Mehmet Altan www.gazete360 isimli sitedeki köşe yazısında "Cemaat mi Tehlikeli Hükümet mi?" sorusunu sordu ve  “Yaşananları, ortaya çıkan belgeleri, ileri sürülen iddiaları 'evrensel hukuk' ölçüsüyle değerlendirenler ürkütücü olanın bizzat Türkiye olduğunu görüyorlar” diye yazdı.

İşte Star gazetesinin eski başyazarı Mehmet Altan'ın köşesinde yazdıklarından çarpıcı bölümler:

UMACI MASALLARINA DÖNÜŞTÜ

"Cemaat-AK Parti gerginliğinin ortalığa saçtığı belge ve iddialar umacı masallarına dönüştü.

MGK  kararlarıyla  kendi  halkını  fişleyen,  bunu  ortaya  koyan  gazeteyi  ve  gazetecileri  ‘vatan haini’ diye suçlayan, istihbarat unsurlarının yargı mensuplarıyla koordineli olarak gazetecileri dinlediğini  Başbakan  imzasıyla  kabul  eden,  iki  yıldır  Uludere  Katliamı’nın  üzerini  örten, demokrasinin özünü oluşturan Sayıştay raporlarını sumen altı eden bir siyasal iktidar ile…

Özellikle emniyet ve yargıda olmak üzere devletin içinde ‘çeteleşerek’ askerleri, gazetecileri, kısaca  canını  sıkan  herkesi  tutuklayan,  mahkûm  eden,  son  ayrışmadan  sonra  da  siyasa iktidara  karşı  ‘cuntalaşarak’  saray  darbesi  yapmaya  çalıştığı  iddia  edilen  bir  Cemaat yapılanması.

Çatışmanın içinde yer alanların argümanları özetle bunlar.

‘Hak,  hukuk,  modern  devlet  teorisi’  bilinciyle  yazılıp  çizilenlere  sakince  bir  göz  atmanız halinde, aklınıza ilk gelen ‘burası gerçekten bir devlet mi’ sorusu oluyor. Gerçek  bir  devlette  bu  iktidarın  yaptıklarını  yapmak  mümkün  mü,  gerçek  bir  devlette  bir cemaatin bu söylenenleri yapmasına izin verilir mi?

CEMAAT SUÇ İŞLEMİŞ HÜKÜMET DE SUÇA ORTAK OLMUŞ

Hükümetin  yaptıkları  zaten  belgelerle  kanıtlandığı  için  tartışılır  bir  yanı  yok;  eğer  Cemaat hakkında  iddia  edilenleri  yaptıysa  onun  üyeleri  de  suç  işlemiş  demektir  ama  on  iki  yıllık iktidarı  boyunca  bunları  yapması  için  ona  izin  veren  siyasal  iktidarla,  ‘ne  istediler  de vermedik’ diyen başbakan da onun suç ortağıdır.

Bütün  bu  kanıtlar  ve  iddialar  bize,  hukuki  çerçevesi  çizilmemiş,  vatandaşlarının  hiçbirinin güvencede olmadığı, gerçek bir devlet yapısı oluşturamamış umacı bir toplumda yaşadığımızı gösteriyor.

Askeri vesayetin devlet adı altında oluşturduğu dehşet verici kaos belli ki aynen, hatta belki biraz  daha  da  artarak  sürüyor.  Bu  kaosu  yaratanların,  sürdürenlerin,  paylaşanların  bizzat kendileri de dâhil olmak üzere hiç kimsenin güvende olmadığı, vahşi bir cangılda yaşıyoruz anlaşılan.

(...)

ÜRKÜTÜCÜ OLAN CEMAAT YA DA HÜKÜMET DEĞİL TÜRKİYE

Cemaat mi ürkütücü, hükümet mi?

Yaşananları, ortaya çıkan belgeleri, ileri sürülen  iddiaları ‘evrensel  hukuk’ ölçüsüyle değerlendirenler ise ürkütücü olanın bizzat Türkiye olduğunu görüyorlar.

Çünkü  ‘modern  devlet’in temel  prensibi olan ‘Kuvvetler Ayrılığı’nın buralarda kendisinden ziyade, şimdiki moda deyimle ancak ‘çakması’ uygulanmakta...

Gerçek  bir  hukuk  ve  demokrasi  açısından  baktığınızda  en  umacı,  en  ürkütücü  olan  gerçek de bu. Devletleşememiş yetmiş altı milyonluk bir kalabalığın hiçbir hukuki güvenceye sahip olmadan korkunç bir kaosun ve karmaşanın içinde yaşamaya çalışarak birbiriyle boğuşması.

Yazını tamamı >>>