Dündar, üniversite öğrencileri üzerindeki tutuklama terörünü konu aldığı yazısında çarpıcı bir not paylaştı....
İşte o yazı:



Az kalsın terörist oluyordum
Mayıs'ta Öğrenci Kolektifleri’nden arayıp Dikili’deki yaz kampına davet ettiler.
Daha önce birkaç etkinlikte birlikte olmuştuk.
Bu kez de 7.sini düzenledikleri kampta, Deniz Gezmiş için hazırladığımız “Delikanlım” belgeselini göstereceklerdi. Benim de katılmamı istiyorlardı.
Doğrusu ben de belgeseli gençlerle birlikte izlemek istiyordum; olmadı.
İyi ki gitmemişim!
Muhtemelen polis, hemen arkamdan annemi arayıp “Oğlunuz kampta... Beyni yıkanıyor” diyecekti.
Ya da tersi mi? O yaşım geçti mi?
Gençlerin beynini yıkamakla mı suçlanacaktım?
* * *
Dünkü Milliyet’te Burcu Karakaş’ın haberinden öğrendik ki Dikili’deki 750 kişilik kampa katılan bazı öğrencilerin evleri kimliği belirsiz kişilerce aranmış ve “Ben onun arkadaşıyım. Kampta siyasi işlere karışıyor” diye asılsız ihbarlar yapılmış.
Bu yaratıcı girişimin fikir babalarını tahmin etmek zor değil. “Kolektifler”, nicedir ülke sorunlarından kopmakla, depolitize olmakla suçladığımız gençleri yeniden sorumluluk alıp tepki vermeye davet eden öğrenci örgütlenmeleri...
O yüzden de “Dersinizi çalışın, işinize bakın”cıların hedefi durumundalar.
Onları mesela Hopa protestosundan tanıyoruz. Hani Başbakan, “Televizyonda gördüm: Kız mıdır, kadın mıdır, bir tanesi polis panzerine tırmanıyor” demişti de, o panzerde kalçası kırılan kız, tarihi bir cevap vermişti ya:
“O panzerin, ayağımın altında ne işi vardı” diye...
İşte ihbar ettikleri gençler bunlar...
Susmayanlar!
* * *
Öyle bir ülke ki, Genelkurmay Başkanı da terör örgütüne üyelikten yargılanıyor, KESK duruşmalarını takip eden kadınlar da, siyasi eğitim veren sendikacılar da, parasız eğitim için pankart açan öğrenciler de...
ODTÜ’lüler bu yılki mezuniyet töreninde “Sağlam kafa, sağlam cezaevinde”, “Tebrikler çocuğunuz Sincan F-Tipi’ni kazandı” gibi pankartlarla yürüdü.
Türkiye, teröristi rakısından meşhur bir ülke haline geldi.
Şaka diye söylemiyorum:
Bir araştırmaya göre dünyayı kasıp kavuran 11 Eylül’den bu yana geçen 11 yılda dünyada toplam 35 bin kişi terör suçundan hüküm giymiş.
Bunların 12 bini Türkiye’deymiş.
Yani dünyadaki her 3 teröristten 1’ini biz yetiştirmişiz.
Bu skorla, “terörist yetiştiren ülkeler” sıralamasında Çin’i sollayarak 1 numaraya oturuyormuşuz.
Düşünün ki, daha mahkumiyet bekleyen tutuklular bu hesaba dahil değil.
Terörist adaylarını da katarsak (İlker Başbuğ’dan Büşra Ersanlı’ya, Mustafa Balbay’dan Hopa protestocularına kadar genişleyen) liste, terörist istihsalinde dünya toplamını aşar tahminimce...
* * *
Bu şöhreti hakikaten altyapıdan yetişen teröristlere mi borçluyuz; yoksa elindeki “terörist” damgasını her iddianameye fütursuzca basan iktidardaki zihniyete mi?
Ben, ikincisi olduğuna inanıyorum.
Asıl “terör eylemi” de budur:
Fikrini beğenmediğin her muhalifi “terörist” diye içeri tıkmanın adı, “devlet terörü”dür.
Asıl mesele, bununla nasıl baş edeceğimizdir.
Aslında iyi bir yol var:
Bu korku iklimini yaratanların ana babalarını tek tek arayıp “Çocuğunuza mukayyet olun, devlet terörüne bulaşıyor” desek...
İşe yarıyor mu görsek...