Ezgi Başaran, Radikal gazetesindeki son yazısında, geçmişle yüzleşmemenin bir getirisi olarak, dalga geçmenin, aşağılamanın sınırlarının nereye vardığını, CHP'li vekil Hüseyin Aygün'ün meclise cemevi talep etmesi ve reddilmesi sonucunda da dava açması sonrasında yaşanan gelişmeler üzerinden değerlendirdi. Başaran şöyle dedi: "Hüseyin Aygün'ün TBMM'ye cemevi talebinin gereksiz olduğunu anlatmaya çalışan TBMM Başkanlığı'nın ortaya koyduğu mantık Aristo'yu mezarında Gangam dansı yaptıracak cinsten."

Ezgi Başaran'ın yazısı:

Vahşetin eşiği bir kez açıldı mı, katliam bir kez yapıldı mı, ne yaparsan yap o güne, o ruha dönersin. Günahınla hesaplaşmadıysan. Kan çeker çünkü. Alevilere I. Selim’den beri bu topraklarda yapılan zulmün çeşitli dönemler pekişerek devam etmesi bundandır. O katliamlarla –ve tabii bu topraklarda yapılan hiçbir katliamla- yüzleşilmediğinden, fay hatları hep canlı kalır. Bir gün gelir patlar. Son birkaç yıldır bu fay hatlarının fazlasıyla dürtüldüğünü görmemek için büyük çaba sarf etmek lazım. Ki böyle gayretkeş kimseler vardır. Ve fakat artık iş, ayıbın, aşağılamanın, dalga geçmenin sınırlarını aştı gidiyor.

Bakın mesela… Ebussuud meselesi. II. Selim zamanı Şeyhülislamlık yapan Ebussud’un ‘Alevi öldürenlerin cennete gideceği’ dahil acımasız bir çok fetvası olduğunu biliyoruz. Ve tabii… Bu tarihi zat’ın, tarihi kendine göre yorumlamayı seven Başbakan Erdoğan tarafından son iki yıldır miting meydanlarında örnek insanmış gibi dile getirilmesini de. Ebussuud isminin Alevilerde yaratacağı etki bilinerek, ölçülerek, biçilerek ve özellikle kullanıldığını da. Başbakan’ın dile getirdiği her şey yasaya, olmadı tasarıya, hiç olmadı bir ansiklopediye girmek zorunda olduğundan… Ha evet, yine öyle oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın himayesinde hazırlanan İslam Ansiklopedisi’nin 10’uncu cildinde Ebussuud’un fetvalarından hiç söz edilmiyor fakat kendisine bir övgü bir övgü… Devletin din kurumu biziz, dinimiz İslam’dır, bizim İslam da budur, sizi biz fena yaparız ey Aleviler… Demek oluyor pekala. CHP’li Ali Özgündüz de AKP’li Bekir Bozdağ’a sormuş zaten: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ebussuud ve bahsi geçen fetvaları ile ilgili görüşleri nelerdir? Diyanet İşleri Başkanlığı, Ebussuud’un fetvalarını İslam açısından nasıl değerlendirmektedir? Henüz cevap yok.

Bunlar olurken… Meclisin başka bir medeniyet ve özgürlük çatısı altında TBMM’ye cemevi talep eden, talebi gerçekleşmediği için de dava açan Hüseyin Aygün’e ‘böyle dava olmaz’ diye laf yetiştiriliyordu: “Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesi’ne gidildiğinde Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’nde ibadethane olarak bir caminin bulunduğu görülecektir. Zira bu külliyede cemevi bulunmamaktadır. Aynı şekilde Alevi vatandaşların yaşadığı bir çok yerleşim yerinde ibadethane olarak caminin kullanıldığı da ülkemizin bir gerçeğidir.” Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’nde cami var, demek ki Aleviler camiye gider, bu durumda meclise cemevi lazım değil… Demek oluyor pekala. Ve bu mantık karşısında Aristo mezarında Gangam dansı yapıyor!

Devlet, devletin güçleri, devlet mekanizmasının yürütücüleri dillerinin altındaki baklayı görmeyecek, niyetlerini anlamayacak kadar aptal olduğumuzu düşünüyor olamazlar. Öyleyse bu yaptıkları, “Biz sizi kesmediğimiz vakitlerde her an kesebileceğimizin şifrelerini verir, bazen de bir güzel dalga geçeriz. İdare edin” demek oluyor. Pekala öyle.