Taraf manşetinde "MİT, sahte isimli mahkeme kararlarıyla Taraf Gazetesi yöneticilerini dinletti" iddiasına yer verdi.

 

TARAF'A MİT OPERASYONU başlıklı haberde MİT'in terörist şüphesiyle Taraf yazarlarının telefonlarını dinlettiği iddia edildi. Ahmet Altan da bu konuda verdi veriştirdi.

 

Taraf muhabiri Mehmet Baransu'nun dün elde ettiği belgeler çerçevesinde, ilki 30.10.2008, sonuncusu 04.11.2009 olmak üzere beş ayrı mahkeme kararına dayandırılan telefon dinlemelerinde, Taraf Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Ahmet Altan, Taraf Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı ve yazarı Yasemin Çongar, Taraf Yayın Koordinatörü ve yazarı Markar Esayan, o dönem Taraf yazarı olan şimdiki Habertürk yazarı ve Economist dergisi Türkiye temsilcisi Amberin Zaman ile gazeteci- yazar ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Mehmet Altan hedef alındı.

 

YABANCI KOD İSİM YAZILMIŞ

İstanbul 11. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri'nce farklı tarihlerde verilen kararlarda, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı'nın "iletişimin dinlenmesi, tesbiti, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması" talebi doğrultusunda söz konusu gazetecilerin kimlikleri gizlenerek ve "hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği" bölümü çeşitli yabancı kod isimlerle doldurularak teknik takip yapılmasına izin verildi.

 

İddiaya göre 2008-2009'da İstanbul 11 ve 14. Ağır Ceza mahkemelerinden çıkarılan dinleme kararlarında gazeteciler için Elizabet, Çaşıt, Vahan, Demi ve Pastör gibi kod adları ile Arapça sahte isimler kullanılmış.

 

BARANSU 2 MİT'ÇİYİ YAKALATTI

Taraf muhabiri Mehmet Baransu'yu takip eden iki MİT mensubu, dün polis tarafından gözaltına alındı. Olay, dün öğle saatlerinde Bahçelievler'de gerçekleşti.

 

Baransu'yu gün boyu gittiği birçok yerde takip eden şahıslardan ikisi Baransu'nun polise ihbarı üzerine gözaltına alındı.

 

Bahçelievler Kocasinan Karakolu'nda sorgulanan Ç. Ç adlı kadın ile M.U.G isimli MİT'çilerin üzerinde kayıt cihazı bulundu.

 

Karakola gelen MİT yetkilileri olayla ilgili bilgi aldı. Baransu ise MİT yetkililerinin görüşme talebini kabul etmedi.

 

MİT'çiler daha sonra çıkarıldıkları Bakırköy Adliyesi'nde serbest bırakıldı. Baransu, olayı şöyle anlattı:

 

GÜN BOYU TAKİP ETTİLER

"Saat 13.00'da Ömür Plaza'da vereceğim bir konferansın tarihini netleştirmek için yapacağım bir görüşmem vardı. Saat 12.45'te buluşma yerine gittim.

 

Korumamla birlikte kahve alırken iki kişi dikkatimizi çekti. Birinin kulağında kulaklık vardı.

 

Korumamla bana baktılar. Arabamın arka tarafında hiç cam olmayan bir Doblo araç vardı, ondan da şüphelendim.

 

Sonra başka bir araç daha geldi. 4-5 kişi indi ve başka bir arabaya bindi. Birinin kulağındaki kulaklık çok tedirgin etti, bana baktılar daha sonra oradan ayrıldılar."

 

AHMET ALTAN ÖFKELİ

Dinletme skandalı ile ilgili manşetten MİT'e çakan Taraf'ın tepe ismi Ahmet Altan, olayı "büyük rezalet" olarak niteleyip zehir zemberek satırlar yazdı;

 

"MİT, yargıyı aldatmış.

Hukuka aykırı bir şekilde bizi dinlemiş.

Şimdi şunu sormak zorundayız.

Bunun emrini kim verdi? Bu, hükümetin bilgisi dâhilinde mi yapıldı? Hükümet, MİT'in ne haltlar karıştırdığının farkında mı? Yoksa daha korkunç bir ihtimal, bunu hükümet mi emretti? Ya da bu, MİT içinde bir grubun kendi bağımsız girişimi mi?

Ne bu?

 

Bir ülkenin istihbarat kurumu, o ülkenin gazetecilerini yargıyı kandırarak dinliyor, ne amaçla yapıyor bunu?

 

DİNLENDİĞİMİ BİLİYORDUM

Doğrusu ya Türkiye gibi bir ülkede Taraf gazetesini çıkartırken "dinlenmediğimi" hiç düşünmedim, dinlendiğimizi tahmin ediyordum, buna da hiç aldırmadım. Ama bunu bu kadar ahmakça yapacakları, sahte isimlerle yargıyı kandırıp suç işleyecekleri de hiç aklıma gelmedi.

Bu belgeleri ele geçirdikten sonra aradığımız MİT basın sözcüsü bu olaydan haberdar değildi, "böyle bir şeyin olamayacağını" söyledi.

Ama olmuş ne yazık ki.

 

ERDOĞAN'A ACIYORUM

Bir yandan da Başbakan Erdoğan'a acıyorum. "Ben devlete sahibim" dedikçe skandaldan skandala sürükleniyor. Biz Erdoğan'ı boşuna eleştirmiyoruz, burada "devlete" sahip olunmaz, burada sahip olunacak bir devlet yok, burada "hukuka ve demokrasiye" sahip olunur ve hukuk çizgisi içinde bir devletin temeli yeniden atılır.

 

Bence "dindar nesil yetiştireceğiz" türünden saçmalıkları, Paul Auster'la kavga etmek gibi tuhaflıkları bir yana bıraksın da "hukukun ve demokrasinin" ipine sarılsın, Uludere'nin faillerini bulsun, yeni bir anayasa yapmaya abansın, hukuk sistemini düzene koysun.

 

ERDOĞAN'I BİRİ UYANDIRSIN

Bu dağınıklıktaki bir devletin ne zaman ne yapacağı bundan sonra hiç belli olmaz. Biri, Erdoğan'ı daldığı Çankaya uykusundan uyandırsa iyi olur bence. Yoksa açıkça belaya gidiyoruz. (Gazeteciler.com)