Akademisyen-yazar Nuray Mert analizleri ile Şimdi Söz Sizde'de Hilmi Hacaloğlu'nun konuğu oldu, Skyturk360'da izleyicilerin sorularını yanıtladı:

 

Ana medyayı başbakanın baskı altına alması sonucu Türkiye'de haberciliğin alanı daraldı. Başbakan halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasını sorun olarak görmüyor. Bu algıdan demokrasi çıkmaz. Bu algıdan özgürlük de çıkmaz. Başbakanın imaları üzerinden koca koca beklentiler üretiliyor. Demokrasilerde, 'başbakan kaşını mı oynattı, bu ne anlama gelir, sinirli mi' tipinde yorumlarla tartışılmaz. Koca koca adamlar başbakanın mimiklerini yorumluyor. Başbakana göre ‘demokrasi’ demek, ‘çoğunluğun sesi olmak’ demek. Diğerleri içinse 'himaye etme' tavrıyla hareket ediyor. Tipik bir 'otoriter rejim' özelliğidir bu.

 

ZİRVEDE FİKİR AYRILIĞI VAR MI?

Türkiye'de demokratikleşme meselesi başbakan ile cumhurbaşkanı arasına sıkıştırılıyor. Toplum bununla oyalanıyor. Demokrasi Çankaya ile Başbakan arasında sıkışamaz. Böyle bir sıkışmadan demokrasi çıkmaz.

 

GÜL MÜ ERDOĞAN MI?

Kürt meselesinin geldiği bu noktada başbakan ile cumhurbaşkanı farklı düşünmüyor. İkisinin de Kürt sorununa bakışı aynı.

 

TÜRKİYE BARZANİ İLE GURUR DUYAR MI?

Kürt meselesini bu hale getiren bir hükümetin kongresine Barzani’nin katılmasını ve desteğini tuhaf buldum. Başbakan, Barzani'nin Kürt olduğunu bile telaffuz etmedi.

 

KÜRT SORUNU NEREYE EVRİLİYOR?

Türkiye’de Kürt meselesine ilişkin umut vaat edici hiçbir şey görmüyorum. Kürt meselesinde çok açık şeyler var, konuşulması gereken, atılması gereken adımlar var. Kürt meselesinde bir şeylere ilişirseniz bir anlamı var, yoksa oyalanıp dururuz. Bunlar oyalanma ve hepimiz bunun bedelini ödeyeceğiz. Otoriter rejim sadece alakalı değildir. Bütün toplumla alakalıdır. İnsanlar 'barış' diye bağırmadıkça barış gelmez. Mücadele vermeyen ülkede de demokrasi ancak bu kadar olur.

 

Toplumsal ortamı yumuşatmadan bir sonuca ulaşamazsınız. Oslo'yla Berlin'le barış gelmez. Toplumsal ortamı yumuşatacaksınız. Oslo görüşmeleri dediğiniz 'terör örgütü' dediklerinizle yaptığınız görüşmelerdir. Bunu yapmak zorundasınız.

 

Bir toplumu iyice birbirine düşman ettikten sonra barışı getirmek çok zor olur. Bunu artık Türk halkının anlaması lazım. Bu sorunun çözümü için Öcalan'ı muhatap alacaksınız. Politik bir vizyonunuz olacak ve bunda hiç tökezlemeyeceksiniz. Bunlar olağanüstü siyasi adımlar. Uzatırsanız yozlaşır.

 

Hükümetin risk aldığı falan yok. Hükümet hangi riski aldı... Başbakanın Kürt meselesinde aldığı risk TRT Şeş...

 

Silahlı mücadeleye girmiş insanlarla müzakereye girmeden, Öcalan'ı muhatap almadan barış adımı atılmaz. PKK'nin silah bırakması ön koşul olmaz. İstersek 70 milyon halk toparlanalım hep bir ağızdan 'silah bırak' diyelim. ‘Silahlı mücadeleyi bırak' diyenin 'bırak' demesiyle olmaz ki. O başka bir şeyin mücadelesini verdiğini düşünüyor. 'Teslim ol' demektir bu, kim 'teslim ol' çağrısına 'evet' der. Teslim alsanız da bu iş sadece silahlı mücadeleden de ibaret değil.."

 

Öyle olsa 30 yıldır bu mesele sürmezdi. Kürt meselesi sadece silahlı mücadeleden de ibaret değil üstelik. PKK toplumsallaşmış siyasi bir hareket. Milyonlarca insan PKK sempatizanı. Eğer marjinalleşmiş bir hareket olsaydı, çözüm bu kadar zor olmazdı. PKK'yi marjinalleştiren bir dil kullanıp kötüleyerek çözemezsiniz bu işi."

 

AKİL ADAMLAR ÇÖZÜM İÇİN UMUT MUDUR?

Akil adamların bu konunun çözümündeki etkisi siyasete alan açılmadan fayda sağlayamaz. Doğrudan adım atılmak istenmeyen alanlarda bir aracılık vesilesi olur. Akil üstü olsalar ne olur? Sorun böyle çözülmez. Kararlı, risk alan, tutarlı bir siyaset kurgulanmalı. Popülizmle olmaz.

 

BAŞBAKAN OTORİTER Mİ?

Otoriter düzen sadece başbakanın kişiliği ile de ilgili değil. Sistem böyle. Demokrasi mücadelesi verirseniz demokrasiye ulaşırsınız. Kimseye mücadele etmeden özgürlük vermiyorlar.

 

BU KADAR AÇIK KONUŞMAKTAN HİÇ ÇEKİNMİYOR MUSUNUZ?

Açık konuşmaktan çekinmedim, sonuçları oldu ve bu bedelleri ödedim. Böyle düşünüyorsam, böyle konuşmalıyım ve bedelleri varsa da o bedelleri ödemeliyim. Mücadele edilmedikçe özgürlük kısıtlanıyor. Kurbanlara sahip çıkılmadığı sürece memlekette bu kadar demokrasi olur. Ben birtakım arkadaşlarıma güvenerek bu işleri yapmadım. Kişiliksizlikleri konusunda hayal kırıklığına uğradığım arkadaşlarım oldu.

 

İslamcılığı tehlike olarak algılayan biri değilim. İslamcılığı tehlike olarak görmedim. Problem otoriterlik ve sağ siyasetler. Bugün bize demokrasi dersi verenler türbanı savunduğumuzda neredeydi... Görüşlerim değişmedi.

 

Televizyona sürekli çıkan insanlardan yoruluyorum.

 

SİYASETE GİRİP GİRMEYECEĞİ

Asla bir siyasi partide olmayı düşünmüyorum. Siyaset illa siyasi partilerde yapılmaz. BDP'yi sonuna kadar destekliyorum ama siyasetçi olmayı düşünmedim. Siyasi partilerle siyaset yapmak başka bir kişilik, başka bir dünya görüşü gerektiriyor.