Bir aydır iş yerini terk etmeyen Karşı Direniş'ten Gülşah Karadağ ve Burak Öz, meslektaşlarına seslendi: Bu sadece bir hak mücadelesi değil, bir onur mücadelesi. Yanımızda olun.

Karşı Gazetesi, "Yalana Karşı Gerçeğin Gazetesi" sloganıyla 9 Şubat'ta yayın hayatına başladı, ancak yayının 66. günü olan 12 Nisan'da kayıtlı patron Turan Ababey ve kayıtsız patron Zeki Şeren gazeteye gelerek, çalışanlara "Bugün son sayı" dedi.

Basın emekçileri, bir yandan patronlarla tartışıp, kendilerine verilen "Gazete bir yıl finans sorunu yaşamayacak" sözünün tutulmasını isterken, diğer yandan son baskıyı hazırladı.

Ardından da alacakları ödeninceye kadar iş yerini terk etmeme kararı aldı.

O günden bu yana bir aydır, Türkiye basın tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, iş yerini terk etmiyorlar.

30 günde neler yaşandı? Ne yapıyorlar? Ne bekliyorlar? Gülşah Karadağ ve Burak Öz ANF'ye konuştu.

Burak Öz, direnişleri için, "Bu sadece bir hak mücadelesi değil, gazetecilerin onur mücadelesidir" dedi ve ekledi: "Elbette alacaklarımızın ve ihbar tazminatlarımızın ödenmesini istiyoruz. Ancak mesele sadece bu değil. İşten çıkarmaların en yoğun yaşandığı yer medya sektörü. Gazetecilerin iş güvencesi yok. İşsizlik korkusuyla her türlü sansür karşısında sessiz kalabiliyorlar ya da otosansür uygulayabiliyorlar. Biz direnişimizle, gazetecilerin bu çalışma koşullarını da gündeme getiriyoruz. Bu koşulların değiştirmenin yolunun da sendikalaşmak, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nda örgütlenmek olduğunu belirtiyoruz."

'GAZETECİLİK YAPILAMAZ HALE GELDİ'

Gazetecilik mesleğinin yapılamaz hale geldiğini belirten Öz, basın üzerinde artan baskıya dikkat çekti, "Tanınan gazeteciler bile yaygın medyada gazetecilik yapamaz hale geldi. Bazıları alternatif medyaya yöneldi. Ayrıca halkın da medyaya karşı güveni hiç kalmadı. Gezi direnişinde, polise dedikleri 'Simit sat, onurlu yaşa' sloganını gazetecilere, bizlere de söylüyorlardı. Bizim Karşı Gazetesi'nde çalışmaya başlamamız da, medyanın içinde bulunduğu bu koşullardı. Gezi'nin ardından gazetecilik yapabileceğimiz bir gazete olarak düşünerek geldik ama olmadı" dedi.

Direnişçi gazeteci Gülşah Karadağ, Gezi direnişinin ardından medyada yeni bir yol açılması fikrinin yaygınlaştığını söyledi, "Karşı Gazetesi'ni de, Gezi'den ilham alan bir gazete olarak gördüğümüz, özgürce haber yapabileceğimiz bir ortak olarak gördüğümüz için geldik" diye konuştu.

'UMUT HIRSIZLIĞI'

Karadağ, yaşadıkları durumu "umut hırsızlığı" olarak tanımladı ve ekledi: "Size bir yıl boyunca gazetenin çıkma garantisi verildikten sonra, 66. günde gelip 'Gazete kapandı' denilmesi, umut hırsızlığından başka bir şey değildir. Bu bizi öfkelendirdi. Bu kadar çok direnmemizin bir nedeni de budur."

Karşı direnişçileri, gece gündüz Zeytinburnu'ndaki binayı terk etmiyor. Direnişin başladığı ilk günden itibaren, "Karşı direniş" adıyla tek sayfalık gazete hazırdılar ve sosyal medya üzerinden dağıttılar.

Ayrıca 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde TGS'nin desteğiyle 4 sayfalık bir gazete çıkartıldı, Evrensel, Birgün, Cumhuriyet ve Yurt gazeteleri tarafından dağıtıldı.

Direnişçi gazeteciler, sosyal medya üzerinden haber geçmeye devam ederken, binada fotoğrafçılık ve mizanpaj gibi eğitimler de veriliyor. Tüm bunların yanı sıra ziyaretçiler eksik olmuyor.

'MESLEKTAŞLARIMIZIN DESTEĞİ AZ'

TGS'nin yanı sıra HDP, ESP, ÖDP, CHP ve DİSK'in de içinde olduğu örgütlerin desteği çok. Ancak Karşı direnişçileri, ana akım medyadaki kimi "ünlü" isimlerin desteğini alamadıklarını belirtiyorlar.

Burak Öz, "Muhalif basından, alternatif basından gelen arkadaşlarımız çok. Ancak, maalesef Ahmet Şık, Nedim Şener gibi isimlerden destek yok. Oysa biz, Presout olarak onlar tutuklandığında, sokaklara çıktık. Diğer ana akım medyada çalışan arkadaşların da desteği az açıkçası. Aslında bugün burada bizim direnişimize neden olan sorunlar, onların da sorunları" diye konuştu.

Gülşah Karadağ da, dayanışma ve destek için şöyle konuştu: "Her zaman okuduğumuz, okunmasını istediğimiz gazeteler yanımızda. Burak'ın dediği gibi, anaakım medya içindeki arkadaşlardan yeterince destek alamadık. İçimizi burkan bir durum bu. Bu direniş herkesin haklarını, özlük haklarını almalarının yolunu açacak bir direniş. İlk kez bir gazetede böylesi bir direniş yaşanıyor. Park forumları, siyasi partiler yanımızda. Bu anlamda dayanışma açısından sorun yok. Destek alıyoruz ama gazetecilerin buraya sahip çıkması, kendileri açısından bir anlam ifade edecek."

Türkiye'deki gazetecilerin, dünyanın diğer ülkelerindeki gazeteciler gibi yaşadıkları ortak sorunların yanı sıra, en temel farkının "özlük haklarının" olmaması olduğunu belirten Karadağ, "Basın özgürlüğüne dair bu kadar umutsuz olmamızın sebebi de bu; özlük haklarına sahip olamamız ve sendikalı olamamız" dedi.

Uzun yıllar ana akım medyada çalıştığını hatırlatan Karadağ, "O günlerde gazetecilerin sendikadan duyduğu korkuya defalarca tanık oldum. Gazeteciler uzun yıllar kendilerini emekçi ya da işçi olarak da görmedi. Yeni yeni kendi gerçeğini fark ediyor. İşten çıkarmalar da artınca, sendika ismi daha sıcak geliyor" diye konuştu.  (ANF)