Özgür Gündem gazetesinin ‘Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği’ kampanyasına katıldıkları gerekçesiyle tutuklanıp dün tahliye edilen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı ve Sınırı Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Özgür Gündem'i ziyaret etti. Fincancı ve Önderoğlu 'dayanışmaya devam' mesajı verdi.

Evrensel'in haberine göre; basına yönelik baskı, sansür ve engellere karşı durmak ve düşünce özgürlüğü önündeki engelleri protesto etmek amacıyla Özgür Gündem gazetesinde yapılan açıklamaya Fincancı ve Önderoğlu'nun yanı sıra Avukat Eren Keskin ile Özgür Gündem gazetesi eski Genel Yayın Koordinatörü Ahmet Birsi de katıldı.

'BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜCADELESİ MEVZİ HALİNE GELDİ'

Açıklamada ilk olarak söz alan Ahmet Birsi, yaşanan süreçte sadece aydınların değil, emekçilerin, işçilerin, ekolojistlerin ve meslek örgütlerinin de Özgür Gündem ile dayanışma içinde olduğunu belirterek, "Sadece nöbet tutmadılar. Basın açıklamalarıyla, gazete dağıtarak, mesajlar yayınlayarak bize direnç ve güç verdiler" dedi. 

Özgür Gündem hakkında Terörle Mücadele Kanunu kapsamında 149, 301. maddeden 27 dava açıldığını söyleyen Birsi, "Şu ana kadar 63 arkadaşımız nöbet tuttu. 47'si hakkında soruşturma açıldı, bunlardan 10'u hakkında takipsizlik verilirken 16'sı hakkında dava açıldı. Bu dayanışma sayesinde gerek basın meslek örgütleri gerek uluslarası basın örgütleri Türkiye'deki basın özgürlüğünün geldiği noktayı gördü. Bu dayanışmayı büyütüp gerçekleri yazma kararlılığına devam edeceğiz. Şu an 42 gazeteci hala cezaevinde. Türkiye'deki basın özgürlüğü mücadelesi demokratik özgürlüklerin de kaldırılması önünde mevzi haline geldi" diye konuştu.

'BİZ İÇERİDEYKEN DAYANIŞMA DALGA DALGA BÜYÜDÜ'

Birsi'nin ardından konuşan Şebnem Korur Fincancı basın özgürlüğü mücadelesinde dayanışmayı büyütmenin önemine değinerek, "Özgür basının sesinin susturulmasının ne demek olduğunu dışarda anlamıyoruz. Çünkü sosyal medya var, alternatif yayınlar var. Fakat cezaevinde mahkumların, ana akım medyadan başka okuyup izleyebileceği bir mecra yok. İktidar ne dayatırsa onu izlemek zorundalar. Ama o kadar zeki insanlar ki ana akım medyanın haberini satır arasından okuyarak ülke gündemini takip ediyorlar" dedi.

Özgürlüğünden alıkonulmanın kabul edilemez bir durum olduğuna değinen Fincancı, "Bu durum içerde bizim sevindiğimiz duruma dönüştü çünkü dayanışmanın dalga dalga büyüdüğünü gördük. Tutuklanma sürecinde 108 arkadaş dayanışma için adını yazdırdı ve kamuoyunda Özgür Gündem adını telaffuz etme becerisini geliştirdi" diye konuştu. 

İçerideki kadınlara ve siyasi tutsaklara selam gönderen Fincancı, "Gönlümün yarısı içerde kaldı. Tek bir siyasi tutsak kalmayana kadar mücadeleye devam" sözü verdi.

'TOPLUMSAL TABANLAR BASKI ALTINDA'

Yaklaşık 20 yıldır hak savunuculuğu ve gazeteci meslektaşlarıyla mücadele yürüttüğünü belirten Önderoğlu, "Sınır Tanımayan Gazeteciler için çalışmaya başladığımdan beri çok farklı politik çevrelerin yaşadığı sıkıntıları hep beraber izledik" dedi. 

"Bizim savunuculuğumuz militarist dönemlerde de, 28 Şubat'ta da vardı" diyen Önderoğlu, bu durumun AKP iktidarında da sürdüğünü vurguladı. Partizanca, dar çıkarlar etrafında hareket etmediklerini belirten Önderoğlu pek çok çevrenin tehdit altında olduğunu söyledi. Cezaevinde de toplumsal grupların kendini tehdit altında hissettiğini gördüklerini ifade eden Önderoğlu, "Toplumsal tabanlar çok çeşitli ve yaygın baskı altında" dedi.

Ahmet Nesin ile tutuklu kaldığı 10 gündeki paylaşımlarını da aktaran Önderoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Meslektaşlarla 20 yıla dayanan dostluğumuzun şahsi olarak kazanım yaratacağından emindim. Fakat bu dayanışma farklı meslek ve kültürel gruplarla yaygınlaştı, uluslarası camiyaya da mal oldu. Ahmet Nesin ile dostane bir 10 gün geçirdik. Dostane sohbetlerde Türkiye'deki meselelere aynı minvalde bakabildik.  Mizahi yönü gelişmiş olduğu için hüzünlenme fırsatı bulamadık." RSF olarak gazetecilik çalışmalarını ve bianet'teki hak odaklı gazetecilik çalışmalarını devam ettireceklerini dile getiren Önderoğlu, "Demokratik değerlere sahip çıkmak açısından yardımlaşma ve dayanışmanın bir parçası olmaya çabalıyacağız. Dayanışmamız soruşturmaları süren, davaları yürüyen arkadaşlar üzerinden olacak" diyerek konuşmasına son verdi.

'İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ BU UĞURDA ÖLENLERE BORCUMUZDUR'

Son olarak konuşan insan hakları savunucusu ve avukat Eren Keskin ise "İnsan hakları mücadelesi ölülere karşı olan bir borçtur ve failleri ortaya çıkmadıkça borç devam edecektir" dedi. Özgür Gündem'in yaşadığı hak ihlallerine tanıklık etmiş biri olduğunu ve 3 yıllık genel yayın yönetmenliği sonrasında hakkında 99 dava açıldığını söyleyen Keskin, "Özgür Gündem özgür olmadıkça Türkiye'de basının özgür olması mümkün değil. Bu dayanışma kampanyası baş eğmeden dik duranların karşısındaki güçlere geri adım attıracağını gösterdi. Öyle bir gündem oldu ki bunu artık dünyaya anlatamazlar. Çok iyi oldu çünkü insanlar başka türlü anlamıyorlar" dedi.  

Açıklamanın ardından tekrar söz alan Fincancı, 36 gündür kayıp olan Hurşit Külter'in akıbetini sordu: "Ülkede insanlar hala gözaltında kaybediliyor. Hurşit Külter nerede? Kaybedilenler nerede?"