İşte o yazı:

 

İYİ Kİ STRATEJİSTLER YÖNETMİYOR

Cuma gecesi Suriye krizini ekrandan izlerken “İyi ki Türkiye’yi stratejistler yönetmiyor” diye düşündüm.
Gece yarısı savaş baltasını kapan koşmuştu stüdyoya...
Olayın ayrıntılarını bilmeseler de, çatık kaşlar, kararlı bakışlarla keşif uçağının düşürülmesinin “casus belli” (“savaş nedeni”) sayılacağını söylüyor, “en sert tepki gösterilmesini” istiyorlardı.
Lazkiye kıyılarında Türk uçağının düşmesine sevinen Suriyelilerinkine benzer bir coşku içinde, “Yaşasın beklenen harp fırsatı çıktı” havasındaydılar.
1992’de bir Amerikan uçak gemisi, Türk Muavenet’ini kazara vurup 5 askeri şehit ettiğinde de Amerika’yla savaş istemişler miydi; hatırlamıyorum.
Ama maceraperestliklerinin, okyanus ötesine kadar gitmediğini, Suriye ile sınırlı olduğunu tahmin ediyorum.
* * *
Suriye’de iç karışıklık başladığında Arap baharı örnekleri vererek “Esad da Mübarek gibi birkaç haftada devrilir” tahminiyle “Yüklenelim” aklı veren de onlardı.
Suriye’yi hiç tanımadıkları ortaya çıkmıştı; yanılmışlardı.
Şimdi Amerika’nın ve Avrupa devlerinin, kendi ellerini yakmadan, kestaneleri ateşten alacak bir maşa aradıkları bu devrede, uçak hadisesinin Türkiye’yi ateşe itecek bir tezgah olma ihtimalini akla bile getirmeden bu role gönüllü talip oluyorlardı.
Neyse ki Türkiye ve Suriye hükümetleri krizde bu dolduruşlara gelmeyecek denli temkinli ve sağduyulu davrandı.
İki ülke arasında sürekli tırmandırılan soğuk savaşın sıcağa dönüşme ve bütün bölgeyi ateşe verme ihtimalini fark ederek frene bastı.
“Allah’tan hâlâ akıl devrede” dedirtti.
* * *
Krizden ilk elde akılda kalan birkaç önemli ders var:
Birincisi, diplomatların böylesi günler için var olduğu gerçeği...
Askerlerin heyecanlı bir “it dalaşı”ndan hızla bir uluslararası kriz yaratma potansiyeline karşı diplomasi, her zaman bir uzlaşma zemini yaratma niteliği taşır. Onları “istenmeyen adam”lar ilan ettiğinizde, Suriye örneğindeki gibi, inisiyatifi askeri karargâhlara bırakmış oluyorsunuz.
İkincisi:
Uçağın düşmesinden 24 saat önce, CIA’in Türkiye aracılığıyla Suriye muhalefetini silahlandırdığı, sevkiyata Müslüman Kardeşler’in aracılık yaptığı, paranın Suudi Arabistan ve Katar’dan sağlandığı iddiasının New York Times’ta yer aldığının altını çizmek gerek. Hükümet’in yalanladığı bu iddiayı dünkü Birgün’de, halen bölgede bulunan CHP Hatay milletvekili Refik Eryılmaz, tanıklıklara dayanarak doğruladı. Türkiye, sonuçlarını göze aldığı riskli bir oyun oynuyorsa, bunun pahalı bedelleri olacağını da tahmin ediyor olsa gerektir. Böyleyse, bu riski kamuoyu ile de paylaşması gerekir.
Üçüncüsü:
Uçağı düşürülen bir ülkenin hükümetinden, genelkurmayından, dışişlerinden 8 saat boyunca ses çıkmaması normal midir?
Her krizde Başbakan’ın bir an önce uçaktan inmesi için dua mı edilecek?
“Tek adam” ülkesinin sakıncaları daha nasıl ve ne zaman fark edilecek?