Londra - İngiltere parlamentosu'nda düzenlenen “Türkiye ve Demokrasi” konulu panel için Londra'ya gelen gazeteci Cengiz Çandar güncel konulara ilişkin görüşlerini dile getirdi. AKP hükümetinin müzakereleri başlatmak için yeterli iradeye sahip olmadığına dikkat çeken Çandar, ''PKK'nin gücü şu an Çukurca baskınından gelmiyor. Siyasi alandan geliyor. PKK silahları teslim etsin olmaz. Ben PKK olsam ben de silahlarımı teslim etmem'' dedi.

Gazeteci Çandar Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin 26 Ekimde İngiltere Parlamentosu'nda düzenlediği “Türkiye ve Demokrasi” konulu panelin konuğuydu. Son olarak Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) için Kürt Raporu’nu hazırlamasıyla dikkat çeken Çandar, gazeteci Hasan Uşak ile Çilem Dalgıç’ın sorularını yanıtladı.

“Kürtler ile Türklerin psikolojik olarak ayrıldığı ve bunun fiziksel ayrılıktan daha tehlikeli olduğu” tezinin kendisine ait olduğunu söyleyen Çandar “2009 yılında, açılım başladığında özel bir görüşmemizde bunu Cumhurbaşkanımıza da söyledim. PKK'nin bu açılımı bozmak isteyeceği ve benim gibilerin açılımın selameti için örgütü eleştirmem gerektiğini söyledi” dedi.

'AÇILIM İÇİN ÇOK GEÇ'

TESEV için yazdığı Kürt raporunda birkaç önemli husus üzerinde durduğunu söyleyen Çandar “Bir tanesi PKK ile Kürt sorununun ayrılamayacağı. Kürt sorunu PKK olmadan önce de vardı. Kürtler ve PKK birbirinden ayrılamaz, artık çok geç. 10 yıl önce kültürel haklar noktasında gerekenler yapılsaydı, olabilirdi. Artık çok geç” dedi. Çandar’ın uyarıları devamla şöyle:

“Devlet yarın sabahtan itibaren Kürtçeyi okullarda serbest bıraksa, hatta aşırıya gidelim Türkçenin yanında resmi dildir dese ve demokratik özerklikten kast ettiğinizi anladık, il genel meclislerinizi kurun hatta bayrağınızı da koyun diye eklese, gene bu sorunu çözemezsiniz. Çünkü aradan geçen zaman içinde 40 bin insan öldü. Bu 40 bin kişinin 30 bini PKK'li. Binlerce kişi hapis, binlerce kişi Avrupa'da diaspora yaratmış durumda. Bu kişilerin aileleri var. Bütün kültürel hakları versen bile bu insanlar kabul etmez. Çünkü dağdaki veya hapisteki onun oğlu, abisi. Onlara ne olacak? En sonunda da “Benim bir liderim var, Abdullah Öcalan, o hapis. Sen bana bunları veriyorsun ancak, o ne olacak? Bana verdiğin bu hakları elde etmek için başkaldırdı ve o şimdi hapiste’ diyecektir.”

‘PKK SİLAHLARI TESLİM ETMEZ’

Sorunun çözülmesi için devletin PKK ile müzakere etmek zorunda olduğunu söyleyen gazeteci Çandar, AKP hükümetinde bu görüşmeleri devam ettirecek bir iradenin olmadığına dikkat çekti. PKK ve Öcalan için farklı bir dilin yavaş yavaş oturtması gerektiğini belirten Çandar şöyle konuştu:

“PKK'nin gücü şuan Çukurca baskınından veya falanca yere mayın koymaktan gelmiyor. Siyasi alandan geliyor. PKK silahları teslim etsin olmaz. PKK elinde silahları olduğundan siyasi anlamda da güçlü. Ben PKK olsam ben de silahlarımı teslim etmem. Ben vazgeçtim alın silahları demek teslim olmaktır. PKK bunu yapmaz. PKK'nin silahlarını teslim etmesinin gerçekçi olmadığını, şu anki siyasi gücünün kaynağının da silahlarının elinde olmasından ötürü olduğunun farkındayım. Fakat silahları bırakmamak ile ateşlememek arasında fark var. Silahı bırakmak sorun çözüldüğünde olacaktır.

'ÖZAL YAŞASAYDI SORUN ÇÖZÜLÜRDÜ'

Emre Uslu'nun ismimi vermeden yaptığı bir polemiği hatırlatan Çandar “Benim için yanıldığı nokta şu; ‘KCK siyasi alan için değil, dağa adam taşımak için var’ diyor. Tabii ki KCK'nin bu yönü var. Ancak KCK diye bir örgütlenme olmasa bile dağa gidilecek organizma kurulur” dedi. “Özal yaşasaydı Kürt sorunu çoktan çözülürdü” fikrine ilişkin ise Çandar şunları söyledi:

“Ben Özal ile ölümünden birkaç saat önce bile bu meselenin çözümüne dair görüşlerini paylaşmış birisiyim. Ama bir yandan da bu mesele söz konusu olunca Özal ile bu derece yakın ve onu çok seven biri olarak, benim, bambaşka olurdu demem beklenir. Ancak onu demiyorum. İki nedenle: Yazılmamış tarih tarih değildir. Bilmiyoruz, çünkü öldü. Bilmediğimiz bir şeye dair olurdu demek manasız. İkincisi Özal çok yalnız bir adamdı. Devlet sistemi böyle bir şeye hazır değildi.”