, demek düşmanınızdan oy istiyorsunuz ha” cevabını almak kaçınılmaz olacaktır.

- “Haşhaşiler” nitelemesinde bulunulduğundan... Bir “Haşhaşi”nin kapısına dayanıldığında “Haşhaş var, beraber çekek mi?” teklifiyle karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.

- Halkın bir bölümüne “çapulcu” sıfatı layık görüldüğünden... Kapılardan birinden çıkan kirli sakallı bir üniversiteli gencin, “Gelin bakalım, size bir çapulcu kahvesi ikram edelim” diye laf sokması kaçınılmaz olacaktır.

- Sadece “benim başörtülü bacım” diye tutturulduğundan... Kapılardan birinde “Demek seçim zamanı biz de sizin bacınız olduk ha” diye atarlanma kaçınılmaz olacaktır.

- Ayakkabı kutusu meselesinin açıklığa kavuşturulmasına müsaade edilmediğinden... Kapılarda “Bizim ayakkabı kutularında para yok” diye karşılık verilmesi kaçınılmaz olacaktır.