Başbakan Erdoğan'ın Habertürk'e verdiği talimatların yeraldığı ses kaydı büyük yankı uyandırırken, gazeteci Mustafa Hoş'un kaleme aldığı “Abluka” isimli kitapta da Ciner Medya Grubu ve son günlerin en çok konuşulan Fatih Saraç'a dair çarpıcı bilgiler var.

Son günlerde ortaya çıkan ses kayıtlarının ardından Habertürk Televizyonu oldukça konuşulur hale geldi. Bir de son günlerin en çok konuşulan ismi Fatih Saraç var. Habertürk'te Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Saraç'ın hükümete yakın bir isim olduğu konuşuluyordu. Gazeteci Mustafa Hoş'un kaleme aldığı ve medyadaki kuşatmanın anlatıldığı “Abluka” isimli kitapta da Ciner Medya grubu ve hükümetle ilişkileri de yer aldı. Fatih Altaylı, Fatih Saraç ve Başbakan arasında yaşandığı iddia edilen olaylar ve diyaloglar bakın kitapta nasıl anlatılıyor

İşte kitaptan bazı bölümler:

HaberTürk’ün reklamlarını dert edinen başbakan

Erdoğan, gezi öncesinde Habertürk televizyonuna çıkmak istedi. ‘Çıkmak istedi’ diyorum çünkü, “Şu gün şu saatte Fatih Altaylı’ya konuşacağım” diye talimat vermişti. Altaylı da bu yayın için çok istekli değildi, ancak talimata uyuyordu.

2 Haziran 2013’teki bu yayın çok da tartışıldı. Erdoğan her içki içeni ‘alkolik’, Twitter’ı da ‘baş belası’ ilan etti.

Şimdi biraz da kulis bilgisi paylaşalım. Yayın devam ederken reklam arasında Habertürk Yönetim Kurulu Başkan Vekili M. Fatih Saraç, Erdoğan’ın yanına geliyor.

- Efendim, bazı aracı kurumlar bu yayınımızdan dolayı reklamları çekiyor.

- Nasıl reklamları çekiyorlar. Kim onlar?

- Detaylarını anlatırım efendim. Şu anda reklam rezervasyonlarımız iptal oluyor.

- Ne kadar iptal oldu? Telafi edilir.

- Tam rakamı bildiririm efendim.

Başbakan telefonla birkaç görüşme yapıyor. Sonra yayına geçildiğinde ise şunları söylüyor:

“Bu olaylarda bazı medya grupları bunların yanında yer aldılar. Öyle gazeteler oldu ki; özellikle köşe yazarları ve atılan başlıklarla provokatif çağrılar yaptılar. Ve bunları okuduğumuz anda dedik ki, ‘Biz nereye gidiyoruz?’ Aracı reklam kurumları gazetelere ve televizyonlara reklam vermiyormuş. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir defa medya grupları için ve ülke ekonomisi için bir sıkıntı. Ben çok açık net söylüyorum. Arkadaşlara dedim, ‘Bu kuruluşları bir bir tespit edin. Hangi kuruluşlar şirketlerin reklam vermelerine ambargo uyguluyorlar?’ Gereğini yaparız. Başıboş bırakmayız. İdeolojik davranmak suretiyle holdinglerin reklamını vermiyor. Çok enteresan bir noktaya zemin hazırlıyor. ‘Biz istediğimiz zaman bunu yaparak Türkiye'nin ekonomik itibarını sarsarız' mesajı verme gayretindeler. Bu aracı kurumdan kaynaklanıyor. Reklam veren bundan haberdar bile değil. Ben birkaç tanesini aradım, haberleri yok. Aracı kurumlar reklamları kestiler.”

Durumun vahametine bakın. Ülkenin başbakanı özel bir yayın kuruluşunun ticari bir işini kişisel dava yapıyordu. Bu durum hükümete yakın gazete ve internet sitelerinde, ‘medyaya ideolojik ambargo’ başlığıyla haber yapıldı, reklam verenler tehdit edildi.

Fatih Saraç’ın gelmesiyle birlikte Habertürk’üm yayınları da değişime uğradı: Cemaat kadrolarının propaganda yapmaları önlendi. Her kritik gelişmede neredeyse kanalın ombudsmanı haline getirilen Hüseyin Gülerce ve MİT krizi sonrası iktidara yakın isimlerin bile ‘top sakal çetesi’ diye nitelendirdiği Mehmet Baransu, Emre Uslu ve Önder Aytaç yayınlara çıkamaz oldular.

Gezi Direnişi’nde en çok tepkiyi çeken basın kuruluşlarından biriydi Habertürk. Erdoğan’ın Teke Tek programındaki sözleri çok tepki çekmişti. Şimdi o gün yayın sırasında ekran arkasında ne olduğunu anlatayım. Yayın isteği Erdoğan tarafından bizzat M.Faruk Saraç’a iletilmişti. Saraç da Fatih Altaylı’ya talimat verdi. Altaylı, programı yapmaya pek de istekli değil ama talimat gelince “Hay hay” demek zorunda kaldı.

Yayın öncesi Fatih Altaylı Erdoğan’ın danışmanı Aydın Ünal’a, “Beyefendinin sorulmasını istemediği şeyler var mı?” dediğinde, bir süre ‘nelerin sorulmaması’ gerektiği üzerine konuşuldu. Erdoğan geldikten sonra belirlenen çerçevede program yapıldı. Reklam arasında Altaylı, Erdoğan’ın, “İçki içen herkes alkoliktir” sözlerinin yanlış anlamaya yol açabileceğini söyledi. Bu sırada M.Fatih Saraç ve Aydın Ünal da stüdyoya geldi. Erdoğan, bu sözlerinin gideceği yerin farkına vardı. Altaylı, uyarısının dikkate alınmasından çok memmun olmuştu. Program yeniden başladı ve bu kez Erdoğan sözlerini şöyle düzeltti:

“Az önce de ifade ettim, ayda yılda bir iki kadeh içmiş kişiler alkolik değil. Alkolik olması için düzenli içmesi gerekiyor. Benim oy tabanımda da böyle ayda yılda bir içenler var. Alkolünü içenler alkolünü de alıyor. Rakısını, şarabını, votkasını alıyor. Biz bu düzenlemde camii ve okulların yakınında satışını yasakladık. Karayollarında ve benzin istasyonlarında kaldırdık. Alkol yasağı gibi bir hedefimiz yok. Bu tamamen gençliğe yöneliktir.”

Yayın bittikten sonra M.Fatih Saraç, Başbakan Erdoğan’la bir kez daha reklam verenlerin reklamları kesme uyarısını konuşuyor. Erdoğan, “Ben gereğini yapacağım” diyerek binadan ayrılıyor. Gereğini sonradan hep birlikte gördük Erdoğan reklam verenleri bu kez meclis kürsüsü ve mitinglerde açıkça tehdit etti.

Teke Tek’in yayını Gezi Direnişi’nin en sıcak anlarına denk gelmişti. İnanılmaz bir tepki oluştu. Ertesi gün program tekrar yayınlandı. Bu tekrar isteği de kanalın kendi tercihi değildi. Bizzat Erdoğan istemişti. Programın tekrar yayınlanması fitili daha da ateşledi. Taksim’deki kalabalık HaberTürk binasının bulunduğu Talimhane’ye akın etti. Kalabalık gittikçe arttı. “Fatih papucu yarım çık dışarı oynayalım”, “Zıpla zıpla zıplamayan Fatih” tezahüratları yapıldı. Tepkiler arttıkça Habertük binasında tedirginlik de artmaya başladı. HaberTürk pencerelerine çıkan personel sert bir şekilde uyarıldı, “En ufak destek veren bir hareket görürsek işten atarız” denildi. Sonra binanın ışıkları kapatıldı. Tüm güvenlik görevlilerinin resmi kıyafetleri çıkarılarak hepsine sivil kıyafetler giydirildi. (MEDYA RADAR)